Giyin düşlerini, sevgili bayım ve sun
son sahneni aşkın kıyasıya yarıştığı hasrete yüklen ve yükle de özleminin…
Yük treninde saklıyım ben.
Yoklar ülkesinde saklı derin bir
hasretim.
Tevazu dolu yüreğimse
Matemin de bam teli
Israrla sevdiğim ve öykündüğüm
Bir masalsın sen:
Ne şaibeli ne kıraç
Ne de kamçıladığın varlığım
Sönüp yanan gecenin feri
Yalnızlığın fettan fermanı
İffetimle yaşayıp da severken…
İnfaz memuruyum ben özlemin
Bazen yamaçlarına yerleştiğim
Bazen tepesinde uçtuğum
Zaferimse sevmek, bayım
Zarif bir tebessümle dokunduğum o
sefil yürek
Koyudan gözleri lanetin
Rahmet bildiğimse
Çağlarken gökten
Aşkın hünkârı melekler, elem
Yüklü güncem.
Gözümden kaçan binlerce detay
Sunumu evrenin ve işte düştüm peşine
bu aşkın
Sonlansın yeter ki bu acı ve hicap
Sönerken feri o yürekte
Saklı aşkın aksi
Yalnızlığın vardiyası dinmedi
Dinmedi işte ağıtlar
Düşmedi dilimden aşk
Varlıksa iki dudak arasında saklı
Bir ömürden fazlası.
Yazdığım
Yaşadığım
Başımı yasladığım
Zanlar tekelinde iblisin
Zemherilerde açan nice çiçek gibi
efkârım
Göğün mintanı ve sarı çizmeli hangi
padişahsa
Ölüm olsun varsın
Verilen son hüküm
Ölümsüzlüğe nazireler yağdırdığım
günbegün…