266487141-268075785302379-5821715543513583104-n.jpg

Kırk dört yılında doğmuş akça pakça bir bebek,

Hiç gün görmedin ki sen nasıl gidersin halam?

Ruhunda kanatlandı milyonlarca kelebek,

Okşardın saçlarımı nasıl gidersin halam?

 

Henüz on üçündeyken, tutarken koyun başı,

Dedem gelmiş “Asiye, artık bağladık başı!”

Ne bilsin evliliği, nasıl yapacak aşı?

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

“Efendi” derdin ona, sevip saydın eşini,

İhmal etmedin bir gün namazını, işini,

Ömür boyu gizli mi sıktın bütün dişini?

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Erik indirecektik, ağaca çıktı sallar,

Topluyordum kovaya, sesiyle düştü dallar,

“Erik dalı gevrekmiş,” kalkar mı hiç bu kollar?

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Çığlık çığlığa kaldım, bel kırıldı, kaptılar,

İki ince kavaktan ona sedye yaptılar,

Karakaya’dan çıkıp toprak yola saptılar,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

“Dayı” derdik biz ona İbrahim idi adı,

Çalışır, didinirdi; esmer, aksi, tıknazdı,

Allah var, hastalıkta eşine iyi baktı,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Yirmi üç yıl evvelden efendin de gitmişti,

“Siroz” dedi doktorlar, muayene etmişti,

Vedasıyla belki de acılara itmişti,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Üç çocukla, bir başla halama “dul” dediler,

Daha bir ay geçmeden talipler baş yediler,

“Asla” dedi, olmazdı, sürdü gitti “hadi”ler…

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Bilmezdi okumayı, sorarak öğrendi yol,

Çocuklar büyüdükçe ona oldu kanat kol,

Dertlendi, dua etti, dedi ki “Sabırlı ol!”

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Çocukluğum, gençliğim onun şahitliğinde,

Boylu, poslu, endamlı, erkek yiğitliğinde,

Nereye mi gömdüler? Yürek şehitliğinde,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Oyalı yazmaları sandıkta saklıyorum,

Bakıyorum arada tozluysa paklıyorum,

Naftalin kokusuyla geçmişi yokluyorum,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Öyle güzeldin ki sen, bakmaya doyamazdım,

Bilirsin ki yerine kimseyi koyamazdım,

Elimden bir şey gelmez, gelirse cayamazdım,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Vasiyeti var bana “Tarlayı satma!” dedi,

“Aman yeğen, parana tek haram katma!” dedi,

“Cahil ile söyleşme, gidip de çatma!” dedi,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Mest istedi geçen yıl, giymek nasip olmadı,

Biraz nazlıydı elbet, kimse gönlün almadı,

Biliyorum bu dünya Süleyman’a kalmadı,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Ekmek parası için küçük oğlu gidince,

Sevinirdi gurbetten bir telefon edince,

Yedi yıllık hasretlik! Türküler yanık, ince,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

İlk şiirlerimi ben hep sana yazmıştım,

Okurdum, gülümserdin; anlamazdım, kızmıştım,

Senin kaysın tatlıydı, cevizleri ezmiştim,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Hani gözlük takmıştın, “Kısarak bakıyorsun,

Emin misin hala” dedim, “Bunu niçin takıyorsun?”

“Zülfiye verdi,” dedin, şaşkındım “Yakıyorsun,”

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Nasipmiş Hacı oldun efendinle, şükürle,

Onsuz geçti gençliğin, yapayalnız, zikirle,

Gitmezdin mahrem varsa, ince ince fikirle,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Bilen gören kim varsa hatıranı salmıyor,

Hâşâ haddim mi benim ama aklım almıyor,

Oğlun geldi gurbetten, derdin kapım çalmıyor,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Rabbim, ele koymadı ama ölüme yandık,

İhmalkârdık, affet sen, gün hiç bitmiyor sandık,

Biz seni ana gibi yar bildik, hep kıskandık,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Nur gibiydin,  velâkin hiç gülmezdi o yüzün,

Neler gizlerdin dilden, yansırdı saklı hüzün,

“Hastayım yeğen,” derdin ezberimdi bu sözün,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Yürüyerek inmişsin hastaneye beş katı,

Orkide apartmanı, onun sarayı, yatı,

Ne çektin soğuklarda akardı da o çatı,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

İsrafı hiç sevmezdin, çok hediye verirdin,

Nerde kimsesiz görsen üzülürdün, erirdin,

Hiç yemedin, gezmedin, ev alıp evlendirdin,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Yumuşu hiç bitmezdi duyururdu bizlere,

Benden nasihat olsun dostlar bu da sizlere,

“Yürürken basılmazmış geçmişteki izlere!”

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Erzaklarını almış, mutfağına yığdırmış,

Kefenin arasına lif ve sabun sığdırmış,

Vefatına gelene hediyeler yağdırmış,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Sabah ezanı ile teslim olmuş Hüdâ’ya

Binlerce dua geldi, muhtaçtık bu nidâya,

Melekler kefil olsun kabrindeki sedâya,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Hatimlere başladık, bol olsun o toprağın,

Kurusa da yeşerir, asmaların, yaprağın,

Kapında dalgalanır emanettir bayrağın,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

 

Yattığın yer nur olsun, peygamber komşun olsun,

Döktüğün gözyaşları günaha affın olsun,

Kabrindeki ilk gecen, Münker, Nekir dost olsun,

Her ölüm erken elbet, nasıl gidersin halam?

Mekânın cennet olsun, dualardasın halam…

 

Fatma Çetin Kabadayı 12.12.2021

 

( Hacı Halama… başlıklı yazı F.Ç.Kabadayı tarafından 26.12.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.