1
KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
kazimozturk@yenikonya.com.tr
kazim_ozturk2016@mynet.com
ÖZTÜRKÇE
kazimozturk@yenikonya.com.tr
kazim_ozturk2016@mynet.com
BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIK?
Hz. Ömer (RA); “Bugün Allah için
ne yaptın?” diye kendine sorar, nefis muhasebesi, nefis murakabesi yaparmış.
Yani bir çeşit otokontrol. Bu aynı zamanda; “nefsini bilen rabbini bilir”
sözüyle eşdeğer taşımaktadır. Hepimizin yapması gereken bir durum değil mi?
Bu güzel sözü ve uygulamayı
esnaflar da günün ve yılın sonunda yaparlar; “acaba ne kazandım? Ne kaybettim?
Yaptığım çalışmalarım kâr mı getirdi? Zarar mı?...” diye kasa kontrolü yapar,
zarar varsa, onu kâra dönüştürmenin yolunu ararlar. Bu tür uygulama, olmazsa
olmazlardandır. Değilse ticari hayat biter, ocağına incir ağacını diker, filiz
akçeye muhtaç olur.
Meseleyi sadece esnaf, sanayici,
tüccar açısından ele almak yetmez. Asıl olan bir durum var ki, yaşadığımız süre
içinde, hayat ticaretinde, ömür sermayemizin boşa gitmemesi, ilahi kazancın
iflasla sonuçlanmaması, hayat dükkânından tası tarağı toplayıp gitmememiz için
her an aklımızı kullanmak, kendimizi hesaba çekmek mecburiyetindeyiz. Bunun
için: “hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin”, bir başka şekilde:
“Ölmeden önce ölünüz” demektir.
Bu ifadede; sorumluluk içinde
olmak, elini taşın altına sokmak, senin derdin, benim derdim demek…gibi
güzellikler yatmaktadır. “ben kazanayım da, sen ne yaparsan yap”, “Senin
durumun beni ilgilendirmez”, “Altta kalanın canı çıksın”…şeklinde düşünceler
mankurtlaşmadan ileri gelir. Sorumsuz olan kişilerde sorun vardır. Eğer bir
toplum içindeysek-ki toplumdan ayrı olmak mümkün değil- o zaman toplumun
menfaatine uygun hareket etmek, ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz,
nimetlerinden yararlandığımız toplumun aleyhine tavır sergilemek, o toplumun
ilerlemesi, kalkınması, her şeyiyle büyümesi için elimizi değil gövdemizi taşın
altına koymak gerekir. Zor zamanlarında yanında olmak, ona destek vermek her
toplum bireyinin vazgeçemediği, vazgeçemeyeceği bir durumdur.
Kendi ülkesinde kazanıp, ülkesinin
aleyhine çalışmak, ülkesinin kalkınmaması için ayak oyunları oynamak kadar
büyük ihanet olabilir mi? o zaman böyle insanlara sormazlar mı:
-“Ne yaptın şimdiye kadar Allah için?”
diye. Şunu aklımızdan çıkarmayalım; gerçek Müslümanda ihanet olmaz. Kur’an’ın
emirlerini, Peygamberin tavsiyelerini kendisine rehber edinenler ülkesine
hizmetten zevk alır. Bunlar bilirler ki; “Vatan sevgisi imandandır.”
Ne Yapacaksın?
Dillerin lal olsa konuşamasan,
Canan zeval bulsa kavuşamasan,
Dostlar bir hal olsa buluşamasan,
Sevgisiz dünyada ne yapacaksın?
Şu güzel gözlerin görmeyiverse,
Kulakların da hiç duymayıverse,
Elin ayakların tutmayıverse,
Kütük gibi olsan ne yapacaksın?
Güneş ışığını söndürüverse,
Mehtabı tersine döndürüverse,
Dağı tandır gibi yandırıverse,
Nere gideceksin ne yapacaksın?
Dağlar yürütülse deniz kaynasa,
Yıldızlar dökülse yerler oynasa,
Düzen bozulup da bir şey koymasa
İnanmadan başka ne yapacaksın?
Can Oldunuz mu?
Bombalar elinde, patladı her gün,
Ateşin altında, hiç öldünüz mü?
Mayının üstünden, atladı her gün,
Savaş korkusunda, can oldunuz mu?
Süperim diyerek, canlar yaktılar,
Anaya babaya, kanca taktılar,
Evini barkını, kanla yıktılar,
Yurdundan sürülen, can oldunuz mu?
Malını mülkünü, terk ettiler de,
Bağı bahçesini, berk ettiler de,
Bütün acıları, zerk ettiler de,
Anadan ayrılan, can oldunuz mu?
