Kendimde Saklı Kalmanın Faydasızlığı Manasızlığı!

 

En Güzel Mevlana Sözleri - Mevlana'ya Ait Güzel Sözler

 

Kendimden saklı olduğumu hissettiğim an beni saklayacak olan sokağa kaldırımlara baka baka yürürüm. Az önce sanki koşarak işe yetişmeye çalışan bir vatandaşın koşarken kaldırımlarda bıraktığı o hızlı koşuşunun rüzgârı hala ayaklarımın dibinde esiyor. Birkaç adım yürüyünce, biraz önce bir yaşlı teyzenin hafif hafif ayaklarındaki ağrının ağırlığıyla yürürken, kaldırımda bıraktığı derin çukurların derinliğini hissediyorum. Kaldırımlar bizim ayaklarımız altında bize yolları düz eden…Az önce simit satan bir çocuğun, kalan simitlerini bir an önce satarak, parası ile akşam sofrasına manavdan bir şeyler almak için yüreğinde atan tedirgin edici ve aynı zamanda heyecanını ayaklarımın altında hissediyorum, işte birkaç adım sonra sattığını simitlerden kazandığı paraların eve bir şeyler almanın telaşıyla sevincinin sıcaklığını hissediyor ve gülümsüyorum. Ben gülümserken yolda geçenler farklı bakıyorlar bu deli galiba diyorlar desinler, hissetmek varken deli olsam ne çıkar? Ne zararı var ki? Bakışlardan çok gönülde hissedileni yansıtıyorum her adımda kaldırımlara.

 

Güneşin ilk ışıkları, apartmanları aşarak yüzüme doğru tüm sıcaklığıyla yansırken kendimde saklı kalmanın faydasız olacağını anladım, güneş ayrım yapmadan herkesin üzerine doğarken… Az ileride denizin üzerinde uçan martılar, birkaç parça simit atacak olanları bekliyor, simitçiden iki simit aldım, denize yakın kaldırımın duvarın üstünde bölerek attım. Yalnızlığımıza eşlik eden paylaşımla başımın üstünde uçuşuyorlar. Bazen kendimizi yalnızlığın içine hapis etmek anlamsız oluyor ve dışarıya çıkarak dünya ile bağlantıyı kurmak, her şeye iyi geliyor. Kulak verdim martıların şen seslerine gönlüm neşeyle doldu onlarla birlikte uçtum denizin üzerinde kanatlarına tutunarak denize pike dalışa geçtik, martı yakaladığı balığı bir lokmada yutarak gökyüzüne doğru beni de alarak uçurdu!

 

Durmaksızın mutsuz olan gönlüm, gökyüzünde yere inince sevinçle kendi kanatlarını çırpmaya başladı duyarsızlığın körlüğü içinde, eve kapanmak çare değilmiş anladım, işte kuşlar gibi kanat çırpabiliyormuş gönlüm. Karşılık görmek için birilerinde beklenti içinde olmak yerine vermenin paylaşmanın mutluluğu içinde, yürümeye devam ettim kaldırımların üstünde. Ne var ki çoğu zaman bize yardımcıdır bu bitmez tükenmez sıkıntılar, harcandıkça çoğalan bir çabanın gayretin sabırın içine girmek, bir güç göstermeye alıştırması ruhumuzu manevi coşkularla doldurarak darbelere tüm olumsuzluklara karşı kazandırdığı tecrübelerle hazırlıyorlar. Az önce burada yürüyen orta yaşlı bir amca, sıkıntılarını acıları odasında bekleye bekleye usanmış, bir yerlere salmak için acele acele yürümüş, yürürken de yerlere dökmüş acılarını sıkıntıların, karıncalar yerlerde bunları toplarken usulca hayretle seyrediyorum. Ara sıra bende kaygılanmıyor değilim bundan dolayı sokaklarda kaldırımlarla yolda caddelerde baş başayım.

 

Az önce güneş doğmadan önce, ya dost ya dost ya dost diyerek öten kuşa eşlik ederken, -sabah güneş doğmadan önce çıkın balkona bu kuşun Alemlerin Rabbini ya dost ya dost diye zikir ettiğini gönül kulağıyla dinleyin duyacaksınız-. Bana kalırsa öten baykuştu, biz onu uğursuz öten sanırken ötüşüyle anlamadan kulak vermeden nedense, güneş doğunca kendi köşesine çekildi. Çevreyi her seher vakti dikkatle dinleme alışkanlığımın sayesinde, bu kuşun ya dost ya dost söyleyişine ötüşüne her sabah eşlik ederim, eşlik ettiren anlamamı sağlayan Rabbime şükür. İşte mutsuzluğa sürükleyen içimdeki fazlalıkların gereksiz olan ne varsa hepsini aldı süpürdü Rabbime şükür. Bunca kalabalığı sıkıntıyı içime doldururken patlamak üzere iken, Rabbim boşaltmama imkân olanak verdi. İşte ruhuma ezgi olan melodiler dünyamda çevremde güzellikleriyle doluydu.

