Ev iki katlıydı.Dört beş ayak merdiven çıktık.Ahşapları yıllar içinde eskimiş, ayak yerleri parıl parıl parlıyordu.Yukarıda  iki oda vardı.Duvarlarının kireç badanası yeni yapılmış.Köşede kova fırçasıyla beraber öylece duruyordu.Çok keskin sabun kokusu geliyordu.Ayağımı içeri atarken huzur doldu içime.

Herşey muntazam bir şekilde düzenlenmişti.Karşılıklı sekiler iki asırdır orada misafirlerini ağırlıyordu. Oturma yerleri geniş üzerlerinde motifli kilimler vardı.Yaslanma yerlerinde ise  yine aynı motife ve renge  yakın saman yastıklar duruyordu.Tabana sarılı Bardız kiliminin desenleri üç bin yıllık  Türk kültürünü yansıtıyordu.Kırmızı renk hakimdi.
Allıgüllü motiflere bakmaya doyamadım.
Tam sekiye oturacakken merdivenden ayak sesleri geldi.Gelen halaydı.

"Sizin için hazırladım " dedi.

Eşim ayağa kalkarak kollarını açtı ve sevgiyle halasına sarıldı.Çıkık şakak kemikleriyle nur yüzlü bu kadını içime çekesim geldi. Beyaz namaz   örtüsü köy ve ana kokuyordu.Elini öpmek için hamle yapıp sarıldım ve o kokuyu içime çektim.

Oksijeni ve huzuru  bol köyün gecesi ayrı bir güzeldi. Dolunay, ışığını perdesi açık pencereden içeriye cömertce  sermişti. Epeyce tefekkür ettim.Hanım ve çocuklar uyumuştu. Yer döşeğinde çektiğim uyku ömre bedeldi.

Bahçede üç adet dut ağacı var.
Tandırbaşının önüne kuruluan kazan dikkatimi çekti. Altında yanan ateş  etrafa duman saçıyordu.Hala, elindeki büyük tahta kaşıkla kazanı karıştırıyordu.

"Dutlar, sabah serininde toplanır. Yoksa büzüşür ve verimli olmaz.Toplanan dutlar bu kazanda kaynatılır ve  pekmez olurlar. " 

Küçük oğlumun sorduğu meraklı sorulara sabırla cevap veriyordu.Hem gülümsüyor hem karıştırıyordu.

"Bu pekmezi bize mi yapıyorsun hala"

"Tabiki size yapıyorum.Bir de şehirdeki amcalara.Malum benim geçim kaynağım pekmez ve ceviz"

Hüzün kapladı yüzünü.Beyaz tülbentinin  ucuyla nemli gözlerini sildi.Yirmi yıl önce eşi trafik kazasında gözünün önünde can vermiş.Her kazan kaynatışında eşiyle beraber yaptıkları pekmezler aklına gelir.

Büyük oğlu yazardı.Roman ve hikayeler yazıyor. Son romanına "Kayıp" ismini vermişti.Babasını anlatıyordu.Yazıları dergilerde neşrediliyordu.

"O kitaplarıyla evlenmiş " dedi hala.

Tandırbaşında kaynayan keçi sütü mideme iyi gelmişti.

Ahırda iki keçi ve bir ineği vardı.

"Tavuklara bakamıyorum.On tane vardı sattım onları.Konu komşunun bahçesine giriyorlar.Tek başıma koşturamıyorum artık.Safiye'nin yetimleri şehirde okuyorlar onlara verdim."

Her hareketi ve sözüyle gözümde abideleşen hala.

"Safiye'nin yetimleri hangi okulda okuyorlar?"

"Erkan biliyor" 

Ben de bileceğim dedim.

Son.








 



 


 

( Gölbaşı Köyü 2 başlıklı yazı AZİZ REMZİ tarafından 31.07.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.