Hangi rengin muhtırasıydı verdiğin
bir avuç dolu gözyaşı ve hıçkırık ve işte kolluk kuvvetlerinden kaçırdım ben bu
aşkı ve simli tarifesinde göğü kuşatan yıldızlardan biri olmayı reddettim.
İçimdeki hare.
Yüreğimdeki hale.
Hali vakti yerinde bir acıdan da
hallice ve düş yangınlarında büyüttüm ben sevdiklerimi gözümde ve daha çok
sevmeye programlanmış yüreğimle bir yola baş koymuştum ki…
Müdavimi olsam iklimin ne ki?
Mühürlü yüreğim ve dudaklarım.
Bir es idi her gün verdiğim paye
sessizliğe ve sensizliğe.
Kuşatansa dünyamı bir sürü insan ve
ön yargı.
Oysaki sevgi idi ilkem ve ön sözü
hala bitmeyen romanımdan firar eden binlerce sözcük ve işte fedaisiydim ben
evrenin.
Feveran edense gecede dikili
sözcüklerim ve yorgan gitmiş olsa da bitmemişti kavga ve uyruğumda saklı
onlarca uğultu elbet sevebiliyor olmamın da fazlaca bir getirisi yoktu
insanların gözünde ve hayat denen okulda henüz yeni bir öğrenci olduğumu
sonunda anladım ve iş işten geçmeden kendime de bir kılavuz buldum elbet kalp
gözümdü güm güm atan ve yürekteki vecizelerim beni daha yukarı taşıyan.
Hangi rakımdım ben?
S/onsuzluğun da alfabesi.
Sözcükler teyakkuzda.
Yalnızlıksa sırdaşım ve kalemde saklı
mahcubiyeti yerle yeksan edip sonunda çığlıklarımı dört yana yaydığım aslında
kalemdi beni benden eden ve kalemdi beni bana sunan ve kalemimle asla
yazmayacaktım son fermanımı ne de olsa taşlaşan yüreklerinde insanların bir
kıvılcıma hasret duyduklarının bilincinde ve değişmese de gidişat kendimi
cezalandırmaktan vazgeçmiştim sonunda kalemin tutkusu iken aşk ve aşkın dokusu
iken d/okunmak ve yüreğimle baş koymuştum ben asla da dönüşü olmayan bu yola.
Yoldan çıkanlar vardı.
Ne ettimse yola gelmediler.
Bense önüme baktım.
Baştan çıkaranlar vardı birbirini: ne
baş ederdim ne de başa dönerdim ve sustum.
Başat bir iklimdi kimi zaman kim
insan ve herkes şahsına münhasır ve her birey biricikti madem ve de tek…
Tekleyen kalbime istirham ettim ve o
da dinledi sözümü.
Közümde saklı bir gül’düm madem
gülmek ne güzeldi ne güzel.
Sevdim ve acı çektim.
Daha çok sevdim ve pimini çektim
içimdeki bombanın ve işte dualarım kabul olmuştu bense duvağı kayıp geline
nazire yaptım bazense tabanları yağlayıp kaçtım en çok da kendimden asla bendim
bana yakın kılacak iken içimdeki beni…
Feriydim aşkın…
Ah, fedaisi kayıp yıldızların.
Fermanlar vardı biriktirdiğim ve deli
gibi sevdiğim ve yazdığım ve daha da yazacağım.
Ümit idi içimdeki çığlık ve büyüdü.
Uydusuydum duygularımın ve
yüreğimdeki çığ da büyüdü.
Çığlık çığlığa alıcı kuşlar bense göç
mevsimini illa ki tehir ettiğim ve göçmen kuşlara öykündüğüm ve dünde
öldürdüğüm nefsimden kalan kırıntılarla yeniden büyüyen bir açlık iken kendime
duyduğum saygının da vazgeçilmez olduğu ve işte kendimi daha çok sevebilme
ihtimalimden de fazlasını yaptım:
Sevdim ansızın.
Ansızın kendimi sevdim.
Şah ve mat.
Şah damarımdan yakın olandı bunu bana
buyuran ve çocukluğumdan beri duyduğum en güzel melodi.
Sevginin şavkı ve şiarı ve umudun
tesellisi ve tecellisi ve inancın büyüdüğü ve renklerin coştuğu ve ulaşamadığım
rakıma ulaşmıştım sonunda ve kendimle barışık yaşamaya başladığım günlerin rüzgârı
ile daha da yukarı savruldum daha doğrusu ruhumu ve içimdeki çocuğu tüm
sevgimle savundum…
Bir aldatı değildim asla da
olmamıştım.
Alı al moru mor yüzler değildi
öykündüğüm çünkü makyajsız yüzümle ve yüreğimle ben Rabbime yakındım.
Duru idi ruhum.
Diri bir yenilgi dünde kalan ve
yanılgı yüklü kimse muhatabım ve asla öykünmediğim insan izlekleri çünkü
meleklerdi beni koruyan ve benim meleklere öykündüğüm.
Ne insandım ne tanrı.
Melekler iken kıstas yaptığım akıl melekelerim
ile ip atladığım.
Aklıma katık yaptığım ruhum ve tavan
yaptığım yüreğimde saklı sayısız melodi ve kapkaça uğrayan hayallerimi çoktan
unutmuş ve yeni hayallere yelken açmışken ve işte ruhumun maziden firarı ile
verdim dilekçemi en üst mevkie ve kalemim iken evreni tarayan ve geçtiğim o tünel
ve sayısız dehliz ve köprü ve yol ve kavşak ve deniz ve okyanus hatta uzay
boşluğu…
Rengimle rakımımla ve kendime olup da
rakip ben hala sevebiliyor olmanın verdiği müjde ile kendimi kucaklamanın
verdiği mutluluk ve huzurla yakardığım Rabbime minnet ve şükür duyduğum ve işte
kalemimle yüreğimdi zaferimizi ilan ettiğimiz elbet kayıtsız şartsız
sevebiliyor olmanın da meali iken içimde tükenmek bilmeyen coşku ve heyecanla
d/okunmak içimdeki saklı cennete ve bunca gölgeyi yok sayıp hala ayakta
kalmanın ve başımın dik oluşu ile ses etmeden yaşadığım koca ömrün de ikinci
yarısıydı artık kendime duyduğum sevgi ve inancın verdiği huzur…