Acılarımın örtbas gecelerinden sıyrıldım sevdiğim; senin bende
ölebilmek asaletini nihayet bağışladım gecelerime. Geliyorsun, hayalet varlığının
perisiz köşkünde, perişan beni görmüyorsun.
Parçalarım etrafa saçıldı, yine yanıldım. Olmazların körebe oynayıp
bir beni tuttukları izbelikte çaresizliğime sükut oldu seni hatırlamak.
Sen, başka kolların duacı seferinde; ben, hayaletin vuslata eremeyen
gecesinde gölgeme denk getirilen acımasız yokluk içinde...
Her yerdeydin, hiçbir yerliydin; kalbimin evinde mabede varıp
şükür duası eden martıların yollarını şaşırıp bende seni sevmenin en Müslüman oldukları
hallerindeydin.
Gözyaşlarım şimdi bir ceviz büyüklüğünde.
Mutluluktan ağlamayı öğrendim sanmıştım seninle; yine acı düştü
kalbime...
Erdim, muradımın sahte gerçekliğinde sana.
Kayıp ilanı verdim, gönlünün bana varmayışında. Meğer karakollar
toplasa da beni, sen orada bana faili meçhul bir serseri...
Ölüm yıl dönümünde rahmetle anacağım seni, söz veriyorum. Gitmek,
hiç bu kadar sahici bir ölüm olmamıştı.
Teşekkür ederim; bir an için hep olacaksın sandığım o yaban günlerin
adına.
Sevgili hiçim; ellerinin türküsünü başkası seslendirsin. Ben
Beste ile güfteyi ayırdım aşk inancımdan; bir daha kalbimi hiçbir şarkının layık
olmadığım nakaratında unutmam.
Do re mi fa sol la si karşılaştı ikinci Do ile.
Kalın ve yoksun bir hayalin hayalet ecnebisiydi.
Çıkardık müziğin sen notasından.
Do re mi fa sol la ve ‘si’nin yanına yalan eklendi.
Hiçbir şarkı dürüst çalmayacak bir daha.
Hiçbir şarkı yalansız hatırlatmayacak seni.
Kaz ayakların başkasına dokunan bir gerçek şimdi; kırışık sevgilerin
ütülenmesin hiç.
Do re mi fa sol la si yalan; ölmen de ayıp değil artık kalbimde.
Anacağım; yalancı seni...
Pinokyo’nun zaferleri senin olacak.
Cebimdeki sensizliği attım denize; başkalarının olsun. Başka
dilde ölümsün; Türkçe sevemem artık seni...
Dilara AKSOY