Bazı insanlar sanki koca dünyaya sığmazlar.  Dünyaya sığmayan insanlar elbette dinozor gibi devasa canlılar değildir.  Bu tür insanlar çoğunlukta çok zengin, meşhur olup bir birden fazla ülkede mekânı olanlardır. Zenginlik, san, şöhret sonucu bazıları doğup büyüdükleri ülkeden taşıp bir kaç ülkede farklı farklı hayat yaşarlar.  Çok başarılı bir futbolcuyu düşünün; doğup büyüdüğü mesela Arjantin’de,  top koşturduğu İngiltere’de, çok sevdiği İspanya’da zaman geçirirler,  değişik ülkelerde villa veya yazlık sahibidir.  Bazı sanatçılar, aktörler veya iş adamları için de ayni şeyler geçerlidir.  Tatil veya iş icabı yapılan gezileri saymıyorum.  Bu tür insanların yanı sıra sade vatandaş olup dünyaya sığmayanlar da vardır ama bunların dünyaya sığmamaları çok farklıdır yani hüzünlüdür.

 

Gerek aile birleşimi, gerek ekonomik göç gerekse iltica için doğup büyüdüğü şehri, köyü, memleketi terk etmek zorunda kalan milyonlarca insan vardır. Bunlar sanki taze bir fidanın kökünden koparılırcasına, çevresinden (zorla) uzaklaştırılmışlardır. Her ne kadar çok uzaklarda yeniden bir hayat başlamışlarsa da, kök ile manevi irtibat hep canlı kalır. İrtibatı canlı tutan genelde çocukluktaki o güzel ve masum günlerdir. Ancak, hatıralar her geçen gün sanki zaman tünelinden mazi denen uzaklara doğru gider. Başka bir tabirle kök her geçen gün zayıflar.

 

Koca dünyaya sığmayan garibanlar yıllar sonra doğup büyüdükleri memlekete gelmenin sevincini ve hüznünü aynı anda yaşarlar.  Fazla tanıdık kalmamıştır ama olanlar da tanımadık olmuşlardır. Yakınlar için de aynı şey geçerlidir, çoğu yakınlar başka şehirlere, mahallelere gitmişlerdir ya da yakınken bile uzaktırlar; aradaki bağlar zayıflamış veya bitmiştir.

 

İnsanlardan kaynaklanan hüzün yetmezmiş gibi maziyi hatırlatacak,  o güzel anıları tazelemeye yarayacak ne bir sokak, ne bir cadde ne de bir bina kalmıştır. Koca bir şehir bu kadar mı değişir,  koca bir şehir baştanbaşa mı yeniden imar edilir? Hiç mi tarihten, geçmişten bir şeyler bırakılmaz?

Ali yazar Veli bozar, Selami’de yıkar ise olacağı budur! Ruhsuz, sevgisiz, geçmişinden, tarihinden pek iz kalmamış koca koca betonarme yığınlarından oluşan kalabalık yığını şehirlerdir.   Bütün bunlara rağmen gönül halen geçmişte kalmış, her geçen gün uzaklaşıp giden, zayıflayan, kaybolan kökü arar durur.

 

Hüzün bununla da kalsa ya!

 

Yeniden başladığı hayata, çevreye aradan onlarca yıl, hatta koca bir ömür geçse de bir türlü tamamen alışamaz.  Havasını, suyunu, toprağını, iklimini, yiyeceklerini, içeceklerini, insanlarını, mimarisini, kültürünü yani yeni hayatın hepsini kabullenmekte zorlanır. Ne geçmişte kalmış mekânda mutludur ne de yıllarca yaşadığı ve ömrünün kalan günlerini geçireceği yeni çevrede huzurludur.

 

 Evet, sıradan vatandaşlarda maalesef kocaman dünyaya sığmayabilirler.

 

 

 

Abdullah Konuksever

 

( Koca Dünyaya Sığmayanlar başlıklı yazı hotamisli tarafından 3.11.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.