Makale / Bilimsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 15.05.2009
Okunma Sayısı : 10726
Yorum Sayısı : 2
Bir Şiir Tahlili: “MEHLİKA” Şiiri – Osman Durak

MEHLİKA


Sesim ulaşmıyorsa, yoksa ayak izlerim.
Yetim karaltılarda kurtlar ulumuyorsa,
Yaptığım oyuncaklar, ufak tefek süslerim,
Tavan aralarında tozlanmaya mahkûmsa,
Gözüm yumuk Mehlika, bir de özüm uyusa.

Sana ümitlerimin hazan faslında geldim.
Ufuklar zifiriydi; dolunaysız Mehlika.
Sana maraz bir aşkın reveransında geldim.
İnan dediklerime bu yalansız Mehlika.
Sana kelebeklerin ölüm dansında geldim.

Hiç düşündün mü kolu- kanadı kırık beni?
Hiç ölü bir serçeyi kokladın mı Mehlika?
Ben kokladım ve birden tuttu hıçkırık beni.
Gözyaşını gözünden sakladın mı Mehlika?
Saklamadınsa eğer, düşünme artık beni.

Güneşin yüzü şimdi neden bu kadar asık?
İlkbaharda yapraklar neden sarı Mehlika?
Artık turnalar bile uğramıyorlar. Yazık!
Açılmıyor kuşların gagaları Mehlika.
Onlar da evlerine varamıyorlar. Yazık!

Ben şarkı söylemeyi yokluğundan öğrendim.
Sesim çarparken sessiz soluksuz duvarlara,
Dipsiz bir kuyudaydım sensiz, yine direndim.
Çığlık çığlık sessizlik bir renk ki ziftten kara.
Mehlika, eşiğinde cansız hıçkıran bendim.

Bir çaresi olmalı Mehlika bir çaresi…
Kuruyan dudağımın, tıkanan nefesimin.
Ve kalbime açılsa kalbinin penceresi.
Düşüp gitsem peşinden bilmediğim mevsimin.
Mezarında solmasa bu aşkın hikâyesi.

İmkânsız bakışlarla artık incitme beni.
Sevincim bir söğüdün titrek yapraklarında.
Bu kışta kıyamette bırakıp gitme beni.
Beni bırakıp gitme ayaz sokaklarında.
N’olur bu sevmediğim şehre terk etme beni.

Zaman seni aklımdan çıkaramaz Mehlika.
Umursamaz tavrına asla gücenmiyorum.
Bak çizgili alnımda durmuş saat, dakika.
Sana böyle yanmaktan ben vazgeçemiyorum.
Dur ve puslu yüzümü merhametinle yıka.

Dur Mehlika! Bitmedi daha diyeceklerim.
Son cür’etimle geldim mermer bakışlarına.
Dilimde türküler var, elimde çiçeklerim.
Bu yüzden dirençliyim itiş kakışlarına.
Yolunda mezar taşı olur gene beklerim.

Osman Durak


“ MEHLİKA ” Şiirinin Tahlili:

Edebiyat, edebi hayallerin, duyguların, coşkuların sihirli kelimelerle örüntülü dünyası. Edebiyat o kadar geniş derya ki, içinde her türeden nev’i bulmak hiç o kadar da zor değildir.

İnsan dünyaya gelince kendisiyle bütünleşecek bir isim aranır ve onunla anılacak biçimde hayatın son lezzetini tattığı zaman dilimine kadar ve bazen onunla ölümsüzleşecek ismiyle anılır. Hatta isim koymak o kadar özel bir durum alır ki, onun adının güzelliğine aşık olan şair ruhlu insanlar, mersiyeler, naatlar, kasideler ve gazeller dizmekten kendilerini alamazlar. Edebiyatımızda da bu şiirlerin nicesiyle karşılaşmaktayız.

Türk kültürünün önemli bir parçası ad verme geleneğidir. Ad koyma veya yakıştırma geleneğinin edebiyatımızda yansımasını esas itibarıyla “mahlas verme veya mahlas alma geleneğini” şeklinde görmekteyiz. Ancak mahlas verme veya alma geleneği tamamen şairlik ve şiire mahsus bir özellik göstermektedir.

