Bu akşam en son çektiriğimiz fotoğrafımıza baktım. Sitede bulunan fotoğraf galerime eklediğim. Bir de mazide kalan henüz onyedi yaşımda ki fotoğrafıma baktım. Arada dağlar kadar fark olduğunu gördüm. Kendi kendime şöyle derinden bir iç çekerek "vay be yıllar ne de çabuk geçmiş böyle" demekten alamadım kendimi.
 
Gençlik fotoğrafımda yüzümde bir tek çizgi bile yok. Kaşlar çatık, gözler kara,saçlar biraz uzun, daha bıyığı bile çıkmamış zıpkın gibi delikanlı. Şimdi ki halimde ise bunlardan bir tek eser bile yok. Yüzde türlü manalar taşıyan çizgiler, masum ve yorgun.
 
Dile kolay tam elli yılı devirmişiz. Kimbilir daha anlatılacak neler var neler. Bir anlatmaya kalkışsam bundan sonra ömrümde yetmez. Hiç bir yaşanmışlıklar eskisi gibi olmuyor. Yaptıklarımızın çoğunu şimdilerde tasvip etmiyoruz. Şimdi ki aklım olsaydı da yaparmıydım dediğimiz bir çok yaşanmışlıklar vardır elbet.
 
Ne yapmışsak hepsi gerçek. Şimdi ise beğenmediğimiz hareketleri çocuklarımızda görmek istemiyoruz. Zaman da çok değişti. Değişmeyen ne kaldı ki. Köyde ve yahut şehirde bir mahallede herkes birbirni tanırdı. Kimse kimseye yamuk yapmazdı. Konu komşunun malına bile sahip çıkardık. Hele bir yabancı geçsin bizim sokaktan. Yolunu çevirir sorguya tutardık. Yalnış biri olduğunu anladığımızda mahalleye sokmazdık.
 
Şimdilerde ise mahallelerde kavga oluyor kimse yanaşmıyor. Kavga edenler kimin nesi, niçin kavga ediyorlar dönüp bakmıyorlar bile. Başımıza bela mı alacağız. Nasıl olsa devletin polisi var çağırın gelsin. Baba oğul kavga eder. Komşular kavga eder. Gençler kavga eder. Kavganın sebepleri bir çuval inciri berbat eder. Millet sanki kavga hastalığına tutulmuş. Baştan aşağıya zarar. Yapmayın etmeyin desen de fayda yok.
 
Kanunlar da mübarek çanak tutuyor. Polisin elinden yorum yapmayı aldı. Ne olursa olsun işlem yapın gönderin adliyeye. Davaları mahkemeler çözsün. Mahkemeler tıka basa dolu. Bir de bu işin bu yönü var. Başa gelmeyince bilinmiyor. Bakıyorsun "nereden kavga ettik böyle, bıktım mahkemeye gide gele"
 
Sokaklarda ki muhabbetlerde değişmiş. Kahve köşelerinde ki muhabbetleri göreceksiniz. Herhangi bir konu atılsın ortaya herkesin bilgisi zehir gibi. Herkes bildiğini okuyor. Bir de inat mı inat. İllem de benim dediğim doğru dercesine kabul ettirene kadar uğraşıyor.
 
Ben de bir kenardan seyrediyor ve dinliyorum. Milletin düşüncelerini ölçüyorum. Arada sırada hoşuma giden sözleri not alıyorum. Farkına varan bir arkadaş "hayırdır memur yine ne var aklında" deyince "yok bir şey aklıma takılan bir konu var da not aldım" diyerek geçiştiriyorum.
 
Daha on gün önce bir düşüncede iddialı olan kişi bu defa tam tersini iddia ediyor. Bırak uzun yılları insan bu kadar kısa zamanda iddia ettiği fikrinde birden değişebilir mi ? Maalesef değişiyor. Zaman öyle bir zaman olmuş ki milletin kafası allak bullak olmuş. Hadi insanın yüz hatlarının değişikliğini yılların vermiş olduğu yıpranmışlığa verelim. Bu kafa işine ne demeli.
 
Bir de en kötüsü milletin dili de gittikçe bozuluyor. Küfür etmek te normal bir yaşantı şeklini almaya başladı. Rastgele önüne gelene küfür ediyorlar. Yani anlayacağınız milletin ayarı kaçtı. En çok ta kızdıkları nokta siyasetçiler. İşin içine siyaset girdi mi orada hiç durma. Allah ne verdiğse sıralanıyor. Yapmayın etmeyin desende kar etmiyor artık.
 
İşte bu değişmeler yüzünden sokağa çıkamaz oldum. Duymak istemiyorum. Bir kimseye kızarsın, sevmezsin ama hakaret etmek yakışmıyor bize. Ben de siyasetçileri bildim bileli sevmem. Ama ne yapacağız onları millet seçiyor. Seçilmiş insanlar. Yalnış yaptıklarında yalnış yapıyorsunuz diyebilirsiniz bu sizin hakkınız. Bu kadar da değişiklik olmaz yahu.
 
Son günlerde millete dil dökmekten bıktım usandım. Daha beş on seneye kadar millet bu kadar küfürbaz değildi. Hangi konu olursa olsun hiç farketmiyor. Muhabbetler dönüp dolaşıyor mutlaka siyasete dayanıyor. Millet te siyasetçiler gibi oldu. Üç gün önce iddia ettiği fikrinden vazgeçip başka bir fikri savunabiliyorlar. Dün dündür bugün bugündür hesabı.
 
Vay be ne siyasetçiler geldi geçti değil mi ? Bakın şu söze "Benim memurum işini bilir" Anlamışınızdır ne maksatla söylendiğini.
 
Açıyorsun televizyonu haberleri izleyelim bari. Hangi kanalı açsan hep aynı konuşmalar. Yıllardan beri siyasetçilerin sözlü kavgaları. Buna millet nasıl dayanır. En sonunda milletin ayarını da bozdular. Yeter artık ben kavga istemiyorum. Ben değişmek istemiyorum. Ben küfür istemiyorum. Yüzümde ki çizgilerin hep güzel anılarını anlatmak istiyorum.
 
Gerçekten çok değişiklik var. Bunları görmek için milletin içine girmek lazım. Uzaktan davulun sesi ne hoş gelir. Eğer bu millet kafayı bir yerse o zaman vay sizin halinize. Tabii ki vay bizim halimize...     
 
01.02.2011
( 394- Büyük Değişim başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 2/1/2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.