Mevsimin kıblesi, bayım…
Nemalandığım duygulardan firarım:
Katıksız hezimet yüklü bir efkârım:
Fendine gecenin
Osmanlı tokadı attığım geçmişin
zerreleri
Hecelediğimden de fazlası
Havsalamdan taşan
Nemrut gölgelerin isyanı
Aşkı ve makberimi taşlayan.
Ah, etmediğim bir Eyvallah püskürten
Göğün mecnun bulutu olmaya yeminli
Hicreti kimi zaman
Verilen fetvaların emir eri
Gözümü sakındığım o endam
Hani, hani, kümülatif yüreklerin
ibaresi
Tek zerrede saklı iken varlığım ve
mealim
Hiçlenen iç sesime ettiğim yemin
Nazarında kaybolduğum kara deliğin
Hükmeden kaderin el aman dediğinden
beteri
İçlendiğim
Şişlendiğim bir köz
Maviden muhtırası göğün
Temcit pilavı gibi örülü kaderin
Diskalifiye ettiği sitemi
Nasıl da aldım omzuma
Düşen neyse payıma
Paydası renklerin siyahtan yana
Şevkim kırıldıkça yaşarken
Şiar edindiğim yalnızlığın hatırına.
Sancılı yer
Sevdalı gök kubbe
Çemkiren iblise okuduğum lanet gökte
saklı tek kare
Gözümü diktiğim umudun
Göze geldiğinde mutluluğum
Ufkum ve uğurum
Yandan çarklı bir bir ferman
Diktiğim yüreğin ipliğiyle
Söküldükçe sil baştan
Ördüğüm ilmek ilmek
İnhisarında rüzgârın
Nemalandığım her an her gün
İdmanlıyım da hani acılardan yana
Yanan kıblemin
Sönmek bilmeyen ateşin ve hasretin
Cebelleştiği bir boy aynası
Ne zamanki yüklensem içimdeki çocuğa
Fecri mi zamanın?
Fevri varlığım mı yoksa kelamın
Her biri…
Biteviye soyutlandığım evrende
yaşadığım zemheri
Bazen boca ettiğim duygularım
Bazense bir bora
Boş vermişliğim belki de mutluluğa ve
hayata
Bocaladığım gün ve gece
Olsa olsa hazanın muhatabı
Kasımda açan sureler
Solan çiçeklerin kırılgan yaprakları
Açmaya gör sen
Açamadığım yüreğin kapalı fermuarı
Kapıp da koyuverdiğim
Hüznün her damlası
Büyür ve büyütürken yalnızlığı
Fermanımı yazmaya dair inancım
Fedaisi olduğum sevginin ve kaderin
Başım gözüm üstüne her renk her duygu