Dallar üzgündü direnmeye çalışıyordu,
hayat yaşam kavgasıydı zevk değildi onlar için.
Aralarından geçiyordu
derelerin suları, köpük köpüktü.
Deniz kudurmuştu, vurdukça vuruyordu kıyılara,
neden kızdıysa, saydam renk, renk taşlara
korkuyordu sanki.
ve bir de, çamların rüzgarla olan danslarını,
ve bir de arada bir kanat çırpan
martıların çığlığı ve acımasız kanat seslerini dinleyen.
Tam bu sırada düştü,
önüme miadını doldurmuş kozalaklar,
korkuyla baktım yukarıya.
İşte o aradan süzülerek geliyordu bir ışık zorla,
vurdu gözlerime o da parlayarak,
çok seviyordum burayı çok.
ölümümden sonra da bu çamların arasında yaşamak,
küçücük mezarlığında gömülüp,
ebediyen karşımdaki denizin kıyıları nasıl dövdüğünü,
oralardaki isteğim olamadı.
Çok görüldü bana o topraklar, çamların gölgesinde
uslu dalgaların hışıtıları,
çok görüldü martı kuşlarının sesleri çok,
baş ucumdaki çamların gölgeleri,
güneşin dallar arasından bana gülümsemesi ve,
caretta carettaların, gece yarısından sonra kıyılara yavrularını kovalamasına bakmam, çok görüldü.
Şimdi çok uzaktayım ve ben oraları düşlüyorum,
o günleri yaşıyorum daha dün gibi.
Nasıl da,çoktu caretta yavruları, nasıl da koşuyordu,
denize doğru o gece yarısında,
Sanki yanı başındaki annesi değil de, denizdi gerçek annesi ve sevgilisiydi o ak deniz.
Nasıl da, toplayıp atmıştım
bir gece yarısında avuçlarımla onları sevgilisinin kucaklarına,
üçer beşer o kıyılardan.
-ııı-
İşte ben o kıyıdaki tepeden seyreden
topraktaki sessiz arkadaşlarımı arıyorum şimdi,
ve onları ve orayı özlüyorum, şimdi biliyor’ musunuz?,
benim sevgilimdi orası benim,
uçsuz bucaksız güzelliğini seyrederken .
Masmavi gök yüzünün saflığını berraklığını seyrederken.
Ve sonra orada dosttu bana, arada bir kızsa da,
o masmavi ak deniz.
O köpük, köpük dalgalarıyla,
arada bir akşam gün batımında çarşaf gibi uykusuyla,
nasıl özledim o yeri şimdi bir bilseniz.
-ıv-
Ben o toprakların çocuğuyum,
ben, o boynu bükük çamların uğultusuyum,
ben, güneşin geceki mehtabın sevgilisi yıldızlarından yön bulan
Acınacak bir hasretin yolcusuyum.
Ey tabiat, ey mavi deniz bak ben buradayım şimdi,
sen yoksun,yoksun yanımda,
kim öper benim gibi dalgalarını,
Söyle?
Yine dövüyor musun o kıyılarını,
kış gelince ya da güz gelince,
yine yalıyor musun altın kıyılarını usulca okşar gibi?,
tepedeki çamların altında yatan o sessiz dostlarım,
arkadaşlık ediyor mu sizlere benim gibi.
Ama .... sanmıyorum,
hiç kimse benim kadar dost olamazdır oralara,
hiç kimse, sana şarkılar söylemezdir,
kıyılarından bakıp, bakıp akşam üstü ufkuna,
hiç kimse kucaklayamazdır benim kadar içten,
hiç kimse öpemezdir de seni,
çünkü sendin benim sevgilimdin, sendin benim aşkım,
bilirdin sevdiğimi, ve beklerdin beni her akşam gelip,
rüzgarların uğultusu ve çamların ıslık melodisini,
duyabiliyorum artık.
duyabildiğim tek şey var, o da bu şehrin gürültüsü,
arabaların, korna sesleri, ve insanların kalabalık çığlıkları,
pazarcıların, üç kuruş için geçim derdi adına,
seni seyrederken çisem ,çisem yağan o yağmurların sesini,
beni ıslattığın o sonbahardaki anı özlüyorum.
Ve hala orada olduğunu bildiğim,
sana tepelerden bakan çamların altındaki,
sessiz dostlarımın, sana bakışını özlüyorum
ve hatta kıskanıyorum onları,
ve onların yanında olamadığım için kahroluyorum,
kıskancımdan çatlıyorum biraz da