EĞİTİMİN AMACI 1
Eğitimde yıllardır bitmeyen sorun amaç sorunudur aslında. Eğitimde amaç konusunda fikir birliğine varmak gerek. Her ne kadar kanunlarla belirlenmiş bir amaç varsa bile toplum olarak bu amacı ne kadar kabullenmişiz, bunu sorgulayalım.
Bu amaç kime, nasıl sorularak hazırlandı, bu pek belli değil. Bu amacı kim belirledi ve neye göre belirledi? Aslında bu amacın belirlenmesinden çok eğitim insan yapısına ne kadar uygun, toplumsal değerlerimize ne kadar yakın bunun öncelikle soruşturulması, sorgulanması gerek.
Esasen küçük bir azınlığın tek parti diktasından beri sürdürdüğü bürokratik yapının halka hemen hiç sormadan, onun değerlerini kaale almadan dayattığı bir amaçtır ve toplum yapısı ile doku uyuşmazlığı barındırmaktadır.
Aslında bu amacın belirlenmesinden başka bu amaca uygun bir sistem arayışına girmek gereklidir. Öncelikle biz toplum değerlerine uygun bir eğitimde amaç sorgulamasına girişelim:
Biz öncelikle eğitimle neyi amaçlıyoruz? Anane babasına saygısız, içki kumar parası için anne babayı darp eden, hatta ölümlere varan yaralamaya yol açan davranışta bulunan gençlik mi? Üç kuruş için yaşlı bir insanı döven hatta öldüren, çantasını almak için yolda yürüyen bir kadını yaralayan insan tipi miydi aradığımız?
Esrar eroin bağımlısı bir zavallı gençlik mi amaçlıyoruz? Bankaları hortumlayan insan tipini mi amaçlıyoruz? İki yüzlü hatta bin bir yüzlü, çıkarcı, yalancı, sahtekar, dolandırıcı bir insan tipini mi hedefliyoruz? Amacı için bütün araçları mubah sayan bir karakter yapısı mı hedefliyoruz? Kendini dindar addettiği halde büyük amaçları(!) uğruna her yolu deneyen ve bunu dini referans göstererek yapan bir kişilik yapısı mı gayemiz?
İşte tüm bunlara hayır diyorsak bunca negatif varsayıma karşın pozitif teoremlerimiz ne olacak? Milletin değerlerine uygun bir nesil nasıl yetiştirilebilir? Bunu nasıl yapabiliriz? Biz şimdi bunu irdeleyeceğiz:
Evet öncelikle bu amaç iyi belirlenmeli ve ona uygun eğitim sistemleri ele alınmalı. Biz burada tarihimize bakacak, oradan İslam Medeniyetine bir bakış atarak, oradan İslam medeniyetinin ilk nüvesi Medinet’ün Nebi’ye, oradan da Ashab-ı Suffe’ye gelelim. İşte prototiplerimiz, asil örneklerimiz hala dünkü gibi canlı.
Osmanlı Medrese sisteminin bozulmadan önceki yıllarına bakalım; oradan Nizamiye Medreselerine geçelim. Oradan en son varış noktamızın Peygamber mescidi olduğunu hatırlayalım.
Buradan bu günkü eğitim sistemimizin en büyük yanılgısının not sistemi olduğunu ve bu notlandırma sisteminin eğitimi engelleyici bir yapısı olduğunu hatırlayalım. Uzmanların çıkarımlarına göre sınav için öğrenilen her şey sınav sonu geriye ket vurularak unutmaya terk edildiği, gerek kültür, gerekse eylem bakımından hiç bir şekilde ondan yararlanılmadığı...
.
İşte biz şimdi bu notlandıran eğitime odaklanacağız, sınavsız bir eğitime nasıl geçileceğini araştıracağız.