Şiirimize ad olma mesabesinde olan “Mehlika” klasik edebiyatımızın şair ruhlu kalem erbaplarının sevgiliyi yücelterek ay parçasına benzetmelerinden gelmiştir. Aslında sevgili, şairin yüreğindeki kalem yansımaları olarak addedilmektedir. Aşkı uğruna çöllere düşen Mecnun misali sevgiliyi karanlık gecelerde dolunay gibi gökyüzünde aramışlar ve bulduklarında da “Mehlika” benzetmesini kullanmayı uygun görmüşlerdir.İncelemememize konu olan şiirimizin şairi de, şiirine klasik edebiyatımızın şairleri gibi sevgiliyi ay parçasına benzeterek böyle bir isim koymayı yeğleyerek başlamıştır.

“Mehlika” şiirini biçim özellikleri açısından incelemek gerekirse karşımıza şu özellikleri çıkmaktadır:

Şiir, dokuz kıtadan terettüp etmiş bir şiirdir. Her bir kıtası da alışılmışın dışında bir kıta düzeniyle, beş mısradan oluşmaktadır. Bunda şiire farklı bir hava kazandırma düşüncesi yatmaktadır. Cumhuriyet edebiyatımızla birlikte sıkça görülen hece vezniyle kaleme alınmıştır.

Şiirimiz hece vezninin 7 + 7 kalıbı esas gözetilerek, duraklar biçiminde yazılmıştır. Hece vezninin genellikle belirli duygularını belli bir düzen içerisinde kaleme alan şairlerimiz tarafından kullanıldığını görmekteyiz. Bunun yanı sıra duygularına, hayallerine hükmedemeyen şairlerimizde ise serbest veznin örneklerini görmekteyiz.

Şiir belirli bir kafiye düzenine göre yazılmıştır. Kafiye örgüsü olarak çapraz kafiye düzeni kullanılmıştır.

……….. izlerim. a
………. ulumuyorsa, b
………. süslerim, a
………. mahkûmsa, b
……… uyusa. a

……….faslında geldim. a
……….dolunaysız Mehlika. b
……….reveransında geldim. a
……….yalansız Mehlika. b
………..dansında geldim. a


Kafiye çeşidi olarak zengin kafiye kullanılmıştır. Zengin kafiyenin yanında da redifler kullanılmıştır.
Şiir belli kalıba ve düzene göre yazıldığından kelimeler ve cümleler arasında bir uyum görülmektedir. Kelimeler şiirin içeriğinde verilemek istenen duygu yoğunluğuna uygun düşmektedir.


Şiire farklı bir hava vermek için yer yer devrik cümleler kullanılmıştır. Bu her kıtada kullanılmaya çalışılmıştır.
“Ufuklar zifiriydi; dolunaysız Mehlika. / Hiç düşündün mü kolu- kanadı kırık beni? /
Ben kokladım ve birden tuttu hıçkırık beni. / Açılmıyor kuşların gagaları Mehlika. /
Ve kalbime açılsa kalbinin penceresi. ”

Şiirde belirli seslerin hakim olduğu görülmektedir. Özellikle şart eki olan “ –se / -sa ” eki şiire bir dileğini yerine getirme arzu duygusu katmıştır. Daha çok “ s, k, m” ünsüzlerinin hakimiyeti görülmektedir. Ayrıca sevgilinin ve şiirimizin adı olan Mehlika ismi şiirde sürekli tekrarlanarak, şiirin niçin ve kim için yazıldığı ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Aslında şiirin genelinde karamsar bir hava hissedilmektedir. Bu karamsarlık sevgiliye
ulaşamamaktan kaynaklanmaktadır. Şairimiz sevgilisine duygularıyla değil de, ismiyle hitap etmeyi seçmiştir. Biz bu kullanımı edebiyatımızda sıkça görmekteyiz. Sevgilinin adı kullanılarak duygu yoğunluklarının daha kısa yoldan anlatılma yolu seçilmiştir.

Şiirde sade ve anlaşılır bir üslup kullanılmıştır. Cümleler duygu yoğunluğunu ifade edecek kapasitededir. Sızlayan yaralı bir gönlün içli ve nazlı kelimeleridir. Her yaralı gönlün nağmesi olması sebebiyle kelimeler anlaşılır ve sade bir üsluptadır.

"Mehlika" ismi edebiyatımızda o kadar çok aşina olmuştur ki, bu ismi ilk olarak Yahya Kemal “Mehlika Sultan” şiirinde terennüm etmiştir. Yahya Kemal, sevgilisine o kadar âşıktır ki onu gönül sarayının ay parçası sultanı yapmış ve öylede seslenmeyi yeğlemiştir. Ve muhayyilesindeki sevgiliye aşık olan gençlerin özelliklerini tasvir etmiştir. Yahya Kemal’de sevgilinin tüm güzelliğinin gözler önüne serildiği görülmektedir.

