CAMBAZA BAK DİYEN CAMBAZ
   (3.Bölüm - ADALAR TARİHİ 1)

Haydiii!
Gidiyoruuuzzz!
Eğer kendinize güveniyorsanız ve  "Ben gencim 👫
güzelim🤹‍♀️ (afedersiniz buna gerek yok☺️) 
sporcuyum🤾‍♂️
yürümeyi🚶🚶‍♂️severim" diyorsanız; giyin şortlarınızı 🩳 spor ayakkabılarınızı 👟 İzmir'den yola çıkıyoruz🤗
İstikamet; ATİNA🇬🇷
Haa! Can yeleğinizi yanınıza almayı unutmayın!
Ne olur ne olmaz!
Allah korusun, ayağınız kayar denize düşersiniz falann🏊‍♂️
Tedbirli olmakta yarar var☹️ Yorulunca bir taşın üstünde piknik yaparız belki işte onun için sırt çantanıza sarma, poğaça, bir  termos da çay koymayı unutmayın😀 Bu arada bazen uzun atlama yapmanız gerekeceğini de hatırlatmam lazım 😀

"Yahu sabah 🐓sabah ne yürüyüşü, ne atlaması?
Dur bi!
Daha kargalar  bile kahvaltı(!) yapmadı. kahvaltımızı, sporumuzu yapalım izninle🥴!" diye şaşkın şaşkın soranlarınıza cevabım:
 ATİNA' ya gidiyoruz! Hem de denizden🙃
Merak etmeyin İZMİR-ATİNA arası kuş uçumu yaklaşık 300 km kadar.
Ege Denizi'nin yüzölçümü
214.000 km² ve üzerinde  3000 e yakın ada ve binlerce kayalık var. 
Birbiri ardınca sıralanmış bu kayalık ve adacığın üzerinden zıplaya zıplaya karşı kıyıya varabiliriz😇😇😇
"Vallahi de senin bir psikoloğa gitmen gerekiyor" mu diyorsunuz yani, aşk olsun😫

Böyle başlamak istedim "Akdeniz" konumuzun 3. Bölümüne.
Geçen bölümlerde ana hatlarıyla Akdeniz'deki karmaşayı ve bazı terimleri izaha çalışmıştım.
Bugün de buradaki en önemli argüman haline gelen ADALAR'dan bahsedeceğim.
Yukarıda belirttiğim gibi 
Ege Denizi diğer adı ile Adalar Denizinin yüzölçümü 214.000 km² ve bu denizde çok fazla sayıda irili ufaklı  kaya parçası bulunmakta.
Bunların bazıları yaşam koşullarına elverişli, birçoğu ise boş.
Peki bu adalar, bu kayalar neden önemli ve kime ait?

Gelin önce  minicik bir tarih yolculuğu yapalim🤗

Orta çağdan itibaren insanlar denizlerin önemini kavramaya başlamış ve yaptıkları tekneler, gemilerle kıyılardan epey uzaklaşmayı başarmışlar. 
Ticari ve ekonomik konularda ulaşım amaçlı  kullanılmaya başlanmış sular.

 Gel zaman git zaman tekneler yelkenliye dönüşünce; bunlarla uzağa, çok daha uzağa gitmek mümkün olmuş bu sayede yeni yerler keşfedilmiş ve sömürgecilik başlamış.
O filmlerde gördüğümüz tek gözü kapalı korsanlar da işte bu dönemde ortaya çıkmış. 
O zamanlar bu işi en iyi becerebilenler; Portekiz, Ceneviz, Venedik gibi ülkelermiş.
Bunlar aynı zamanda gördükleri her tekneye saldırıp yağmalıyor, insanları canlarından bezdiriyorlarmış.
İşte tam o sırada Osmanlı Tebasından olan balıkçılar bunlardan "illallah!" deyip çareyi Kanuni Sultan Süleyman'a şikayette bulmuşlar. 
"Bre mel'unlar, tez onların kellelerini getirin bana!" diye kükremiş Padişah  ve salmış reislerini Akdeniz'e.
Çok geçmeden Akdeniz ve adalar  tamamen bizim elimize geçmiş.
Düşünebiliyor musunuz; oradan geçen tüm gemiler can ve mal güvenliklerini korusun diye Osmanlıya para ödüyormuş🤭
Buna Amerika da dahil hatta Amerika🤠 tarihinde kendi dili  haricinde bir dille, (ilk ve tek) Osmanlıca bir anlaşma imzalamış dedelerimizle.
Eeee.... Büyük Devlet olmak böyle bişey işte😎
1789 yılında patlak veren Fransız ihtilalinin kıvılcımları tüm dünyaya yayılmış ve milletler "Özgürlük, hak!" diye ayaklanmaya başlamışlar. 
Bundan en fazla zarar gören elbette Osmanlı olmuş.
Balkanlar'daki isyanlar dalga dalga yayılıp Mora yarımadasına varınca orada yaşayan Yunanlılar başlamış ağlamaya 
"Bana ne, bana ne! Ben de özgürlük istiyorumm😭" 
İngiltere tıpkı Kıbrıs'ta olduğu gibi "Hayır! Bu mümkün değil çünkü orada çok fazla sayıda Türk var" diye cevap verince Yunanlılar Mora'da 1821 yılında   binlerce Türkü vahşice katledip isyan başlatmışlar. 

