Saksıda Yetiştirdiğim
Duygu ve Hislerimin Fısıltısı...
Atıvermişim sandalyenin
üstüne içimde birikirken beni sıkan düşünceleri tek tek, mütemadiyen çıkmam
diye diretmelerine rağmen! Ilık bir şeyleri hissediyorum akan kanımın
damarlarımın içinde, adına aşk dediğim, gece sessiz ve karanlık olsa da içimi
aydınlatan benimle sevmeye devam durmak yok, karanlığa yürü yak gönlünü
aydınlık et yanarak diyen…
Ruhuma bu yük olmasa da
benliğime ağır geliyor! İçimde ki beni bırakmak istiyorum, sandalyenin üstüne
bırakamıyorum, çıkmıyor yerinde Rabbim zincirlemiş ruhuma ben çıkaramam ki! Kocaman
mütemadiyen tırmalayan bir kedi sanki, tüm değerlerime dokunarak geçersiz
kılmaya çalışan, ruhumu zihnimi tırmalayarak vazgeçirtmeye çalışan… Gölgesi
aşkın kaplıyorken bedenimi, kim duyar seni? Parmak uçları farklı o kadar insanın
farklı fikri olacak elbet, madem ki herkes birbirinden farklı, tahammül olacak,
fikrine saygı olacak diyor…
Bilgi ile bizler varlık
dünyamızı anlamak için, anlayışının hikmet örüntüsünü kaldırarak, nurunun
ışığından faydalanmanın aydınlanmanın huzuruyla, anlayışın nurlu kapısını
açmalıyız ki, bu hikmete bağlı olan bizdeki bilginin anlaşılır olmasının farklı
olarak, farklı olmanın var olan gerçek yapısından kopuşları yaşamadan, arada
kopan bağları bağlayarak tüm problemi çözmenin telaşıyla huzuruyla, bilginin
gizem, sır arkasında bir yerde saklanıyormuş gibi bir şey olduğu değil,
içimizde gönlümüzde hazır duruyor olduğunu anlatarak, anlayan olalım anlaşılır
olalım…İklimlerin esen ılık rüzgarı sararken sözlerimi düşüncelerimi ruhumu
farklı mevsimleri değil yaşadığımız mevsimlerin kokusunu içime çekerken yazabiliyorum,
hissetmenin meali bu olsa gerek, yoksa hissetmek yoksa buna bu güzellik
mevsimlerin kokusu bana bunlar nasıl eşlik etsin ki?
Bir saksıda
yetiştiriyorum duygu ve hislerimi, gözyaşlarımla sularken, hislerimle açan
yapraklarını seviyor onlara çoğu zaman konuşuyorum! Bazen gecenin karanlığında
aydınlığın temennisini bana fısıldıyorlar, onlar bana fısıldadıkça ben aşkla
yazıyorum aşkla suluyor ve seviyorum. Sanırız ki duyguların parmak izi yok
bence var, dokunuyor bir sözle, bir bakışla ,bir açan çiçeğin güzelliğiyle
kokusuyla izler bırakıyor, biz silmez isek hep kalıyor solmadan…Diyorum ki
herkes birbirine benzemez, eğer benzemesi gerekli olsaydı, Rabbimiz hepimiz
aynı suratta tende aynı simada, aynı boyda… Yaratırdı, ”ol” der yaratırdı, yüce
yaratan… Farklı olmanın amacını anlayan kadar arayacağız, bulacağız yoksa hep
karanlıkta mı kalacağız korkusuyla, arıyorum anlamaya çalışıyorum, gönlüme
parmak ucuyla dokuna aşkla, saksıda yetiştirdiğim duygu ve hislerimin
fısıltısını duyarak.
Düşüncenin aydınlık
yolunda yürürken, karanlıkta kalan ruhumu aydınlatıyorum sevmekle, üzerini kara
bir örtü ile örttüğüm gönlümün perdesini atıyorum bir çöplüğe…
Bu aşk dolu duygu ve
hisler içimde bir radar gibi ölçüyor, eksilince doldurmak için saksıda ki
duygularımı hislerimi okşuyor sizlere bakarak dolduruyorum içimi aşkla, yoksa
bu aşk olmazsa yaşamın ne değeri olacak? Kazanç ne olacak? Ötelerde azık olarak
ne bırakılacak ve götürülecek? Yüzüme çarpan düşüncenin aydınlık serinliği beni
hoş ediyor ruhumla beraber bedenimi okşuyor, lakin bu nasıl anlatılır
bilemiyorum, sevenlerin bildiği kesindir anlatamıyorum anlamak isteyen olursa karşılıksız
sevsin anlar.
Hüznün son kapısındayım
çalıyorum hüznün kapısını
Karşıma Rabbimin nurdan
ışıkları nuru kaplıyor yapısını
Bu anlatılmaz bir duygu
dünya anlatılamaz ki yaşanır
Anlamayandan beklemiyorum
ki ben ısrarla anlamasını
Ah bu sevda yolları olsa
da yokuş destek var gönlümde
Dikenli değil sevdanın
yolları güllerle kaplı bak önümde
Onların kokusuyla
yazıyorum kokusunu hisset bir sözümde
Anlamayandan beklemiyorum
ki ben ısrarla anlamasını
Birkaç mısralık şiirimle
sizleri aşkla sevmenizle baş başa bırakırken, aşk kokan gönlünüzün kokusu
sarıyor dünyamı vesselam, selamlarımla.
Mehmet Aluç