Böyle bir hikaye nasıl anlatılır bilemiyorum. Konu sünnet ama sünnet-i müekked ya da sünnet-i gayrı müekked değil. Bildiğiniz sünnet. Hani şu ‘’ucundan azcık’’ olayı.Hassas bir konu.

Babamın ihmali, aile içi huzursuzluklar, boşanma, tekrar bir araya gelme, dört senelik bir gurbet hayatı , sonra babamın annemden- bir kez daha bir araya gelmemek üzere tekrar- boşanması , İstanbul’a geri dönüşümüz, Babamın yeni bir hanım bulup yeniden evlenmesi derken Lise ikinci sınıfa geçtiğim yıllarda Bir babanın erkek evlatları için yapması gereken bazı şeyler hep sonraya erteleniyordu maalesef.

O sıralarda abim annemin yanında kalıyor, ben ve diğer kardeşlerim Raci ve Naci ise Bakırköy’de babam ve cici annemizle birlikte yaşıyorduk. Abim annemin yanından askere gitti. Askere gittiği gün de ilk iş olarak onu orada sünnet etmişler. Bu haberi alan babam nihayet bizi de sünnet ettirmeye karar verdi.

O dönemlerde her ne kadar Kemal Özkan piyasada değilse de Fenni Sünnetçi Sunullah iş başında. ‘’Bu gün kesim, yarın oyun ‘’ parolasıyla kesiyor da kesiyor. Bzim de komşumuz vatandaş. Babam işte bu Sunullah Amca denilen kasabı çağırdı bizim sünnetler için.

Vatandaş satır, masat, pala, iğne, çuvaldız, cımbız artık Allah ne verdiyse alet edevatıyla bizim eve geldi. Hoş geldin beş gittin faslından sonra ‘’ Sünnet olacak yavrucağı bir göreyim. Biraz alışsın bana ki korkmasın’’ dedi. Adam o sırada iki yaşlarında olan anadan ayrı kardeşim Recai’yi sünnet edeceğini sanıyor. Lakin babam sünnet olacak yavrucuklar olarak bizi gösterince adamcağız bir ‘’Uuuuhh’’ çekti önce. Sonra da pis pis sırıtmaya başladı. Neden mi? Anlatayım:

Bu Sunullah Amcanın güzel bir bahçesi vardı…Bahçesinde de envai çeşit meyve ağacı. Ama garibim meyveler Sunullah Amcanın midesini göremeden genelde ben ve kardeşlerimin midesine inerdi. Adamda yılların intikam duyguları depreşti bizi görünce…Ya da ne biliyim bana öyle geldi sırıtışı.

Sunullah Amca satırını filan bileylerken paatt diye üvey annemin dayısının oğlu Adnan abi de damlamaz mı eşiyle birlikte misafir olarak. ‘’Hoş gelişler ola Adnan Paşa’’ ( Paşa değil tabii ki .Toplum Polisi ) müziği eşliğinde eve kabul edilen Adnan abi evde bir olağanüstülük görünce sordu babama
-Hayırdır Kamil Abi bu gün bir olağanüstülük var sizde?
-Ya sorma Adnancığım. Bizim çocukları sünnet ettireceğim de.

Adnan Abi babamın kullandığı çoğulu anlamadı. O da Recai’nin sünnet olacağını sanıyor.

-Aaaa ne güzel çok sevindim. Ama niçin kimseye haber vermediniz? Eğlence filan yapardık.

Adnan Abi ve kardeşleri müthiş müzisyenler ayrıca. Saz, keman, klarnet ne dersen var mübareklerde…Neyse devam eti Adnan abi.

-Kamil Abi bak. Madem ki bu gün ben gelmişim. Ölümü öp kirve ben olacağım tamam mı?
-Tamam Adnancığım seni mi kıracağım.

Efendim bizim memlekette ve Erzurum’da ( Başka nerelerde vardır bilmiyorum ) Kirvelik çok önemli bir müessesedir. Kirve aslında sünnet çocuğunu bacaklarından tutup sünnetçinin önüne kurbanlık koyun gibi götüren kişi olmanın yanında o sünnet düğünün pek çok masrafını da üstlenir. Bu sebepten dolayıdır ki kirve artık en yakın kan bağı akrabalarından daha yakın olur size. Mesela kirvenin kızını oğlunuza alamazsınız bile. O derece yani.

Eh Adnan abi kendi kaşınmıştı. Babam onu içeri, bizim kurbanlık koyun misali beklediğimiz odaya aldı ve direkt beni gösterdi.

-Eh madem buyur önce Sami’den başla.

