Köstebek / Bu Ülkede 12 Eylüller Biter Mi Dersiniz?—1. Bölüm
KÖSTEBEK / BU ÜLKEDE
12 EYLÜLLER BİTER Mİ DERSİNİZ?—1. BÖLÜM
Sevgi, barış, kardeşlik, demokrasi, hak, hukuk, sosyal adalet ve
hoşgörü gibi kelimeleri ne zaman duysam tüylerim diken diken olur.
Yanlış anlaşılmasın. Ayrı ayrı duyduğumda çok severim bu kelimeleri ama
topluca, hep birlikte söylendiklerinde mutlaka ardında bir Çapanoğlu ararım. Bu
elbette ki bir paranoyadır. Eh ben de o kadar sağlıklı sayılmam zaten.
Yıl 1980. İhtilalin ayak seslerini duyuyor gibiyiz. Sağcısı-solcusu kafası
çalışan herkesin ortak kanaati : ’’ En kötü bir demokratik yönetim bile en iyi
askeri yönetimden iyidir. İhtilal olursa yandık.’’ Ben ise tam tersine ’’ Bu
akan kanı ancak bir ihtilal durdurur o halde bir an önce yapılsın da her gün
oluk oluk kan akıtılmasın. ’’ diyenlerdenim.
İşte böyle bir ortamda orta 3. sınıf öğrencilerimden Ali Mustafa Yılmaz ’’ Ay
Öldürüldü ’’ adlı bir roman yazdı. Çocukça bir şeydi tabii ki. Ben de bildiğim
kıt kanaat edebiyat bilgilerimle çocuğa yardımcı oldum ve bazı düzenlemeler
yaptım. Okulda beş tane Türkçe öğretmeni olduğu halde çocuk kitabını bana
getirdi düzenleme yaptırmak için. Bunun sebebini anlayacaksınız zaten ilerleyen
satırlarda. Neyse kitap tamamlanınca yine Ali Mustafa’nın ısrarları üzerine buna
bir ön söz yazdım.
Kitabın konusu kısaca:Köyden kente okumaya giden bir lise öğrencisi var. Bu
lise öğrencisi içkiden uyuşturucuya kadar her türlü pisliğe bulaşıyor. Sonunda
soyadı Ay olan bir öğretmen bunun elinden tutuyor. Çocuk namaz- niyaza başlıyor.
Adam oluyor vesselam. Fakat Ay, bu tür faaliyetleri yüzünden anarşistler
tarafından öldürülüyor. Hepsi bu. Tamamen çocukça bir kitap. Ve ben işte bu
kitaba bir ön söz yazdım ve çocukcağız tamamen kendi imkanlarıyla bastırdı bu
kitabı. Tabii ki ilk iş olarak da önce okulumuzda dağıtmaya çalıştı. İşte o
noktada ’’ Sevgi, barış, kardeşlik, demokrasi ve saire ve saire tüm o güzel
kelimeleri dillerinden hiç düşürmeyen çok değerli hem de Türkçe Öğretmenlerimiz
çocuğu neredeyse parçalayacaklar. Hatta bir
tanesi yakasına yapıştı daha on üç- on dört yaşındaki çocuğun ve soruyor ’’
Ulan sen nasıl olur da kitap yazarsın ? ’’ Dikkat! ’’Nasıl bu konuda, şu konuda
kitap yazarsın değil. Nasıl kitap yazarsın? ’’
İki ay sonra da bana mahkemeden bir bildiri: Açıp bakıyorum: O kitaba yazdığım
önsözden dolayı hakkımda savılığa suç duyurusunda bulunulmuş. Kim tarafından? :
Her fırsatta ’’141 ve 142 ye hayır, Sansüre hayır. ’’ diyen arkadaşlarım(!)
tarafından. Yani fikir ve düşüncenin suç kapsamından çıkarılması için(!)
mücadele eden fikir emekçileri(!) tarafından. Her gün politika icabı da olsa
birbirimize ’’ Günaydın ’’ dediğimiz tam on iki öğretmen arkadaşım(!)tarafından.
Çok şükür ki savcılık da o arkadaşlarım(!) gibi düşünmemiş ve kitabı
inceleyerek ’’ Takipsizlik’’ kararı vermiş.
Üzerinde bunca kıyametler kopartılan kitaba ne ne oldu dersiniz? Bu gün yer
yüzünde o kitaba sahip olan sadece iki kişi var. Biri yazarı, diğeri de ben.
Geri kalan elli kadar nüshayı ne alan oldu ne de satan.