Gurbet ellerinde, mülteci kalan,
Yaban yollarında, gariban olan,
Herkesten silleler, küfürle dolan,
Gözü yaşlı düşkün, can oldunuz mu?
Taşı yastık yapmış, uyumak için,
Karnını çöplerden, doyurmak için,
Açlıkla tokluğu, ayırmak için,
Bu güzel sözü ve uygulamayı
esnaflar da günün ve yılın sonunda yaparlar; “acaba ne kazandım? Ne kaybettim?
Yaptığım çalışmalarım kâr mı getirdi? Zarar mı?...” diye kasa kontrolü yapar,
zarar varsa, onu kâra dönüştürmenin yolunu ararlar. Bu tür uygulama, olmazsa
olmazlardandır. Değilse ticari hayat biter, ocağına incir ağacını diker, filiz
akçeye muhtaç olur.
Meseleyi sadece esnaf, sanayici,
tüccar açısından ele almak yetmez. Asıl olan bir durum var ki, yaşadığımız süre
içinde, hayat ticaretinde, ömür sermayemizin boşa gitmemesi, ilahi kazancın
iflasla sonuçlanmaması, hayat dükkânından tası tarağı toplayıp gitmememiz için
her an aklımızı kullanmak, kendimizi hesaba çekmek mecburiyetindeyiz. Bunun
için: “hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin”, bir başka şekilde:
“Ölmeden önce ölünüz” demektir.
Bu ifadede; sorumluluk içinde
olmak, elini taşın altına sokmak, senin derdin, benim derdim demek…gibi
güzellikler yatmaktadır. “ben kazanayım da, sen ne yaparsan yap”, “Senin
durumun beni ilgilendirmez”, “Altta kalanın canı çıksın”…şeklinde düşünceler
mankurtlaşmadan ileri gelir. Sorumsuz olan kişilerde sorun vardır. Eğer bir
toplum içindeysek-ki toplumdan ayrı olmak mümkün değil- o zaman toplumun
menfaatine uygun hareket etmek, ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz,
nimetlerinden yararlandığımız toplumun aleyhine tavır sergilemek, o toplumun
ilerlemesi, kalkınması, her şeyiyle büyümesi için elimizi değil gövdemizi taşın
altına koymak gerekir. Zor zamanlarında yanında olmak, ona destek vermek her
toplum bireyinin vazgeçemediği, vazgeçemeyeceği bir durumdur.
Kendi ülkesinde kazanıp, ülkesinin
aleyhine çalışmak, ülkesinin kalkınmaması için ayak oyunları oynamak kadar
büyük ihanet olabilir mi? o zaman böyle insanlara sormazlar mı:
-“Ne yaptın şimdiye kadar Allah için?”
diye. Şunu aklımızdan çıkarmayalım; gerçek Müslümanda ihanet olmaz. Kur’an’ın
emirlerini, Peygamberin tavsiyelerini kendisine rehber edinenler ülkesine
hizmetten zevk alır. Bunlar bilirler ki; “Vatan sevgisi imandandır.”
Dillerin lal olsa konuşamasan,
Canan zeval bulsa kavuşamasan,
Dostlar bir hal olsa buluşamasan,
Sevgisiz dünyada ne yapacaksın?
Şu güzel gözlerin görmeyiverse,
Kulakların da hiç duymayıverse,
Elin ayakların tutmayıverse,
Kütük gibi olsan ne yapacaksın?
Güneş ışığını söndürüverse,
Mehtabı tersine döndürüverse,
Dağı tandır gibi yandırıverse,
Nere gideceksin ne yapacaksın?
Dağlar yürütülse deniz kaynasa,
Yıldızlar dökülse yerler oynasa,
Düzen bozulup da bir şey koymasa
İnanmadan başka ne yapacaksın?
Bombalar elinde, patladı her gün,
Ateşin altında, hiç öldünüz mü?
Mayının üstünden, atladı her gün,
Savaş korkusunda, can oldunuz mu?
Süperim diyerek, canlar yaktılar,
Anaya babaya, kanca taktılar,
Evini barkını, kanla yıktılar,
Yurdundan sürülen, can oldunuz mu?
Malını mülkünü, terk ettiler de,
Bağı bahçesini, berk ettiler de,
Bütün acıları, zerk ettiler de,
Anadan ayrılan, can oldunuz mu?
Gurbet ellerinde, mülteci kalan,
Yaban yollarında, gariban olan,
Herkesten silleler, küfürle dolan,
Gözü yaşlı düşkün, can oldunuz mu?
Taşı yastık yapmış, uyumak için,
Karnını çöplerden, doyurmak için,
Açlıkla tokluğu, ayırmak için,