O dönemin Padişahı 2.Mahmut küplere binmiş tabii ve askerlerini gönderip isyanı
bastırmış bastırmasına da Rumlar boş durur mu her zamanki gibi abilerine dayılarına şikayet üstüne şikayette bulununca; İngiltere, Fransa ve Rusya
"Yunanlılara özgürlük verin, yoksa fena yaparız" diyerek Padişaha haber salmışlar.
Bizimkilerde mangal gibi yürek var tabii, hiç korkarlar mı😊
Doğal olarak
 "Kesinlikle hayır! Topunuz gelin ulan! Geleceğiniz varsa göreceğiniz de var" diyerek meydan okumuş. 
Bunun üzerine açık denizlerde savaşı göze alamayan düşman kuvvetleri  20 Ekim 1827 de İyon Denizi kıyısındaki Navarin limanında  bekleyen 60 gemiden oluşan donanmamıza baskın yapıp  tamamen yakarak 60.000 askerimizi şehit ettiler😥
Bu yapılanlara misilleme olarak  biz de  Boğazları tüm yabancı gemilerin  geçişlerine kapattık. 
Rusya bu durumda deliye dönmüş   bize savaş ilan etmiş ve maaleseef bir kez daha yenilmişiz.
14 Eylül 1829 tarihinde  taraflar arasında yapılan  Edirne anltlaşmasıyla Yunanistan'a bağımsızlığı verilmiş ve bu belki de sonun başlangıcı olmuş.
İşte ilk ada kayıplarımız bu olay sonunda başlamış ve Yunanistan bu fırsatı lehine çevirip, hızla topraklarını genişletmiş. 
1853 yılında Ruslar bir kez daha Osmanlıyı tehdit etmeye başlamış ve Eflak Boğdan'ı işgal ederek buradaki askerlerin geri çekilmesini ve  boşaltılmasını istemiş.
Osmanlı tek başına savaşmaya gücü yetmediğinden İngiltere ve Fransa'dan yardım istemiş ve Kırım Savaşı başlamış.
30 Kasım 1853 günü Ruslar bu sefer Sinop Limanında demirlemiş gemilerimize ikinci kez baskın yapıp tamamını yakmış ve askerlerimizi şehit etmiş.
Denizlerdeki hakimiyetimiz hızla yok olurken ilk kez dış borçlanmaya gidilmiş ve Osmanlı yavaş yavaş  borç batağına saplanmaya başlamış. 
Şöyle düşünün; denizlere hakim olabilmek için elinizde bir tane bile savaş geminiz yoksa onca adayı nasıl koruyabilirsiniz?
Koruyamamışız tabii.

Yunanlılar günden güne burnumuzun dibindeki adaları bile bir bir işgal ederken bizim gözyaşlarımız denize akıyordu.
Bu arada düşmanlar dört bir yandan etrafımızı sarmış, topraklarımız kapanın elinde kalıyordu.

Güzel başladık ama güzel bitiremiyoruz😥
Bu konuya devam edeceğim gelecek bölümde.
Olayların daha iyi anlaşılabilmesi için bazı detayların bilinmesi gerekir diye düşündüğümdeb bunları anlatıyorum.
Sırada Kıbrıs ve 12 Adaların elimizden çıkışı var.
Bunun için özel bir bölüm hazırladım, birkaç gün içinde okuyabileceksiniz.

Saygılarımla
Sebahat Karagöz
( Cambaza Bak Diyen Cambaz 3. Bölüm Adalar Tarihi başlıklı yazı S.Karagöz tarafından 27.11.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.