Bazı popülist televizyon kanallarında asayiş programları yayınlanmaktadır. Böylesi bir programın tanıtımını aktarayım:


Konusu

Programın sunuculuğunu … yapmaktadır. Kayıp kişilerin arandığı, ailelerin kavuşturulduğu, işleyeni belli olmayan veya işleyenin bulunamadığı cinayetlerin aydınlatılmaya çalışıldığı bir programdır. … ve beraberinde avukat … ve Adli Tıp Uzmanı … programda yer almaktadır.

15 yıldır (15 sezon) kesintisiz yayımlanan program bugüne kadar 3212 kaybı bulmuş, 181 cinayet dosyası aydınlatmış ve 930 aileyi kavuşturmuştur. Televizyon İzleme Araştırma Komitesi (TİAK) reytinglerine göre Türkiye'nin en çok izlenen gündüz kuşağı programıdır.


İddiaya göre çok sayıda kayıp bulunmasına ve cinayet dosyasının aydınlanmış olmasına rağmen bu tür programlar yasaklanmalıdırlar. Bu programların neden yasaklanmaları gerektiğini  izah etmeden önce  bu programların  akışına bakalım.

Yıllardır çözülememiş bir cinayet veya bulunamayan  kayıp kişi için bu programlardan yardım istenir. Program ekibi şikayetçi/mağdur kişileri stüdyoya davet eder. Olay geniş bir şekilde  irdelendikten  sonra asayiş program ekibi çalışmaya başlar. Ya kendi araştırmaları sonucu ortaya çıkmış (veya şikayetçilerin işaret ettikleri) şüpheli kişi stüdyoya davet edilir. Şüpheli stüdyoya geldikten sonra reyting çarkı hızla dönmeye başlar! Argoca bir tabirle dakika bir, gol en az üçtür!


Bu programdaki yanlışlar sıralanmadan önce dikkat çekmek istediğim husus; şüpheli kişiyi program sunucuları hangi sıfatla sorgulamaktadırlar? Bu sunucular emniyetin görevlileri midirler yoksa yargıç mıdırlar? Bu sunucular şüphelendikleri  kişiyi sorgulama yetkisini  hangi merciden almışlardır?

Yine de iyi niyetten ayrılmayalım, mevczu bahis sunucular gerekli mercilerden aldıkları izin sonrası sorguladıklarını düşünelim. Öyle ya, bir kasa domates bile alıp istediğiniz yerde satamazsınız, her şeyin yolu yordamı var. Her önüne gelen de elbet birilerini stüdyoya davet edip sorgulayacak değildir herhalde!

Şimdi bu programlardaki devasa hatalara geçelim.

 


Şikayetçi-şüpheli yüzleşmesi

İlk devasa hata, şikayetçi ile şüphelinin bir araya getirilmeleridir. Hiç bir hukukta galiba böylesi uygulama yoktur. Şikayetçi ile şüpheli stüdyoda bir araya getirilip adeta horoz dövüşü yaptırılmaktadır. Şikayetçiler ister istemez duygularına yenik düşüp şüpheliye bağırıp çağırıp olmadık hakaretler etmektedirler. Küfürler, tehditler havada uçuşmaktadır. Bazen şikayetçiler kalkıp şüphelinin üzerine yürümektedirler.  Ya şüpheli kişi gerçekten suçsuz ise, o kadar hakaret, küfür veya tehdit ne olacak? Bağırıp çağıranlar sadece şikayetçiler değildir, program yapımcıları da bazen heyecanlanıp çok kalın harflerle duygularını ifade edebilmektedirler. Kimbilir belkide ortamı germe, horozları kızıştırma taktiği bile olabilir. Günümüzde reyting, para uğruna neler yapılmıyor ki?

Bu ortamlarda hukuk ayaklar altına alınmaktadır; şüpheli adeta suçsuz olduğunu ispat etmelidir. Halbuki   suç ispat edilmediği sürece kişi suçsuzdur. Yargı sanığın/şüphelinin suçunu ispat etmek zorundadır. Sahi bu tür programlarda hangi hukuka göre olaylar ele alınıyor acaba?

 


Herkese açık sorgulama

Emniyette sorgulama kapalı odada yapılır. Sorgulanan kişi isterse soruları cevapsız bırakabilir. Diğer yandan sorgulamayı yapan kişiler, bu işin eğitimini almışlardır. Neyi, nasıl ve ne zaman soracaklarını bilirler. Öte yandan duydukları devasa olumsuz, negatif gerçekler karşısında dayanıklı olmaları gerekir. Yani duydukları devasa çarpıklıklar karşısında kolay kolay travma yaşamamalıdırlar.

Bu programların reytingi çok yüksekmiş: asayiş programlarını izleyen, bu programları günlük takip eden milyonlarca kişi duydukları devasa dramatik gerçekler karşısında psikolojik olarak nasıl etkileniyor, hiç düşünüldü mü?  Toplumu çok yüksek dozda negatif, olumsuz bilgilere maruz bırakmanın,  uzun vadede, ne gibi yaralar açabileceği üzerinde hiç duruldu mu?

 


Yargıya güven

Asayiş programlarının en büyük tehlikesi, vatandaşın emniyete, yargıya güvenini zedelemeleridir. Yıllarca çözülemeyen bir cinayet bu programlar sayesinde çözülebiliyorsa eğer  vatandaşın emniyete, yargıya güveni azalır. Anti parantez; böylesi bir programın aydınlatabildiği  bir cinayeti devlet nasıl çözemedi, hayret edilecek bir durumdur. Devletin imkanları bu tür programların sahip oldukları imkanlara nazaran karşılaştırılmayacak kadar fazladır. Böyle devam edecek olursa eğer,  bu tür programlar emniyete alternatif hale gelebilir. Daha beteri herkes kendi asayiş sorununu kendi yöntemleriyle çözmeye kalkışır. Zaten asayiş olaylarınındaki artışın nedenlerinden biri de budur. Mesela alacak verecek meselesi  için bazı vatandaşlar  devletten yardım isteme yerine kendileri çözmeye kalkışmaktadırlar.

Asayiş programları çok ülkede  bulunmaktadır ama bu tür programların da bir standardı vardır. Benim şahit olduğum bir program, emniyetin kontrolü altında olup  hukuk sınırları içindedir. Toplumda derin yaralar açmasına müsade edilmemektedir.

 


Neticeyi kelam, asayiş propramları emniyete/yargıya yardımcı olmalıdırlar ama emniyete veya yargıya asla alternatif olmamalıdırlar. Bu tür programlar hukuk çerçevesinde yayın yapmayacaklarsa ve reyting/para uğruna toplumda derin yaralar açacaklarsa, derhal yasaklanmalıdır!

Kimin eli kimin cebinde, kim kimi kimle aldatmış gibi kokuşmuşluğun, rezaletin yasaklanması gerektiğini izah etmeye gerek var mı?


 

Abdullah Konuksever

( Asayiş Programları Yasaklansın! başlıklı yazı hotamisli tarafından 10.01.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.