Sami lafını duyan Adnan abinin gözleri fal taşı gibi açıldı. Bir kendisine bir de bana baktı. Ben o sıralarda kemiksiz yetmiş, kemikli seksen beş kilo civarındayım. Kendisi ise taş çatladı altmış.

-Abi dalga geçiyorsun?
-Ne dalgası ya…O kadar istedin. Yeminler verdirdin. Buyur haydi bakalım. Önce Sami…Daha sırada Raci ve Naci var.
-Ya abi sağol ben almayayım. Bu yaşımda bel fıtığı olmak niyetinde değilim.

Anlayacağınız kirvesiz mirvesiz Sunullah Amcanın kasaplık aletlerine teslim ettik kendimizi. On beş dakika sonra da üç arslan parçası bir iki gram eksilmiş olarak yataklarda yatmaya başladık. Ama ne var biliyor musunuz? Ne aaahhh diye bağırırken ağzımıza lokum tepen oldu, ne de ‘’Oldu da bitti maşallah ‘’ diyen. Sunullah amca feci şekilde almıştı intikamını. Onu anlıyorum da babam, sınıfı da geçtiğim halde bana niçin böyle bir ceza vermişti hâla anlamış değilim.

Burada bitti sanıyorsunuz değil mi? Ne gezer. Mübarek babam durmuş durmuş okulların açılmasına üç gün kala bir Cuma günü, Cuma namazını müteakip sünnet ettirmişti bizi. Sunullah Amca ise her ne kadar ‘’ Bu gün kesim, yarın oyun ‘’ parolası ile icra-i sanat eylese de bizim gibi koca kazıkların iyileşmesi öyle kolay değildi.

Pazartesi günü Ben ve Raci aynı okula…Yani Bakırköy Lisesi’ne gittik. Arkadaşlar bizim akıntı çağanozu ( bir çeşit yengeç ) gibi yan yan yürüdüğümüzü görünce sormaya başladı tabii ki. ‘’ Ne lan öyle ikiniz birden yamulmuşsunuz. Sanki sünnet çocukları gibi ?‘’ Sünnet çocuğu olmasına sünnet çocuğuyduk ya gel de bizim fırlamalara anlat. Valla adamı yedi düvele ifşa ederler. Hele bir de İlhan Şeşen’in bizim okulda olduğunu düşünün. Valla adam beste yapıp dünyaya rezil rüsva eder.

Biz tabii ki ‘’Yav çıban çıktı ‘’ filan diyoruz ama millet kıllanıyor iki kardeşte birden, hem de en uygunsuz yerlerde ve aynı anda çıban çıkması olayına. Sonunda ben dayanamadım artık. Bir arkadaşa bu çok özel sırrı açıkladım. Sen misin açıklayan?

İlk ders Biyoloji. Hoca sınıfa girip de günaydın der demez tüm sınıfın parmaklar havada.
-Hocammm. Bu gün bize sünnet olmanın insan sağlığı açısından önemini anlatır mısınız? Kih kiih kahh kaaah koohhh.

Sonra Din Dersi:
-Hocam…Bize sünnetleri anlatır mısınız?

Hoca başlıyor.

-Çocuklar sünnet ikiye ayrılır Sünnet-i müekkede, sünnet-i gayrı müekkede.
-Hocaaammm…Ucundan azıcık hangi sünnete giriyor?

Daha sonra Tarih:

-Hocaammm…Osmanlı padişahları şehzadeliklerinde kaç yaşlarında sünnet oldular?
-Çocuklar genelde onbeş, on altı yaşlarında…Yani öyle çok çocuk yaşlarda sünnet olan yok adeta… Kayıtlara geçenler böyle.
-Hımmm desenize arkadaşın biri gibi.

Artık tüm derslerde günün konusu benim. Namussuzlar buldular ya eğlenceyi kaçırırlar mı hiç.

Ve en berbatı: Ders Müzik.

-Hocaaammmm. Bu gün bize bir türkü öğretseniz ha? Ne olur hocam?
-Tamam çocuklar. Öğreteyim madem. Aklınızda var mı bir türkü?
-Var hocam var…Bize ‘’Ham meyveyi kopardılar dalından ‘’ türküsünü öğretir misiniz?

Evet değerli okurlar. Bir Türkü aşığı olan ben elli seneden fazla bir zamandır işte bu türküyü hiç dinlemem ‘’ Ham meyveyi kopardılar dalından’’
&autoplay=1" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
( Ham Meyveyi Kopardılar Dalından başlıklı yazı Sami Biber tarafından 22.08.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.