Bir hayalet gibi dünya güzeli
Girdiğinden beri rüyalarına;
Hepsi meşhur, o muamma güzeli
Gittiler görmeye Kaf dağlarına.

Burada ele alığımız “Mehlika” şiiri de aynı özellikleri taşımaktadır. Şairimiz sevgilisinin adını şiirine başlık yapacak kadar onunla hemhal olmuştur. Fakat şiirimize baktığımızda şairimizin sevgilisi ile ilgili şahsi duygularını romantik bir havada kaleme aldığını görmekteyiz. Karmaşık duygu yoğunluğu göze çarpmaktadır.

Şiirimizin ilk kıtası sevgiliye bazı şeyleri hatırlatma düşüncesindedir. O sevgiliden
vazgeçme düşüncesinde değildir. Onun için yaptıklarını sayıp söyleme ihtiyacı hissetmektedir.

Sesim ulaşmıyorsa, yoksa ayak izlerim.
Yetim karaltılarda kurtlar ulumuyorsa,
Yaptığım oyuncaklar, ufak tefek süslerim,
Tavan aralarında tozlanmaya mahkûmsa,
Gözüm yumuk Mehlika, bir de özüm uyusa.

dizelerinde karamsar ve hüzünlü bir sezilmektedir. Bu hüzün havası da “ yetim, karaltı, tozlanmış oyuncaklar, yumuk” sözcükleriyle dile getirilmiştir. Her şeye rağmen bu sevgiden geçmişin tatlı hatıralarına karşılık vazgeçmek istememektedir.

Sevgilisine, çocukluk dönemi hatıralarını hatırlatarak bu karamsar havadan kurtularak tekrar sevgilisinin sevgisini, eski günlerdeki gibi kazanma gayreti içinde olduğu görülmektedir. Burada bunu dile getirirken realist bir bakış açıyla romantik duygularını da katmayı ihmal etmemiştir.

Sana ümitlerimin hazan faslında geldim.
Ufuklar zifiriydi; dolunaysız Mehlika.
Sana maraz bir aşkın reveransında geldim.
İnan dediklerime bu yalansız Mehlika.
Sana kelebeklerin ölüm dansında geldim.

Sevgilinin yanına giderken gönlü ve yüreği dolu olarak gitmektedir. Havanın tüm soğukluğuna, karşıtlığına, olumsuzluğuna rağmen aşkını sunma gayretindedir. Aşkının onu hasta ettiğini yalansız bir biçimde bildirerek dile getirdiğini belirtiyor.

Yüreği karasevdalı kelebekler vardır ölümü her şeye rağmen göze alan. Onlar ideallerine ulaşma adına her şeyi göze alacak kadar cesur ve sevdalıdırlar. Ölüm, onlar için sevgiliye ulaşmanın adı ve biletidir. Yardan anadan serden vazgeçecek kadar sevdalıdırlar. Vuslatın muştusunu sevgilinin ay yüzünü karanlık zifiri gecelerde arama yolunda bulurlar. Onlar dallarındaki son hazan yaprağını yele verirken gelecek bahardaki yapraklar için zemin hazırlamaktadır. Görünüşteki her yok oluş, başka bir baharın müjdecisidir onlarda.
Aşık vardır, sevgilisi uğruna bu yolda can verir. Bu can veriş her gün içten içe bir gönül erimesidir. Kimse bunun farkında değildir, sevgili dışında.

İşte şiirimizin şairi de kelebekler misali sevgilinin muştusunu karanlık ve zifiri gecelerde göze almasını bilen bir âşıktır. Sevgiliye durmadan seslenme ihtiyacı içindedir.

Hiç düşündün mü kolu- kanadı kırık beni?
Hiç ölü bir serçeyi kokladın mı Mehlika?
Ben kokladım ve birden tuttu hıçkırık beni.
Gözyaşını gözünden sakladın mı Mehlika?
Saklamadınsa eğer, düşünme artık beni.

Siz hiç kırlangıç öyküsünü bilir misiniz? Hani vardır ya kırlangıç, sevgilisi uğruna o yıl sıcak diyarlara göç etmeyi düşünmez. Karakış geldiğinde o soğuk mermer betonlarda ruhunu sevgilisi uğruna feda eder. Karakışın şiddetini bildiği halde sevdasından vazgeçmez.

Şairimiz de şiirinde kuş ürkekliğini dile getirmeyi yeğlemiş. Kuş kanadıyla vardır. Onu sevgilisine ulaştıracak olan kanatlarındaki güç kuvvettir. Şair, sevgiliden ince, hassas ve narin bir yürek istemektedir. Eğer o buna sahipse şairimizin duygularını, serzenişlerini içinde hissedecektir. Ondan bir incelik beklemektedir.

