Kalkayım, yalnızlığım yalnız kalmasın evde,
Garson, sen de getir artık şu hesâbı !
Hasbihâlim yeter, bu münzevî mısralarla.
Şâir değilim ki, mavi umutlara şiir yazayım,
Kıralım kalemi, kapatalım defteri, kitabı,
Haram-zıkkımdır, diye içmedim, içmeyeceğim,
Zaten sarhoştu yüreğim, dertlerimin derdiyle.
Öylesine geldim, öylesine gidiyorum işte,
Olmaz ya, içini yorgun yüreğime dökmek isteyen biri,
Sorarsa "Buralarda bir şâir varmış nerede" diye, beni,
“Şâir değil, meczupmuş, sararmış bir resme bakıp bakıp,
Başı, sonu belli olmayan, bir kaç hâtırâ anlatıp,
Kirli, buruşuk bir kâğıda, üç beş de mısra karalayıp,
“Dertlerinin karanlığına dalıp dalıp, dertlendikçe yandı,
Yandı… Yandı… Yana yıkıla gitti” dersin."