Talibim bu aşka, hafız
Düşler öğüttüğüm gecenin penceresine
konan rüzgâr gibi
Muştular da muştular ömür, dün gibi.
Kaykıldığım mihrap
Kalkındığım mizaç
Kaybolmuş ufkun öncesi
Uyruğu yok elbet acıların
Uyumsuz addedilen benliğim zemheride
gizli.
Azık bildiğim
Azade dileklerim
Arpacı kumrusundan hallice
Ağıtlar yakmadığım artık dünde saklı
Günümü yüreğimi avuttuğum
Nefsime nokta koyup
Nefesimle savrulduğum…
Arnavut kaldırımlarında unutulmuş bir
taş
Benliğime takılı bir taç
Ne tokum ne aç
Davul bile dengi dengine
Söylencelerin nezdinde bir tokmak bir
töhmet
Altında kaldığım
Çok zamanların olduğuna şerh düştüğüm
Elbet Yaratandır sahip çıkan
Yaratılmış her canlıya sevgi
beslediğim.
Mahşeri bir izdiham peşimden gelen
Benimse takip ettiğim
Olsa olsa huzurun adresi
İfa edebildiğimden öte tesellisi
Günden arda kalan zaman
kırıntılarının tecelli ettiği
Bir buyruksa içime talip
Bir uyduruk masalsa anlaşılması imkânsız
Köküme sadık olduğum kadar
Köklediğim duygularımdan arda kalan
Bir ömrün nazenin bekçisi
Ah dahi etmediğim
Aralıksız af dilediğim
Mevla’m sakınsın beni elemden acıdan
Mağlup olduğum ne ki günün nezdinde?
Gümbürtüye giden ömür ziyadesiyle
İçimde kaynar da kaynar varlığın hâkimiyeti
Kaybolan bir asır belki bir nesir
Addedilmiş en sadık esir
Olsa olsa kâinat denen iklimin
meddücezri
Ufaladığımdan küçük, aşkın ikbali
Varacağım nokta nasıl da izafi
Eş güdümlü bir hasret
Kovaladığım kaderin neşri
Azade sözcükler
Afili bir kelam yalnızlığın ritminde
Kopup da geldiğim dün ne ki?
Neyden ibarettir sahi bunca duygunun
meali?
Bir iklim seğirten
Bir kilim ayaklarımın altında ezilen
Kibirli olmak ne haddime?
Kibarca rücu ettiğim hangi günün
kimliği
Kalır ki elimde?
Elem kuşlarından sorun beni
Eften püften bir çiçekten çok çok öte
Nazarımda nice nida
Nezdinde bilinmezliğe ettiğim rica
Aşktır kabulüm
Aşina hüzün yüklü heybem.
Haybeden yaşamadım ben hem
Günden güne büyüyen bir özlem
Kavuşmak sadece huzurun izinde
Güttüğüm hoşluk yüklü bir nezaket
Nemalandığım her yeni gün ve gece
İkramı kaderin elbet başım gözüm
üstüne…