Sorular Sizden Cevaplar Bende 4

 Soru Cevap - Apps on Google Play

Seri yazıma devam ediyorum bugün Fikret Dalım kırıldı adlı okuyucum sormuş. Felsefi düşüncede sorular cevaplardan daha önemlidir eyvallah doğrudur. Öyle ise verilen cevaplar son ve kesin cevaplar değil ise kesin cevap nerededir, bir köşede saklanmış bulunmayı mı bekliyor! Sorunun cevabı vardır ve cevap verilmiştir, neye göre kesin cevap değildir ve olamaz? Bundan dolayı bu sorulara cevap arayışı her zaman kesintisiz devam eder ise ömrümüz soru sormak cevabını bulmakla mı geçecek? Verilen cevap yok bu değil diyerek ret ederek aramaya devam ederken ta ilk başta bu değil dediğimizi cevaba ulaşırken bunca zaman böylesine gereksiz aramakla, zamanı gerekli olanla ilgilenmeden boşa mı geçecek? Mesela 2 kere 2  = 4 eder cevabı ise daha bunun başka cevabını nerede ne nasıl neye göre cevap değil diyerek arayacağız? Toplumun yararına olan cevap varken, neden onun bunun peşinde başka gereksiz cevaplar peşinde koşalım ki?

 

CEVABIM

 

Anladığım kadarıyla siz Refleksif bilgiyi sorgulayan sonra insanın kendi zihnine sonrasında İÇ GÜDÜSÜNEL dönüşle anlamlar çıkarmasına, kendisine dönerek anlamasından aynı cevabın yanlış olabileceği gerçeğiyle kısır döngü içinde ha bire aynı cevabı aramasından söz ediyorsunuz. Bence her zaman içimizden yola çıkarak tekrar içimize dönerek kendimizi hayatımızı sorgulayarak yaşamalıyız. Sanıyorum siz doğru olan bulunduktan sonra içsel yolculukla başka cevabı olabilir mi buna doğru yola çıkıp doğruluğuna kani olduktan sonra, başka cevabını aramaya ne gerek var diyorsunuz, haklısınız, lakin felsefi yaşamda, Felsefecinin bu yolda olduğunu ispatlamak ve arayış içinde olduğunu ispatlaması bakımından birçok cevabın aranması veya bana göre bir cevap varsa ikinci üçüncü cevaba ne gerek vardır diyerek, sizin gibi düşündüğüm kesin. Bence sanırsam soruyu daha değişik bakış açısıyla anlamaya yönelik bir çalışmayla sonuçta aynı cevaba doğru yolculuk da diyebiliriz buna, kendince anlamak buna çözüm bulmak adına araştırmaya devam etmek bunun önemine vurgu için değişik cevaplar aramak her zaman iyidir, lakin fazlası da zararlıdır. Sabah olur akşam olur,akşam olur sabah olur, bunu neden öğle vaktinde akşam olmuyor diyerek peşine düşerek cevaplar aramak beyhude bir arama olacaktır. Lakin sabahın ve akşamın güzelliğini araştırmaya yönelik anlatımları anlatmak aramak bulmak, hayatı sorgulamak dert varsa çaresi de vardır mantığıyla yol almak varken, neden dert var dert varda çaresi varken neden sadece çare yok diye aramak yerine, imtihan dünyasındayız, Rabbimiz böyle buyurmuş diyerek başka cevaplar aramak beyhude iştir, zaten batılı felsefeciler düşüncelerinin içinde Alemlerin Rabbini katmayarak, zaten yanlış yola girdiklerinden böylesine bocalamaları normaldir kaçınılmazdır. Ya da anlamayanların ya da anlamayan Felsefecinin anlamak adına yola çıkarak anlamayı bulmasına yönelik yolculukta diyebiliriz lakin bu yolculukta bir cevap varsa diğerine gerekte yoktur beyhude bir arayıştır diyorum ben sizin. Belki de daha anlaşılır kılmak adına çalışmada anlamayanlar için anlaşılır cümlelerle anlatmak olabilir lakin aynı yola çıkan cevabın değişik manasını bulmak beyhude bir arayıştır. Bence 2 KERE 2 = 4 ettiğine göre, neden dört eder, neden 3 etmesin bunun başka izah yolu vardır araştırılmalı, döngüsel bağlamda yan bağlamda kısır döngüsel anlamın çaprazının yan bağlamında bir kopması sapması olabilir savıyla ben bunu bulacağım diyerek 2 kere 2= 3 etmesinin ihtimalide olabilir araştırılmalı denilmesine karşıyım sizin gibi.

