Renklerin istirhamı idi karanlık önce
mehtabın ç/ağrısı ve efsunlu Samanyolu sözcüklerse bakracı yalnızlığın ve
lalden dikitler dikesi var iken şairin içinde infilak etti edecek yüreğin son
kelamı anne olmanın ötesi annesiz kalma ihtimali ve ölümle sürtüşen kader
kederin izdihamı her halükarda hamt ettiğim kadar da imha edemediğim o karanlık
ve dar dehliz.
Gidip gelmelerle iştigal bir mevsim.
Coğrafyanın esintisi ve yüreğin
esareti…
Dikenli bir mecra mademki cihandan
damlayan
Ve o su/s sesi, sudan bahanelerle
sırtını dönen ahvalim
Körü körüne sevmişken oysa
Onları aslında cihanı
Bir de kırık tekeri yüreğin
İklimlerden iklimlere seken
Harabe iken kalan miras
Sus payı söylemlerde saklı telaş
Ve o lalden alfabe:
Neresine baksam yetmeyen yirmi dokuz harfin
ihlali
Bense otuzuncu olmaya meyyal
Ve de aday…
Afaki gölgelerin d/ağladığı
Sessizliğinse zuhur ettiği
Yer gök telaşe müdürü
Mümin yüreğin coşkusu ve iman gücü
Gücüme filan da gitmiyor artık
yalnızlık
Yâdında dünün
Tesellilerle örülü ömrün
Yıkılmayan kaleleri
Surdan serden sırdan ibaret bir güzergâh
ki:
Rabbime koşma ve kavuşma telaşım…
Hükümranlığında Huda’mın
Hüzünlü kalbime dahi doğabilirken
Evrenin güneşi
Hele ki o meddücezri yok mu yüreğin?
Bir kal
Bir git
Dercesine kaderin
İzdiham yüklü kederin
Sözcüklerin ifası
Hüznün sırf ifşası olsa ne ki ne?
Yüreğin sızısı
Kamburu evrenin
Kâbuslarla örülü ettiğim yemin
Öpüp de başıma koyduğum ekmeğin
Her kırıntısı bile yeter nakşetmeye
Kutsalı
Huzuru
Hazin olsa bile yalnızlığın sonu
Sundurmada bir leke
Gel gör ki:
Ak alnında şairin kayıtlı her hece
Ve de o mütereddit yürek sesi
Yüz bulduğu değil
Yüz sürdüğü hiç değil
Nasıl ki tek yüzü var şairin
Yüzden başlayıp da geriye saydığının
ertesi…
Ve işte o atıl coşku
Ve işte o artık sene
Ve işte azadesi gülüşlerin
Ardıç kuşuna öykünen
Kalemin güftesi nasıl ki şiire gebe
Bestesi varsın olsun sessizlikle örülü
Semadan kayan yıldızın kara peçesi
Bak ve işit ve bekle:
Yürek ve de ruh nasıl ki ulaşacak
hidayete…
Perçeminde sevginin kat izinden
Düşüp de yola seyyah sevinçlerin
Sarkacından damlayan yaşı silen
Nasıl ki yüce Rahman
Varsın olsun bir yasa mahiyetinde
Şairin yası yaşı hep içten hep önde
koşan
Dur durak bilmeden
Duyumsayan duyumsatan ilham…
Göğün sarnıcı adeta
İçine düşülesi bir kuyu değil asla
Feraha çıkma ümidi
Huzurun el pençe divan durduğu
Sonsuzluğun gürültüsü
Mademki sessizlik sınavı şairin
Ses etmeden yaşadığı yaşattığı
Kıvancın ve asaletin şah damarı
Ne şarlayan ne şarlatan
Duruşu ve gücü
Rabbinden gelene razı
Kat ettiği yolları
Düze çıkaracak olan sadece yüce Tanrı…
Gövdesi ve güncesi ve güftesi
İnancın her zerresi
Yeter ki sakit olsun bu günle
Deşilesi o yara
Yamalı hüzün hırkası
Cebinden dökülen imgelerin ricası
Elbet başı da dik şairin kaleminin de
Tek kalemde yok sayılmakla ilintili
Olmadan da son lokması takılı
İken kursağında
Kuram dışı bir hüzün ve inançla
Saklı tuttuğu duaları tüm nazı niyazı
Kabul görsün yeter ki.
Allah katında uçuşan bir tüy misali
Boynu nasıl da kıldan ince
Rabbin bahşettiği elbet başı gözü
üstüne…