Güneşin yüzü şimdi neden bu kadar asık?
İlkbaharda yapraklar neden sarı Mehlika?
Artık turnalar bile uğramıyorlar. Yazık!
Açılmıyor kuşların gagaları Mehlika.
Onlar da evlerine varamıyorlar. Yazık!

Adeta şairimizin ruh halin tabiata da yansımıştır. Mevsimin tam zıddı bir ruh haline bürünerek kelimelerini ve cümlelerini oluşturmuştur. Şiirdeki karamsar ve bezgin hava mevsime de yansımıştır. Aslında sararan yapraklar değil, şairimizin duygularının yüreğinden bir bir koparak meçhul bir yere doğru gitmesidir.
Turnalar birbirlerine olan sevgilerini dile getirirken gagalarını takırdatırlar. Sevgili yoksa bu tıkırdatmalarda yoktur. Mahzundurlar, boynu büküktürler ve adeta sefilleri oynarlar. Şairimizde bu duygu yoğunluğunu Mehlika’ ya ismiyle seslenerek dile gitmiştir. Onun vurdumduymazlığına karşılık ismiyle hitap etme yolunu yeğlemiştir.

Dur Mehlika! Bitmedi daha diyeceklerim.
Son cür’etimle geldim mermer bakışlarına.
Dilimde türküler var, elimde çiçeklerim.
Bu yüzden dirençliyim itiş kakışlarına.
Yolunda mezar taşı olur gene beklerim
Bir tükenmişliğin emareleri. Ardına bakmadan çekip giden vefasız sevgiliden son bir ümit beklemektedir. Tüm vefasızlığa rağmen hala yüreğine kazdığı sevdasından vazgeçmemiştir.O, vefasız olmak istememektedir.

Melika'ya“Serenad” şiirinin mısralarıyla haykırmaktadır.
Yeşil pencerenden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi.
Geldim işte mevsim gibi kapına,
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

Fakat o da bilmektedir ki, bunlar boş hülyalar, sonu gelmeyen haykırışlardır. Sevgilinin bakışları uğruna bile soğuk ve camid bir mermer olmayı bile göze alacak kadar sevdalıdır. Fakat heyhat ki sevgili bundan bihaberdir, vurdumduymazdır.

Bir yolcu bekliyorum
Rüyalarım dolusu
Sarıyor her yanımı
Ya gelmezse korkusu…


Acıya düşmüş gülüşü yıldızların
Kumrular uçup gitmiş saçaklarımdan
Yaşantımın yorgun tuvalinden
Silmiş çarpıcı renkleri zaman.

Olsun.
Son bir umut değil midir aşkı sulayıp besleyen. Onu da yüreğinden atmak istemez. Ya o da sönerse…

Bu kadar sözden sonra şiirimiz hakkında özet olarak şunları diyebiliriz:

Şiirde ve şairimizde karamsar bir hava mevcuttur. Bu, tutku derecesinde olan sevgiliye ulaşamama, karşılık göremeyişin bir emaresidir. İlgisizliğe, karşılık göremeyişe karşın hala son bir umutla gönlü çarpmaktadır. Fakat bu çırpınışlar boşunadır. Çünkü sevgili de bir yumuşama görülmemektedir. Gönül kafesinde pervaz eden, fakat çaresizliğini bildiği halde yine yılmadan engin ufukların hayaliyle kanat çırpan kuş misali yılgınlık göstermemektedir.

Şiirimizdeki bu karamsar hava dönemin şairlerinin genelinde görülmektedir. Bu da dönemin ekonomik ve sosyal durumundan kaynaklanıyor olsa gerek. Fakat her şeye rağmen hayat devam etmekte. Hayata güzel bakabilmekte önemli olan. Her şeye rağmen bizi çepeçevre kuşatan yeryüzünde yaşamaktayız.


Bir karnaval alemidir yaşanan…
İnsanların vazgeçilmez huyu vardır.
Unuturlar.

Mesut olmak elimizdedir.
Bütün istediğimiz bundan ibaret
Köylüye toprak, kovboya kement
Her şeyin başında, her şeyden önce
Hürriyet.



ÖMER BATI
14.05.2009 - Gaziantep
( Bir Şiir Tahlili: “ Mehlika ” Şiiri – Osman Durak başlıklı yazı Ömer Batı tarafından 15.05.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.