Sami, Biberoğluna “İste Gelsin “De
Gelen Sipariş!
Sami kardeşim, sabah uyandığında
sofrası hazır değildi, istediği hem de arzu içinde istediği sofrasında bir poğaçası
bile yoktu. Demlik, dün akşamdan kalmış temizlenmesi gerekiyordu ve canı da
şiddetle çay istiyordu. Oysa yakın arkadaşının arkadaşı Mücella kardeşimize
takılmasaydı, ona Karadeniz de bir mıhlama yanında kol böreği anında “İste
gelsin” ile anında gönderirdi. Bazen böyle tutumsuz davranışları oluyor, yalnızlığın
verdiği stresle önüne gelene çelmeden ziyade mizahla onu anlatmaya çalışırken
yalpalıyordu haliyle onda var olan eksiklikle…Başladı şiir yazmaya.
Oy Sami vay Sami yine aç kaldın
hani
Bir poğaça bir simit istedin olmadı
yani
İnsan nasıl candan ister böyle ki o
canı
Yapan yok eden yok bıktım bende
yani
Kapı, acı acı çalınca irkilerek kalktı,
kapıya doğru yöneldi. Kapıyı açınca” İSTE GELSİN” Elemanı
-Sami Bulamadı Gül peri siz misiniz?
Şaşırdı kaldı. Hırsla.
-Evet, ulan benim ne var?
-Karadeniz de verilen bir siparişiniz
var.
Kulaklarına inanamadı! Olamazdı bu!
Mücella kardeşi ta oralardan aç halini hissederek belki Karadeniz pidesi
göndermiştir diyerek, sevinçle aldı paketi, elamana da teşekkürler etti bolca, kapıyı
kapatarak içeriye girdi. İçinde umarım ayranı da yanında göndermiştir diye
düşündü. Yeni doğmuş bir çocuk gibi ağlarken, şimdi sevinçler den elindeki
bastonu yere atarak yürümeye başladı hem de halay çekerek. Masaya gözleri fal
taşı değil nal taşı gibi açılarak oturdu, bıraksalardı bir solukta soluğu Karadeniz
de alacaktı. Açtı paketi aman Allah’ım! Bu olamaz!
Paketin içinde, yazdığı dostluk
hikayesinde kendini Teyze olarak yazan Sami beyin yazısı ve altında da bir soba
dolusu odun parçaları vardı. Şaşırdı! Bu ne işti? Ne vardı iki Karadeniz pidesi
yanında ayranı gönderseydi, kendisi “İste gelsin” e sipariş verdiğinde, telefonda
ki sipariş alan her kim çıkarsa soyadını yanlış anlaması sebebiyle telefon
yüzüne kapatılıyor ve iste gelsin’e ulaşılamıyordu. Yani Biberoğlu nün neresi
yanlış anlaşılabilir olabilir ki? Keseroğlu! Biçeroğlu! Döşeroğlu! Düşeroğlu…Yok
canım abartmayın bu da anlaşılmaz yani!!!
Mehmet Aluç