Kullukta eşitleşme düşüncesinde neler neler doğacaktı.  Köle bu eşitleşme gayreti içinde, köleci alan içinde kalmak şartıyla efendisine "rızkımı veren Huda’dır (El 'dir) kula minnet eylemem" diyen bir sesle meşru bir direniş başlatıyordur.

Kolektif sistemlerde meşruiyet kolektif bilişimle, kolektif kapasiteyle, kolektif emekten ileri gelen bir kolektif onaylı kolektif doğrulamaydı. Kolektif meşruiyet böylesi bir inşaca somutluklarıyla yanlışlığı tartışılmayan bir başlangıca hüküm olmakla sözün bittiği yerdir.

Efendi de El 'in kulu olursa, azaltılmış gerçeklik içinde rızkı efendiler vermiş olmuyordu. İşte efendinin rızkı vermediği bu sanal noktada köle efendisine başkaldırabilirdi. Burası bir meşruiyetti. Burası kölenin kendisine direnç ve meşruiyet kıldığı noktaydı.

İyi de rızkı kim veriyordu? El ‘in İlk tasım biçimi olan El tanımına göre rızkı El veriyordu. Köleci inşanın içinde birinci köleci yaratılışla Nemruda, İbrahim’e rızkı veren El olmakla, El rızkınızı veriyordu.

Oysa kölelerin El tasımı rızk veren El değil, efendi ile köleyi eşitleştiren yaratılış içinde yaratılış olan bir El tasımıydı.  İbrahim gördüğü rüyalar üzerine her iki El tasımını birleştirecekti (tevhit edecekti).

İlk El tasımı mülk ve rızk verirken seçkinci ve ayrıştırıcıydı. Öyle de olmak zorundaydı. Çünkü El kişileri tevhit etmiş bir kolektif yapının içinde kolektif yapıya rağmen ortaya çıkıyordu.

Nemruda, İbrahim’e, Ramses’e, Muattalliş’e mülk veren El, kölelerin El 'i olamazdı. Yani köleci söyleyişle "kölelere rızktan pay vermeyen El", kölelerin El 'i olamazdı.

El tasımla mana anlayışına dek söz ve eylemli alan bir kez açılmıştı. Kölelerde mecburen açılan bu alanda yürüyeceklerdi. Artık her durumla bir El tasımı vardı.

Ayağınıza taşın değmesinden tutun da soluğunuzun kesilmesine kadar olacak süreçler hep El ihdasla ve El ihsasla süreçleriydi. Böyle olduğu içindir ki köleler efendi ile kendileri arasında, efendiyi kölesine eşitleştirişi bir El mana anlayışı ihsas ve ihdas etmişlerdi.

Mülk sahibi efendi ile kölesini eşitleştirişi El figürü İbrahim’den önce devesine kölesini bindiren (!) Ömer’den önce Sümer ilaheleri içinde geçen bir insanlık mirası anlayıştı.

"Muunun gününde beş gün boyunca efendi kölesiyle birlikte yürürdü. O günler içinde köle efendisinin binitine binerdi. Efendi sofraya kölesiyle birlikte otururdu. Muunun günü şerefine bazen köle efendisinin önünde bile yürütülürdü". 23 Nisan çocukları gibi.
( El Felsefesi Ve Tarihsel Yaratılışın Kaynağı 13 başlıklı yazı Uraz Bayram tarafından 7.11.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.