DÜĞMECİK OTUNUN MAVİSİ
13/1/2009
 

Ekinler biçilmeye iki üç ay kala sığırın karnı pek doymazdı köy yerinde. Otlayacak yer bulamazdı hayvanlar da ondan. Ekin tarlalarının arasındaki ot bürümüş boş tarlalara giremeyen, tırmandaki otları da yiyemeyen sığır sıpa aç dönerdi akşam üzerleri ahırlara. Aç dönen sığırın karnını doyurmak bize düşerdi. O tırmanlardaki, boş tarlalardaki otlardan yolar, eşeklere şelekleri yerleştirir, sığır gelmeden önce eve dönerdik. İnekler doymalı ki süt vermeliydi. En çok getirdiğimiz ot da düğmecik otuydu. Biz köy çocukları için eşeğe yüklü şeleklerin ortasındaki otun üzerine kurulmak, koltuğa oturmaktan daha rahattı. Ben o koltuğa(!) oturmayı çok severdim.
 
"Hiç unutmadım düğmecik otunun mavisini
Şimdi gidiyorum köyüme
Bu güzelim ot da tükenmiş
Çakırdikeniyle pis kokulu üzerlik
Dururken yerinde"
 
İneklerin eve aç döneceği bir bahar gününde, akşama doğru eşekle getirdiğim bolca düğmeciği evle ahırın arasına serpiştirdik. Sığır, köye aşağı mahalleden girer, köyün yukarısına dek evlere dağılırdı. Bizim ev aşağı mahalledeydi. Evin önüne serdiğimiz otları diğer hayvanlardan korumak için otun çevresinde yerimizi almıştık. Yine de aç dönen inekler, o taze kokulu düğmecik otuna saldırdı. Bunu gören ağabeyim onları kovalamak için eline bir taş alıp ineklere fırlattı. İneklerden birinin karnının altından geçen taş yere çarparak benim gözüme geldi. O anda gözümü kapattığım için göz altımda derin yara açtı. Köyde ne ilaç ne sağlıkçı var. Beni bağırta bağırta yaraya bir yerden güç bela bulunan tendürdiyotu sürdüler. Çektiğim acı anlatılmaz. Yaranın izi hiç kaybolmadı sağ gözümün altında. O izi gördükçe olayı ve de düğmecik otunun mavisini hatırlarım.
..............
Bunları yazarken yine yaraların o zamanki köy yerinde tedavi edilişi ile ilgili başka bir olayı anımsadım: Pancar sökme mevsimi. İşçiler söküyor, kadınlar ve biz çocuklar da kırpıyoruz pancarı. Bıçağı indiriyoruz pancarın pürüne. Yeşil yaprakları ayrılıyor kökten. Bıçak bir keresinde pancarı tuttuğum sol elimin işaret parmağını yan taraftan, tırnağa yakın yerden sıyırdı aldı. Kan durmuyor. Oradaki kadınlar: "Hemen parmağına işe!" dediler. Ben uzaklaşıp bu işi yaparken onlar da bir kağıt parçasını yakıp külünü yaraya bastırdılar. İki mikrop birbirini nötrleştirerek (!) bizim yaraya ilaç olmuştu anlaşılan. Kıfır Hacı Emmi'nin Boruklu Çökük'teki tarlasında başka hangi ilaçla hangi tedavi uygulanırdı ki(!)...

" Bugünün çocuklarına yapılan sünneti
Küçücük yaralara atılan dikişi
Görüyorum da
Nasıl sağlıkla ulaştığımıza
Bu günlere
Şaşırıyorum"


Numan Kurt
( Düğmecik Otunun Mavisi başlıklı yazı Numan KURT tarafından 19.09.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.