Düşlerim kirli değil kinli asla.

Sözcükler hayatın tuzu biberi ve bir yitim işte hayatın bana son dayattığı.

Mentollü gülüşler diliyorum meali hüzün olmayan bir hayat beni bizi bekliyor umuduyla.

Patiska adeta duvarlara eşlik eden ve yorgun nidalar kulaklarımı çınlatıyor.

İçimde saklı hırpani mevsim hükümsüz gecelerin sabahı zor ettiği.

Üzerimdeki ağırlığı bir haftadır en yüksek seviyeye taşıyan esen rüzgâr filan da değil aslında fideleri saklı yorgunluğun bazen bununla sakit olsun dediğim bazen nazire ettiğim günler dünde kaldı işte son bir haftadan beri acıda aralıksız bombardımana tutuluyorum.

Gönlüm.

Gönülsüz seyri ömrün.

Gönül koyduğum kimse de yok üstelik ve gönülden gönle kurulu köprüler sayesinde ayakta kalıp direniyorum ve diretiyorum kadere.

Muğlak bir gökyüzü: ne beyaz ne siyah.

Griyim hayli zaman şimdi iyice karardı hava.

Karambole gelen ne varsa dünde kalan artık bir anlam taşımıyor benim için çünkü önem arz eden bundan sonrası.

Sonrasız cümlelerim.

Sırasız olsa keşke ölümüm.

Ömrün mihenk taşı acıdan ibaret ve işte nirengi noktası duyguların.

Mutlak kaygılarım var muhtırasını veren elbet kader. Delişmen rüzgâra mesafeli ve saygılıyım ve aralıksız üşüyen bedenin ve üşüyen zihnim değil konuşmak cümle kurmakta bile zorlanıyor çünkü aklımdan çıkmayan tek bir kelime var: ölümün soğuk nefesi ne olur yüzümü yalayıp geçsin ve artık ruhumda tahribat yapmasın hayat.

Düşe kalka büyümediğim için bu yaşımda anladım hayatı ben. İşin içine hastalık ve de ailesi insanın girdi mi anlıyor neyin neye denk düştüğünü ve sürekli denk yapıyorum içine ben de giriyorum ve kendimi sonsuzluğa ve hissizliğe postalamak istiyorum ama varış adresim ve teslim tarihim ne zaman bilmediğim için yanlış adrese gitmemek adına çabalıyorum ruhumun.

Çukurlar saklı içimde. Dışımda da.

Düşler sarkıtı gerçeklerin ve üşengeç varlığımla saf tutuyorum sadece dua ederken huzurluyum bir de derin bir uykuya dalıp da dakikalar içerisinde gözümü açıp da gerçeklerin beni yanıltmadığı acımı katlıyor.

Kat izim severken ve kat ettiğim yol.

Katı kurallarla büyümüş olmama dahi şükrediyorum yoksa bu tek kişilik savaşı çoktan kaybetmiştim ben.

İhbar edeceğim duygularım yok korkudan başka ve ben başka b/akıyorum artık hayata.

Karanlık bir dehliz içinde yürüdüğüm ve kör noktası kurmadığım hayallerimden yola çıkıp da nasıl yaşadığımı yazdığımı bilemez haldeyim.

Yaş alırken yas da alıyormuş meğer insan.

Yasa bildiğim kurallar ve yaşlı gözlerim önceleri içime akıttığım şimdi ulu orta ağladığım yine de güçlü görünmek zorundayım ve yaşadıklarım inanılmaz zoruma ve gücüme gidiyor.

Ekim ilk gün itibari ile yaptı da yapacağını ve hazanda saklı hüznün muhtırasını vermiş meğer hayat.

Kapıştığım kimse yok.

Kapış kapış da değil artık duygularım ama yapış yapış ruhum, yaşlarla yıkadığım hayatım yasımı ihbar edemediğim annem hele ki bu süre gelen sessizlik yok mu ve işte dış sesin baskın ve hoyrat esintisi.

Hüzün cetvelinde bir tırnak işareti gibi.

Hazanın sarmalında yarı yolda kalmış bir yolcu gibi ve yol, nerede sonlanıyor bilmiyorum.

Bir rengim de yok artık benim ve bana katlanacak katlanan tek insan nasıl da uzağımda ölüm kalım savaşı veriyor ve ben bir ömür sadece anneme yetmişken şimdi yetişemiyorum ardından ve elimi uzattığımda onun varlığını ruhen duyumsuyorum ve bedenen yaşadığı savaşı kazanması için elimden gelen gelmeyen ne varsa yapıyor yapmaya da razıyım.

Kaderin değişmez çizgisi.

Kederin nüansı ve…

Ve ben öylesine üşüyorum ki.


( Sonrasız Cümlelerim başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 2.10.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.