Az ileride parkta oturan yaşlı bir amcanın yanına oturdum, dalgındı beni fark etmedi. Selam verdim

-Selamun aleyküm amca, dalmışsın derinliklere çıkamıyorsun galiba?

Birden irkildi, daldığı derin düşüncelerden can havliyle çıktı, bana şaşkın şaşkın bakarken.

-Aleyküm selam evladım! Dalmışım derin sıkıntılarımın içine, seni fark edemedim.

-Bende fark edince yanına oturdum, az sohbet ederek seni sıkıntılarından uzaklaştırmak istedim bey amca.

-Sen bu genç yaşında, sıkıntıları gidermekten anlar mısın evladım?

-Amca anlamaktan ziyade, paylaşarak anlamayı seviyorum.

-Hımmm!

-Yüreğinde kopan patırtıları duyar gibiydim, hangi derdin içine daldım.

Şaşırdı.

-Yüreğimde kopan patırtıları endişeleri nereden anladın?

-Yüreğinden fışkırarak akmasından anladım.

-Evladım sen ermiş misin nesin?

-Bildiğimiz ermişlerden değil de az çekmişlerdeyim yaşım genç olsa da gözlemlerinden dolayı az anlıyorum desem.

-Yok yok sen ermişsin evladım, bende burada derdimi kimseye anlatamıyorum kendime anlatabiliyorum ancak.

-Yok gayet anlata bildin ben duydum hissettim sıkıntılı oturuşunla anlayarak yanına geldim.

-Bir yaşıma daha girdim evladım sayende. İçime kapattığım sıkıntıları izlenimlerini nasıl hissetin evladım?

-Gönül sepetime topladıklarımın analizi sonucu desem, şaşıracaksın amca…

-Bu seyrek duyulan hatta hiç duymadığım sözler evladım! Mutluluğu ararken bulamayan bulduğu ile mutlu olan bir halin var.

-Bak şimdi sende benim gönlümü okudun ya amca. Bakışlarda ki oturuşlarda ki sözlerdeki aşkın çekiciliğiyle gözlerimize sözlerimize yansımasıyla sende fark ettin amcam. Pardon amca unuttum benim adım Cüneyt.

-Memnun oldum Cüneyt evladım, bende yaşlı yaşı atmış işi bitmiş Yaşar dedenim.

-Yok yok yaşar amcam öyle söyleme… Bu şiddetli kimin tarafından söylediği bilinmeyen sözleri duyguları içimizde kalabalık ederek, hemen kavrama amcam benim. Farklı olabilmek için at bu söylemleri içinden. Kendini aşağılama sende ne cevherler var amcam benim.

-Evladım sen Hızır mısın? İçimde biriken kar fırtınası gibi esen donduran sıkıntılarımı düşüncelerimi bir anda aldın yok oldu sanki!

-İçinde haylazlık eden, fazlalıkları sen muhabbetle dışarıya attın.

-Maşallah ilk defa duyuyorum bu sözleri! Sen şair misin?

-Az buçuk okuyorum, araştırıyorum az da yazıyorum.

-Belli zaten konuşmalarından. Maşallah. Duygu dolu birikiminle konuşuyorsun.

-Deniz aşırı okyanusları aştıran eserleri okumam sayesinde oldu diyeyim amca.

-İçimdeki sıkıntılar bana bir adım attırmaz iken, şimdi kalkıp saatlerce yürürüm oysa iki adım atmaya çekinirim! İçimdeki ağırlık olan sıkıntılarımdan dolayı olsa gerek. Bende sen gibi konuşmaya mı başladım? Coşkunluğun bana tarifsiz duyguları tattırdı, kendimi genç hissetmeye başladım.

-Hayatım manevi taraflarını hissedince bunlar hep olur amcam, kusuruma bakma seninle böyle konuşuyorum.

-Sen konuş evladım, bende konuşmalarınla kıyaslama yeteneğimi ortaya çıkarayım, sıkıntımı neşemi, üzüntümü muhabbet mi… Sıkıntı yerine neşeye gözümü kapatınca anlıyorum evladım anlıyor kıyaslıyorum.

Mehmet Aluç


( Kendimde Saklı Kalmanın Faydasızlığı Manasızlığı... başlıklı yazı kul mehmet tarafından 25.07.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.