Zamana
Bırakmak ya da Tevekkül ederek Anlamaya Çalışmak
“Müminin her işi hayırdır. Peygamber Efendimiz
(s.a.v.): “Acibtu” diyor. Yani, şaşırdım manasında. Hadis-i Şerif: “Mü ‘minin
işine şaşılır, onun işi tümüyle hayırdır.” Mümin için kötü bir şey yoktur. Zor
bir şey olsa yahut Allah’ın imtihanı olsa onun da sevabı büyüktür. İyi bir şey
gelse, o da sevap. Allah’a iman ettiği, Allah yolunda yürüdüğü için o da
hayırdır. Büyük bir hayırdır. Onun için insanlar başlarına zor bir şey geldi mi
kendilerini unutmasınlar, Allah’ı unutmasınlar, “Bu işte de bir hayır vardır.”
desinler. Hakikaten çoğu zaman iyi bildiğin şey kötü çıkıyor. O vakit insan
üzülüyor. Halbuki Allah güzel yol göstermiş, iyiyi göstermiş. Bunu takip edip,
“Allah iyisini bilir, bu bizim için iyidir.” desinler. Şükredip, hamt edip
Allah’a tevekkül etsinler. Bakalım sonu ne olur diye baksınlar. *”
İçe
dönmek iç aleminde imanıyla birlikte hakka yönelmek tevekkül etmek hoşuna
gitmeyecek olanın hayırsız çıkacağını sanmak yerine her şeyde hayır yani iyisi
vardır diye tevekkül etmek az zamanla beklemek gerekir. Gönlün iman şubesine
uğrayarak yavaş aldığı frekanslarla ne dediğini duymak gerekir, bazen cevapsız
sandığımız soruların cevabı birkaç gün sonra ortaya çıkıyor anında sorular
bazen cevap bulmuyor, bu da sabrın merkezine uğrayarak sabırla beklemeyi bilmek
içindir. Sanki o an yokluk içinde kendini sanırsın aslında Rabbim yokluğu
yaratmamıştır eksikliktir bu öyle sanırsın, bazen beklemek en güzelidir hem de
sabırla tevekkül ederek. Yol tükendi sanıyorsun birkaç gün sonra bakıyorsun
önünde yeni yollar seni düzlüğe götürüyor! Bazen bu yollar açılmadan sana kayıp
anlarına üzülüyordun her anım kayıp oldu diyordun, müminin yaptığı hiçbir şey
kaybolmaz Allah C.C. Katın da. Yerli yersiz hatta seni telaşa düşüren nefsin ve
şeytanın seni bir an boşta görmesiyle hücum etmesine izin vermeden Tevekküle
sabır’a sarılmak gerekir yoksa alır başka yanlış yollara götürür ki dönüşü zor
olur Rabbim cümlemizi esirgesin.
Sükûnetin
Huzurun Merkezi
Sırra
ermek için varmak kapısını açmak lazım ki sırra eresin, sırrı veren Rabbe
teslim olmak lazım ki hazineye ulaşasın, sükûnetin huzurun merkezine ancak
kapısını açmadan önce Rabbe teslim olanlar ulaşmış sırrına ermiştir. Önemli
olan sana verilen sıkıntılar üzüntüler nereye götürüyor, acizliğinle Rabbe
götürüyorsa, doğru yerdeyiz, isyana haddi aşmaya götürüyorsa yanlış yöndeyiz
hemen dönmek gerekir bu yoldan doğru olan Rabbin yönüne… Sebepler manaya
ulaştırmalı boş olana gereksiz olana değil, bu yönde hayata bakmalı buna göre
yaşamalı insan.