İşlediğim ilk fikir suçum ! buydu. Gelelim ikincisine:
1983 yılında Artık Batman’daydım. 1984 ten itibaren orada her sene bir tiyatro
eseri sahneye koyduk. Necip Fazıl’ın ’’Yunus Emre’’sini oynadık. Cevat
Fehmi’nin ’’ Paydos ’’ unu da oynadık. Ama Gogol’un ’’ Bir Evlenme’’sini oynayamadık.
Önce doğrudan doğruya eserin kendisini yolladık İl Milli Eğitim’e izin için.’’ Eserdeki
şahısların Rus olması ve halkın bunu anlayamayacağı ’’ gerekçesi ile geri geldi
izin yazısı.
Bu sefer ben eserdeki bütün isimleri Türk ismi yapıp eseri tamam
Türkleştirip yeniden izin için yolladım. Yollamaz olaydım. Bu sefer de
eser ’’Milli ve manevi değerlerimizle örtüşmediği!’’ gerekçesi ile geri
çevrildi. İşin komik tarafı
bu gerekçe ile
geri çevirenlerin özellikle Milli Değerlerimizi zerre kadar
salladıkları yoktu. Ya da
şöyle söyleyeyim: Fethullah
Gülen’in empoze ettiği
değerler ne kadar
milli değerle ise onların
sahip olduğu milli
değerler de o
kadar milli değerlerdi. Ayrıca içlerinde ‘’ Türk ‘’ Kelimesini suyduğu
anda allerjik reaksiyon
gösteren bölücü kafalar da vardı.
Biz de çaresiz o sene Manda Gözü adlı bir piyesi sahneye koyduk.
İkinci fikir suçum biraz daha pahalıya patladı bana. Çünkü kısa süre sonra okul
müdürü olan hemşerim Mehmet Bey,okulda boşalan iki müdür yardımcılığı kadrosu
için benim ve bir başka arkadaşın dilekçesini İl Milli Eğitim Müdürlüğüne
gönderdiğinde benim dilekçem gerisin geri geldi. Müdür arkadaşım bunun
gerekçesini sorduğunda da açık açık söylemişler ’’ Sami Biberoğulları nam
öğretmen komünist olduğu için onaylamadık ’’ diye... Sami Biberoğulları ve
komünistlik. Ben artık ne diyeyim. Yorum sizlere ait.
Batmandayken sahneye koyduğumuz eserlerden biri de benim kendim tarafından
yazılan ’’ Herhangi Bir Karakol ’’ adlı mini bir piyesti. 1987 de Batman’da
oynadığımız ve o zamanın Batman Kaymakamı olan Ali Ülger’in ayakta alkışladığı,
Emniyet Müdürünün göz yaşları ve kıvanç içinde seyrettiği oyunu 1992 de
İzmit’te sahneye koyamadık. Gerekçe: ’’ Bekçilere hakaret ediliyor.’’ Hakaret
ne peki ? Piyesteki Bekçi, karakolun komserine hep ’’ Gosmer beg ’’ diye hitap
ediyor.
Çok şükür İzmit’teki fikir suçum ne mahkemelik oldu ne de başka bir zarara
uğrattı beni. Hayal ve gönül kırıklığını saymıyorum tabii ki.
İşin ilginç tarafı aynı esere Afyon- Sandıklı’da da izin alamadık.
1998 yılında Necip Fazıl’ın ’’ İbrahim Ethem ’’ adlı piyesi için de izin
alamadık. Çünkü kaymakam fena halde korkuyordu böyle bir eserin oynanmasına
izin verdiği takdirde başına geleceklerden. İlk etapta adama çok kızmıştım.
Fakat daha sonra ne kadar haklı olduğunu bizzat gözlerimle gördüm. Eşi örtülü
diye şikayet edilmiş, gelen müfettişler dönemin Belediye Başkanına bile
sormuşlar Kaymakamın eşinin başını örtüp örtmediğini. Neyse, sonunda adamcağız
uzak bir doğu kasabasına sürüldü.
Kısacası komünist oluyorsun bir bela, faşist ya da şeriatçı oluyorsun bir başka
bela.
Diyeceksiniz ki ’’kardeşim sen de Atatürkçü ol.’’ İyi de o daha da bela. Millet
kendisinden başka Atatürkçü tanımıyor ki. İstediğin kadar mabadını yırt ’’ Ben
Atatürkçüyüm ’’ diye Millet kendi normlarına bakıyor ve de herkesin ayrı
normları var. Ülkede diyelim ki
bin tane Atatürkçü(!) varsa
bin tane de
birbirinden farklı Atatürkçülük
var.
Yahu asıl konuya gelemedik daha değil mi? Konu köstebekti oysa.
O da yarına kalsın
olmazsa...
(
Köstebek / Bu Ülkede 12 Eylüller Biter Mi Dersiniz?—1. Bölüm başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
13.09.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.