Selvi boyu, zeytin gibi kara gözleri, esmer pürüzsüz teni ve yüzünde eksik olmayan bahar gülüşüyle Sevda yine karşıma çıkmıştı. Gözleriyle gülerek; 

- Merhaba ablacığım 

demişti tüm içtenliğiyle ve halimi hatrımı sormuştu her zaman ki gibi.. İyi olduğumu söylemiştim. Zaten güneş açmasa dahi aydınlık yüzlü insanlar güne güzel başlatırlar insanı tıpkı Sevda gibi.. 

Bir akşam kapımız çalındı. Sevdanın kırmızı yanaklı, cin gibi bakışları olan, hafif tombiş kardeşi bir zarf tutuşturdu elime.. "Hayırdır" dememe kalmadan civa gibi fırlamış, gözümün önünden kaybolmuştu.  

Antrenin lambasını kapatıp merak içinde üstünde eşim ve benim adım yazan zarfı açmıştım. İnanamadım Sevda'nın düğün davetiyesiydi bu.. Mutlu günlerinde bizi de yanlarında görmek istiyorlardı.  Yüzümde kalan tebessümle "Vay be Sevda da gelin oluyor. Mutlu olur inşallah" diye içimden geçirmiştim.  

Çok istememe rağmen düğün tarihinde Ankara dışında olduğumuz için katılamamıştım. Dönüşte kızımı da alarak yuvasını ziyarete gittim. Uçuyordu sevinçten. Damat da aynı mahalleden yakışıklı bir gençti. Meğerse bu aşk, çocukluk yıllarında tomurcuklanmış.  Yıllar ilerledikçe aşkları da büyümüş ve farklı çatılarda değil aynı evde hayatın her anını beraber paylaşmak istemişler. Bunu duyduğumda daha bir saygı duymuştum aşklarına...
 
Birbirini kovalayan günler, lütfedip arada bize de hoşgeldiler bazen uğramadan geçip gittiler. Kah yakaladık kah kaçırdık derken bir gün Sevda'nın annesiyle karşılaştım. Mahallemizin güzel kızı bebek bekliyormuş. Çok sevinmiştim. Hamilelik yakışacaktı Sevda'ya emindim bundan.. 

Çalışma hayatımla birlikte yürütmeye çalıştığım evdeki mesuliyetlerim fazla da müsaade etmiyordu dışarıya açılmama.. Ancak yetişebiliyordum görevlerime..Medyadan takip ettiğimiz haberlerle, mahalledeki gelişmeler arasında aslında büyük  bir fark  da olmuyordu hani.. 

Verilen bir sela, mahalle sakinlerinden birinin ebediyete intikalini, balkona asılan bir bayrak, apartmanların önüne dizilen masa ve sandalyeler akşama yapılacak davullu zurnalı bir düğünün, "en büyük asker bizim asker" haykırışları gencecik su gibi bir delikanlının vatani hizmetini yapmak üzere uğurlandığının, kapı önünde duran bir ambulans bir komşunun ciddi bir rahatsızlığı olduğunun işaretiydi.  

Ya da balkon yıkarken veya çamaşır asarken selamlaştığınız bir kişinin penceresinde gördüğüm kiralık veya satılık yazısı mahalleden bir göçün olduğunun habercisi olurdu. 

Tüm aile fertleri olarak sabah terkedip akşam kapısını açtığımız evimize geldiğimizde bir farklılık vardı sanki mahallemizde.. Sıra sıra arabalar dizilmişti kapının önüne.. 

İçimi garip bir korku sarmıştı. Yaklaştıkça açık camlardan yükselen feryatlar "Gitti gitti gül gibi kızım gitti" diyordu. Ne olmuştu, kim gitmişti? Yüreğim sıkışmış nefes alamıyordum. Apartmandaki ağıtlar beynimi delip geçiyordu sanki.. Sesin geldiği kapıyı elim yüreğimde çaldım. Dışarıda bir sürü bayan ve erkek ayakkabısı vardı. 

Kapıyı açan Sevda'nın küçük kardeşiydi. "Ablam intihar etti benim!" dedi ağlayarak.. Nasıl olur? dedim. Olmuştu işte...

Annesinin elini öptüm ve sarıldık birbirimize.. Doğumdan sonra bazı kadınlarda psikolojik değişiklikler olurmuş, çocuğunu kabullenememiş. Kucağına bile almazmış. Aile psikoloğa götürmüş ama ölümüne engel olamamışlar.

Bebeğini uyutmuş, ardından uzunca bir süre camdan dışarı bakmış. İçeri girmiş ve bir kutu hapı noksansız içmiş. Ambulans geldiğinde ise Sevda çoktan ruhunu teslim etmiş. 

Şimdi Sevda'nın küçük kızı var mahallemizde. Tıpkı ona benziyor. Anneanne ve babaanne arasında büyüyor. Her gördüğümde içim çok kötü oluyor ama hayat bu! Keşke anne sevgisiyle büyüseydi diyorum. Dilerim şansı annesine benzemez. 

"Küçük bir çocukta, yaşlı ve yorgun  bakış olur mu?" diyeceksiniz belki ama ben maalesef bu küçük kızda böyle bir bakış görüyorum. Mahzun, buruk ve çaresiz..

Anne sevgisinin yerini hangi oyuncak, hangi şefkatli el doldurabilir ki? Yerleşmiş bir kere hüzün gözlerine.. Ama büyüyüp anne olursa bir gün, yavrusunu  hiç bırakmayacağından, öpüp koklayacağından, kendi eksiğini çocuğunda tamamlayacağından hiç kuşkum yok.  

Mahzun bakışlı güzel kız, dilerim şansın açık olur.. 

Aysel AKSÜMER 
( Mahzun Bakışlı Küçük Kız başlıklı yazı AyselAKSÜMER tarafından 20.03.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.