Hangi düş’ ün menkıbesiydi içimin sarmalında saklı o hengâme…

 

Ah, bulutlar toz duman:

Ah, külliyem ve sevdam ve ben…

Ah, nasır tutmamış kalemim

Ve devrik cümlelerim

Kotardığım aşk ve umut, o engebelerden.

 

Sancılandığım bir doğum öncesi ve kıblemde saklı umudum ve hazanım ve de kök hücrem iken hüzün yüklü kefenim ve ben.

Hangi gerçeğin minvalinden ötesin yoksa gerçek olmadığın kadar da uzak mısın bana?

Yanlıştan döndüğüm ne ki? Ne de olsa yanlışa tekabül eden bin bir doğruyum ben ve ufkum kardığım ve sessizliğim acıyla yankı bulduğum belki de bir yargı ya da yergi eşrafın peşini toplamakla mesul olduğum.

Benim devasa bir düş ambarım var.

Ben ve yekten yalnızlığım…

Ah, yerle yeksan olmuş varlığım…

Ah, düş kumbaram her yasın ardından içine attığım kurumuş yaşımla ıslanmış mendilim ve peçesi ömrün gizlendiğim ölüm öncesi yakın durduğum Rabbim ve iyi niyetim.

Bir göz odalı evdir içimdeki saray ve göz göze geldiğim hasret ve sevgi ve yenilgi ve asla hız kesmeyen umut teknem.

Düşmediğim ne kaldı bu son uçurum öncesi ve düşünmediğim hangi düşüncedir düş gücümün lanetiyle gözüm açık gördüğüm ve kalp gözüme sirayet eden iç sesim ve mahzun yüreğim.

Bir martavalsa arkamdan okunan ve her ezan sesinde güzel Rabbim içimi ve dualarımı okuyan.

Okumadığım kadar mutsuzum.

Okuduğum kadar yalnız.

Yazdığım kadar neşeli ve özgür en çok da yazgımın peşine düştüğüm ve ölü nefsime rahmet okuduğum her ezan vakti.

Tutuşan zanlar var nasıl da kibirli.

Zamk gibi yapışan zanlar var üstelik bihaber olduğum öncesinde.

Kök hücresi evrenin belki de kökümle sadık olduğum sülalem elbet başımı dik tuttuğum bazense dik başlı mizacımla içine tıkıldığım o üçgenin de asil hipotenüsü iken yolum illa ki kuramlardan ve kurallardan geçerken.

Nazenin yüreğimse sökülen dikişlerinden kopan ve kopacak kıyamet öncesi sığındığım o gizem ki Rabbime teslimiyetimle baş koyduğum onurlu bir yaşamın da merhalesi gözümü kırpmadan ve taviz vermeden uğruna mücadele verdiğim ilkelerim.

Gülüşüm kundaklanan.

Yasımda büyüttüğüm çiçeklerim.

Bazen bir yıldız olup süzüldüğüm gök kubbe.

Kimliğimse çiçek ya da kalemin göz kırptığı.

Gözüm seğirdi yine aslına rücu eden bir sözden öte verdiğim her yemin yeter ki kabul görsün Allah katında.

Haznem mi yoksa içimde saklı hazine mi?

Yangından mal kaçıran berduş ve kindar gölgeler çoktan çalmışlarken hayallerimi ve gerçeklerimi lakin doğru tektir ve yanlışım yoktur Allah katında sığındığım ve sınandığıma binaen mademki günahlarımı da af etti ya da edecek yüce Yaratan.

Mevsim nezle oldu.

Mani çıkan neyse sabır yüklendim madem.

Matem bohçamı da doldurmuşken umudumla…

Miadı dolan ne çok insan ne çok duygu.

Minvalinde sevginin ve de hasretin.

Mizacıma yakın şiirler ve sözcükler elbette sökün eden yüreğimden dökülen her parçada saklı iken ayrı ayrı hikâyeler ve mademki aynı kaldım ben bir ömür ve işte ektiklerimi biçiyorum ve yeri geliyor ağlıyor yeri geliyor gülüyorum ve bahşedilen her gülümseme ve sevgi ve umut adına şükrediyorum yeter ki beni benden etmesin dünya ve hasretini çektiğim neyse işaretledim ben kaderimde ve kıblemde saklı o dolunayın da müridiyim ne de olsa tek zerremle ben illa ki sonsuzluğa ve İlahi Aşka kefilim.

 


( Minvalinde Sevginin... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 30.10.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.