EĞİTİMDE ŞEKİLCİLİK ve ÖZ
eeed
Eğitim sistemimiz hala, bu projeyi yıllarca uygulamış, tek parti iktidarının
tek tip insan yetiştirme projesini sürdürmektedir. Tek partili faşist dikta
emrinde kurşun askerler yetiştirme projesi yapmış ülke çok partili düzene
geçeli yıllar geçmesine rağmen bu durum bir türlü değişmemiş, değiştirilememiş,
değiştirilmek istenmemiş, değişme isteklerine rağmen ısrarla korunmuştur.İ
Bu koruma kollama savaşında tek parti uzantısı kanlı bürokrasinin yılmaz
mücadelesini anmakta yarar var. Ayrıca bu mücadelede ona destek veren medya, iç
ve dış mihrakları da unutmamalıyız. Ayrıca rejimin bekçiliğine koşullandırılmış
askeri yapının da zinde kuvvetler olarak her olaya müdahale, her değişime karşı
EĞİTİMİN AMACI
Eğitimde yıllardır bitmeyen sorun amaç sorunudur aslında. Eğitimde amaç
konusunda fikir birliğine varmak gerek. Her ne kadar kanunlarla belirlenmiş bir
amaç varsa bile toplum olarak bu amacı ne kadar kabullenmişiz bunu
sorgulayalım.
Bu amaç kime nasıl sorularak hazırlandı bu pek belli değil. Bu amacı kim belirledi
ve neye göre belirledi. Aslında bu amacın belirlenmesinden çok eğitimin insan
yapısına ne kadar uygun, toplumsal değerlerimize ne kadar yakın bunun öncelikle
soruşturulması, sorgulanması gerek.
Küçük bir azınlığın tek parti diktasından beri sürdürdüğü bürokratik yapının
halka hemen hiç sormadan onun değerlerini kaale almadan dayattığı bir amaçtır
ve toplum yapısı ile doku uyuşmazlığı barındırmaktadır.
Aslında bu amacın belirlenmesinden başka bu amaca uygun bir sistem arayışına
girmek gereklidir. Öncelikle biz toplum değerlerine uygun bir eğitimde amaç
sorgulamasına girişelim:
Biz öncelikle eğitimle neyi amaçlıyoruz. Anane babasına saygısız, içki kumar
parası için anne babayı darp eden hatta ölümlere varan yaralamaya yol açan
davranışta bulunan gençlik mi? üç kuruş için yaşlı bir insanı döven hatta
öldüren, çantasını almak için yolda yürüyen bir kadını yaralayan insan tipi
miydi aradığımız?
Esrar eroin bağımlısı bir zavallı gençlik mi amaçlıyoruz? Bankaları hortumlayan
insan tipini mi amaçlıyoruz? İki yüzlü hatta bin bir yüzlü, çıkarcı, yalancı
sahtekar dolandırıcı bir insan tipini mi hedefliyoruz? Amacı için bütün
araçları mubah sayan bir karakter yapısı mı hedefliyoruz? Kendini dindar
addettiği halde büyük amaçları(!) uğruna her yolu deneyen ve bunu dini referans
göstererek yapan bir kişilik yapısı mı gayemiz?
İşte tüm bunlara hayır diyorsak bunca negatif varsayıma karşın pozitif
teoremlerimiz ne olacak? Milletin değerlerine uygun bir nesil nasıl
yetiştirilebilir? Bunu nasıl yapabiliriz? Biz şimdi bunu irdeleyeceğiz:
Evet öncelikle bu amaç iyi belirlenmeli ve ona uygun eğitim sistemleri ele
alınmalı. Biz burada tarihimize bakacak, oradan İslam Medeniyetine bir bakış
atalım oradan İslam medeniyetinin ilk nüvesi Medinet’ün Nebi’ye oradan da
Ashab-ı Suffe’ye gelelim.
İşte prototiplerimiz, asil örneklerimiz hala dünkü gibi canlı. Osmanlı Medrese
sisteminin bozulmadan önceki yıllarına bakalım oradan Nizamiye Medreselerine
geçelim Oradan en son varış noktamızın Peygamber mescidi olduğunu hatırlayalım.
Buradan bu günkü eğitim sistemimizin en büyük yanılgısının not sistemi olduğunu
ve bu notlandırma sisteminin eğitimi engelleyici bir yapısı olduğunu
hatırlayalım. Uzmanların çıkarımlarına göre sınav için öğrenilen her şey sınav
sonu geriye ket vurularak unutmaya terk edildiğini, gerek kültür gerekse eylem
bakımından hiç bir şekilde yararlanılmadığını öğrenmiş bulunmaktayız.
İşte biz şimdi bu notlandıran eğitime odaklanacağız, sınavsız bir eğitime nasıl
geçileceğini araştıracağız.
Ahmet KEMAL
Ahmet Kemal