 

Yorumlamak, değiş yorumlamak için mana anlam katmak için yorumlamaya karşı değilim, bu anlamda değişik yorumlama olmalı lakin değişik cevaplarla vakti zamanı öldürmemeliyiz. Bir hikâye ile devam edeyim.

“Zamanın birinde oldukça zengin olan bir kral yaşarmış. Fakat bu kral çok mutsuzmuş. Çok uğraşsa da ne var ki asla mutlu olamıyormuş.

 Ülkede bulunan bilge bir kişiyi huzura çağırmış ve nasıl mutlu olabileceğini sormuş. Bilge şöyle cevap vermiş:

 -Saygıdeğer kralım eğer mutsuzluktan tamamen kurtulmayı istiyorsanız mutlu bir adam bulmanız gerek. O adamın gömleğini giydiğiniz zaman mutlu olursunuz.

 Bunu duyan kral hemen adamlarına emir vermiş ve ülkede mutlu bir adam bulmalarını istemiş. Adamları aramış taramış fakat mutlu bir adam bulamamış. Hepsinin kendince dertleri ve mutsuzlukları varmış. Adamlar mutlu bir adam bulamadan saraya dönerlerken oldukça eski bir kulübeden şöyle dua edildiğini işitmişler:

 -Allah'ım şükürler olsun bugünde karnım doydu, sağlığımda pek yerinde, şimdiye kadar hep rızkımı verdin bu dünya da benden mutlusu yok.

 Bunu duyan kralın adamları mutlu birini buldukları için oldukça sevinmişler. Hemen adamın gömleğini almalıyız ve krala götürmeliyiz diye düşünmüşler. Ancak kulübeye girdikleri zaman adamın üzerinde bir gömlek bile olmadığının farkına varmışlar.

 Hayat devam ederken insanlar her zaman mutluluğu ararlar. Sahip olduklarıyla yetinmeyip her zaman daha fazlasını isteyen kişiler ise asla mutlu olamaz. Mutluluğu kendi içinde arayan kişiler her zaman mutlu olur.”

Şimdi kralın mutlu olması için bir gömlek bulunarak giydirilseydi kral belki mutlu olacaktı denilmesi yerine Kral yetinmesini bilseydi de mutlu olacaktı. Mutluluk paylaşılarak çoğalır insandan insana geçer. İnsandan insana, elbise ile geçmez ki? Şimdi bu bağlamda elbise aramak yerine, krala yetinmesini varlığından fakir insanlara dağıtması gerektiği söylenilseydi yeterdi zaten, yani boş yere gömlek aramaya gerekte yok, konu biraz dağıldı yapısı itibarıyla, umarım anlata bilmiş ve anlamışımdır. Sevdiğim bir hikâye ile bugün son verelim yazımıza.

Tevazu Üzerine Hikâye

“Adamın biri kötü yoldan para elde eder ve bir inek alır. Daha sonra bundan çok pişman olur ve bunu iyi bir şeye çevirmek için bu ineği Hacı Bektaşi Veli'nin dergahına bağışlamayı düşünür. Dergahlar o zamanlar aş evi şeklinde de kullanılan yerlerdi.

 Adam Hacı Bektaşi Veli'nin dergahına gider ve olanları anlatır. İneği dergâha bağışlamak istediğini söyler. Hacı Bektaşi Veli helal olmadığını söyleyerek kurbanı istemez.

 Bunu duyan adam ineğini alır ve Mevlevi dergahına gider. Aynı şeyleri Mevlâna’ya da anlatır. Mevlâna ise büyük bir hoşgörü ile ineği kabul eder. Adam durumu Hacı Bektaşi Veli'ye de anlattığını. Fakat onun ineği kabul etmediğini söyler. Bunun üzerine Mevlâna şöyle yanıt verir.

 -Biz karga isek Hacı Bektaşi Veli şahindir. Bizim konduğumuz leşe o konmaz. Bu nedenle de biz bu hediyeyi kabul etsek de o kabul etmez.

 Adam bunun üzerine tekrar Hacı Bektaşi Veli'nin dergahına gider. Durumu anlatır. Kendisinin kabul etmediği ineği Mevlâna’nın kabul ettiğini söyler. Hacı Bektaşi Veli ise şöyle yanıt verir:

 -Bizim gönlümüz su birikintisi iken Mevlâna’nın ki bir okyanustur. Bu sebeple bir damla ile bizim gönlümüz kirlenir fakat onun gönlü kirlenmez. Bu sebeple Mevlâna senin hediyeni kabul etti der.”

 

Mehmet Aluç


( Sorular Sizden Cevaplar Bende 4 . başlıklı yazı kul mehmet tarafından 20.08.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.