“İman
ederek bilmek” yaşamın zenginliğini açan içeriye ışık girmesini sağlayan,
insanlarla kaynaşmayı sağlayan değerler değil midir? Biz ancak bilmekle kendimizi,
insanlığı, çevremizi farkına varırız bu farkındalık bizlere yeni dünyalar
duyguların kapısını açar. O zaman yaşarken bizler bu bilmekle gönlümüzün
kapısını açmış, insanların değerini anlayarak renkleriyle, dilleriyle,
cinsiyetleriyle ve maddi güçlerini ölçmekten vazgeçer, bu dünya yaşanılası bir
yer olması ancak birliktelikle beraberlikte olduğunun farkına varırız. İnsanların
yaşam tarzlarına müdahale etmenin, dışlamanın insan onuruna yakışmadığını, insan
yaşantısıyla kimsenin yaşantısına müdahale etmedi müddetçe, insana saygının bir
erdem olduğunu elbette yaşayarak biliriz. İşte bu bilmekle bunu algılayan
insanlar, hayatın içinde saygının insan için olduğunu benimsemiş kabul etmiş
insanlar olduğu gerçeğini, bize göstermiş olacaklardır. Buna günümüzde bizler
empati sempati yapma deriz ve bunun üzerinden insanlara ulaşmanın kapalı olan
tüm kapıları açılır. Ne güzel değil mi? Bilmek çok önemlidir ve yaşamın, insan
olmanın temeli vazgeçilmez onurudur, olmazsa kesin olmazıdır...
Aradığımız
Nedir?
Bu
aleme geliş amacımız muhakkak ki vardır, bunun ne olduğunu bilmek bize düşen en
tabi görevdir. Yoksa amaçsız sorumsuz bir varlık olarak bu aleme gönderilmedik
bu aşikâr. Alem içinde bin alem olan biz gönlümüz dünya düşünceleriniz
hislerimiz bize boş yere verilmedi elbette ki. Yüce Mevla ne diyor “Zâriyât suresinnde,56,57,58:
Ben cinleri ve insanları, başka değil,
sırf bana kulluk etsinler diye yarattım.
Onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istiyor
değilim. Şüphesiz rızkı veren,
sarsılmaz gücün sahibi olan yalnızca sizi yaratan yüce Allah’tır.”
"Şüphesiz
ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç
verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara
çok değerli bir mükafat da vardır." (Hadîd Suresi 18)
Kâfirler
de birbirlerinin dost ve yardımcılarıdırlar. Eğer siz aynı şekilde birbirinize
arka çıkmaz ve destek olmazsanız, yeryüzünde ne götürüp ne getireceğini
kestiremeyeceğiniz büyük bir fitne, kargaşa ve büyük bir bozgunculuk patlak
verir. (Enfal – 73)
İşte
anı an ile değerlendirmek değer katmak yaşadığını ne için gönderildiğini bilmek
elinde gönlünde imanın içinde, kaybolmayan değerini yitirmeyen an var iken,
değersiz anların bize ne faydası olacak bunu da düşünmek ve bu düşünce ile
tefekkürler sabırla şuurlanmak gerekir. İşte saatlerin anların zamanların
seninle dost olduğu anlar bu bize Rabbimizden bir hediyedir kıymetini bilmek, aradığımızın
ve bulduğumuzun bu olduğunun idrakine varmak gerekir. Kalbimiz bunlarla tatlı
hoşluk içinde iken içini boşlukla doldurarak tam tersini yapmak bu bulunanı almamak
elimizin tersi ile ret etmek ancak ahmaklık ve salaklık olacaktır ki bununda
sonu ancak hüsrandır! Bakalım etrafımıza bulamadıklarımızla ağlıyoruz
çırpınıyoruz ve çıkış yolunu elimizin tersi ile iterek perişan oluyoruz buna
değer mi? Hak Mevla’ya Rabbe teslim olmak varken? İnsanların neşelenmesi için
çabalamak ve kendimizin de neşelenmesi mevcut ise bunu ret etmek yine dediğim
gibi aptallık ve salaklık olacak ki bunun da sonu hüsrandır yine…
Bir
ömür mutluluğu bekliyordun, işte geldi belki bu alemde imtihandayız diye
mutluluk öylesine uzun olmayacak lakin iman edenler olarak ahiret bizim yurdumuz
şu anda gurbetteyiz, burada kazanmakla göndermekle orada mutlu olacağımız
Rabbimizin ayetleriyle gül kokulu Resul sünneti ile sabit iken geleni
karşılayalım kucaklayalım sarılalım, hem insanlık hem de kendimiz için…Parçalanmış
insan söylemi kavramı yolda bırakır bakın tarihe buna şahit olacaksınız,
yüzlerini maskelemiş batı ve dış düşman ve içimizde satın alınan iç düşmanların
açtığı tahribatı mutlaka okuyacak ve pişmanlık duyacaksınız, lakin bunları
yapanların pişmanlık duymadığına da şahit olacak şaşıracaksın! Bu pişmanlık
sizin algınızla algılanmayacağınız bir pişmanlık olacak bunu da
anlamayacaksınız!