Hulusi kalınca bir çam ağacına dayanmış, efkarla rakısını yudumluyordu. Karısıyla kavga etmişlerdi ve iki gündür bu ağacın altında yatıp kakıyordu. Rakı şişesinin dibinde kalan son kısmını da kafasına susuz bir şekilde dikip içti.

Tam bu sırada çam ağaçlarının aşağı tarafından arkadaşı Arap İsmail’in kendisine doğru telaşla geldiğini gördü. Arap İsmail komşusuydu. Şu an elinde üçe dörde katlanmış bir kağıt parçası duruyordu.

Birkaç dakika sonra Arap İsmail soluk soluğa Hulusi’nin yanına geldi. Endişeli bir şekilde elindeki kağıt parçasını Hulusi’ye uzatıp;

“Abi, Neriman yengem bu mektubu sana gönderdi” dedi.

Hulusi eski bir defter sayfasına, Türkçe mi, Arapça mı yazıldığı belli olmayan yazıya baktı. Zaten kafası da iyi olduğu için kağıdı ters tuttuğunun farkına ancak Arap İsmail’in müdahalesiyle varabildi. Mektup karısı Neriman’dan geliyordu. Bağrı yanık bir halde okumaya başladı.

“Hulusi, evimin erkeği, atası, atı, beygiri….Ben karın Neriman, yani minnoşun. Her ne kadar yüz otuz kilo olsam da, senin bana minnoşum demen beni hep mutlu etti, sahi diyorum bak.. İki gündür kaçtın gittin benden, iyi mi oldu yani? Gerçi biliyorum, artık sevmiyorsun beni. Ama ben seni çok özledim haberin var mı? Söz bundan sonra iyi davranacağım. Seninle kavga ederken yüzünü kudurmuş kedi gibi cırmıklamayacağım. Ne bileyim artık daha nazik döğüşeceğim seninle. Belki bundan sonra anca ince bir oklavayla vururum kafana. Zaten kalın oklavayı iki gün önce sen evden kaçarken arkandan attıydım da bulamadın sonra. Bak bun da bile bir hayır varmış demek ki.

Hem bundan sonra daha temiz olacağım. Evi senede değil de ayda bir sıkça yıkayacağım. Çocukları da kokunca değil, kokmadan, kafalarına bit düşmeden yıkayacağım. Artık yatakta habire sıkışıp yere de düşmeyeceksin. Çünkü zayıflayıp bir prenses olacağım sana, hemi de pamuk prenses gibi. Artık sen tabaktan yerken ben tencereden de yemeyeceğim. Zaten sen gittikten sonra boğazımda lokmalar zor geçiyor. Günde beş ekmeği bile zor yiyorum.

Artık seninle bıyık da yarıştırmayacağım, ağdamı tüylerin iki santime varmasını beklemeden yapacağım. Yani eve gelenler evin erkeğinin artık ben olmadığını anlayabilecekler. Ya da evde yogi varmış sanıp kaçmayacaklar.

Hani hatırlıyor musun Hulusi? Bir gün sen kapının arkasına saklanıp da “höööö” diye beni korkutup altıma ettirmiştin, sonra ben de sana kızıp kafanı keserle yarmıştım ya….Ne güzel günlerdi, değil mi Hulusi.

Bak gördün mü ne kadar mutluymuşuz seninle?. Dön hadi evine, gül gibi minnoşuna. Kurban olayım dönnnnnn.




( Kurban Olayım Dön Hulusi başlıklı yazı MustafaSakarya tarafından 9.06.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu