Titrek gölgelerin veryansını idi gecenin çakmağını çattığı bense düşlerle örtülü yüreğimle dalmışken uykuya ve gecenin namı aldı yürüdü nemi yüreğin iklimleri ıslıkladı aralıksız.

Geceydi hatırşinas günse adeta cambaz.

Ülkümdün ve ülkem ve ufkum şimdilerde tutulan nutkum, sen hafız.

Bıçkın rüzgâr es verdi bense pasladım hüznü.

Gönlüm kırgındı ruhumsa aç ve şahlandı damarlarım sevdalandığım nasıl ki şah damarımdan da yakın…

Pervazına çıktım güneşin.

Geceydi gözümü seğirten.

İklimler kabadayı misali naralarla iştigal.

Bendim ben bana dair.

Bendim aşkın şadırvanı.

Gökte saklıydım ruhunsa dik alası, nemalandığım şu hazan mı yok mu seferisi olduğum sevginin seyyah imgeleri ruhumda asılı ucunda takılı kalbim ve gözlerim nemli gecelere düşkünlüğümse dünde kalmışken.

Kıyamet alameti o sessizlik: sedası evrenin seması sevginin ve semazen eteklerimde saklı pervaneler.

Meylettiğimdi aydınlık.

Maralı kalbim ah, sevecen iklim.

Eşi benzeri yoktu unutulmuşluğun emsalsiz soytarı idi ruhum belki de düşler kumpas kurmuşken içimdeki rahleye.

Metanetle beklediğim.

Meramı Rabbimden dilediğim.

Mealim hüzün, seyyah sevincim gölgelenmiş göğün radarına takılı aklın kıvrımlarında dans eden nidalar.

Semiren iklim.

Somurtuk yüzüm.

Kaos iken saklanmış satır aralarında ve kıyısından köşesinden nasiplendiğim ömrün istifasını veremediğim acıların santralinde meşgule veren iç sesim ve endamı yalnızlığın tokası kırık ay dedenin ve mahzun gülüşlerim kundaklanmışken gecenin köründe sönen ferinde yıldızların.

Arsız ve hüzünbaz sözcükler.

Kıyımı yüreğin kıyamına razı geldiğim mazinin ve nazenin solgun gülüşlerim.

Hazan ve efkâr başrolde.

Hüzün ve cebbar gölgeler beklemede.

Nispet yapan iblis paye vermediğim karanlık ve defolu bir yürek kırıkların namı da almış yürümüşken.

Bitiminde günün geceden nasiplendiğim.

Ranzası dünün ve günün menkıbesi hatırşinas gönlüm.

Düşlerimden mustaribim, hafız ve sezilerimde saklı aşkın rahmeti.

Güne dönük yüzüm gece olsa da günüm ben saf kan da hüzün.

Muadili olduğum duygular var dünümde kalan ve müdavimi olduğum aşkın ve sevginin hatırına yazdığım binlerce cümle.

Söğüt dalına konan saka gibi ben nasıl da nasıl da sakarım sevdiğimde ve sağımdan soluma uzanan bir yol aşkın hızına yetişemediğim çürük gülüşlerinde dünün ben hep de aşka yenildim.

Kimliğim insan ve kibirsiz gülüşlerim: ben şakıdıkça mutluyum ve huzurlu bir daldan diğerine sektiğim ne de olsa sevginin mucizesi ve meali içimde saklı ezelden.

Rivayet o ki: ölmüştüm, hafız…

Rivayet o ki: yeniden doğmuştum.

Kılcal damarlarında hüznün istifa dilekçemi sundum evrene ve artık bendim bana düşkün ve bendim benden öte de yol olmayan ve de biz olmanın resmini çizdim ben her sevdiğimde başa her sardığımda ve yanan ikaz lambası hüznün akan da çatısı ve yüreğimden dökülenler ve gözümden eksik olmayan maneviyatın yaşı.

Yasıma da sadıktım madem ve yasa bildim yası yaşı.

Yaş almadım sadece yas da aldım yine de içimdeki coşku ile tabi olduğumdu lise yıllarım ve hala çocuk kalmanın mümkün olduğu ve kalemin mürekkebine eşlik etti yaşlarım ve yüreğime sevgiyi eken Rabbimdi madem matemimi kapı dışarı edip mabedimden firar etmenin de gelmişti zamanı ve ettim de.

Altına takoz koyduğum bir duygu idi hüsran ve devasa bir rahmet: kani olduğum aşk ve seferi duygular muadilim gök kubbe ve saklı olduğum kadar bulutların üstüne serildiğim ve tünediğim.

Otağı kurmuştum ben bir kere en tepeye.

Azığa aldım düşleri.

Azımsandım ama ben çoktum ve de çoğul: biz olmanın resmiydi sevdiklerim ve yazdıklarım…

Kıtlıktan çıkmışçasına sevdim ama yetmedi.

Yazdım ama sağanak dinmedi.

Yağdım ben de damla damla ve yağdırdım umudu: aşkın bakiyesi iken özlem berat etti yüreğim ve bataryası azalmadı içimden taşan sevginin.

Nazenin yapraklarım.

Ve de bodoslama sevdiğim kadar kurcaladığım iç sesim ve kurguladığım hikâyeler…

Meali neydi sahi mutluluğun elbet sevdiğim kadar mutluydum ve dillenen muradım Allah katında; dinmeyen coşkum satırlardan taşan ve hidayetin çıktığım basamaklarında solsam da susmadım; sussam da kalem dinmedi; kalemin rüzgârı dinse bile ben İlahi Aşkın rüzgârına çoktan teslim olmuştu ama o da yetmedi ve ben sonsuzluğa kurdum alarmı.

 

 


( Rivayet O Ki Hafız... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 5.10.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.