Mevsimler, şüheda dünümün esintisi
Makul olan olmayan her duyguya da
tavım ben.
Özet geçtiğim ne ki ömre?
Sonsuzluğa delalet şu heyecan ve
coşkunun
Yanında solduğum ansızın
Semiren sevgim anbean
Sardığım sözcükler
Sevginin ambalajında saklı bir kitap
gibi
Yerleşik meskenim ve hayallerim
Rafa dizili yüzlerce kitap ve
binlerce cümle
Raf ömrü dolar mı hiç bu aşkın?
Vebali boynuna artık.
Verem olup ölmedim de Kafka’nın
nezdinde
Yazdığım onlarca mektup ne ki?
Metruk binalardan esen rüzgâr gibi
Aşkın kapalı hapishanesine tıkıldığım
ilk gündür
Benim özgürlükle tanıştığım
Aşkın hulasası ve her v/edası günün
Yarına ümit bağladığım bir kesirli
sayı gibi
Kestiğim heceler
Kastığımsa bazen içime sızan kaygı
Gözlerimde nükseden o ateşi görmedin
mi yoksa?
Ulvi bir fıtrat peşine düştüğüm iklim
Sevecen bir yürek aralıksız aradığım
Solduğum kadar sinmediğim
Sireni ne ki gecenin?
Duymaya başladığımdan beri kalemimin
ki
Kalender meşrep midir yoksa sözcükler;
Kalantor bir gölgenin de peşinde
imgeler
Kayıp da düştüğüm şu zemin
Kaybolmanın arifesinde bulduğum elbet
aşk ve kendim.
Düşlerin depozitosu yok hem:
Bol keseden hayal kurduğum
Yetim mizacımla Rabbime koştuğum
Gerçekler ise en büyük devinim
Bazen görmezden gelsem de
Genelde görünmez olsam da
Gördüğüm ne ki yazdıklarımın yanında?
Rüştünü ispatladım ben bir kez
sevginin.
Mıntıkamda saklıyım
Muhbir imgelerin de saltanatıyım
Kalem yaz dedi mi hem…
Yürek de sevdi mi…
Hayatın raconuymuş meğer umut etmek
İnancın havsalasından taşan aşk ve
emek
Yalnızlığa da çalım attığım
Bazense mutluluğuma atılan çelme
Çalıntı olmayan benim ve kalemim
Bir alıntı addedilen şu üç öğe ile
Sev ve inan ve umut et…
Mübarek kendim
Müstesna olansa zaten içimde saklı
Bir ömürlük sevdi mi de insan
En çok da kendi ile yüzleşip
Kayarken usulca göğün derinlerinde
Daldığım kadar düşlere
Direttiğimdir elbet inancım ve sevgim
Katıksız meylettiğim aydınlığa…