Kalbimin suskun kimsesizliğinde kalbimde öleni hatırlıyorum. Kayan yıldızların serin yaz gecelerine emanet ettiği çocukluk gibi biraz işte... Giden, vuslattan caydırıcı yolsuzluklarla bana uzanan bir kamufleyken bekleyişimde; "Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman" dediği yerde bir şarkının, kalbimin suskun öfkesinde kalbimden gideni hatırlıyorum. Gece olanın gündüze hatıralar bıraktığı yıllarda elimde dönemeçli yolların puslu hatıraları var. Kaybetmemek için umudu, fildişi mutluluklarıma hasret hançerliyorum. Ölülerim kente çöken yalnızlıktan bilinmesin. “Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman” derken, uğurlama hüzünlerin üç dakikada beni dağıttığı şarkılarla başımın belasına çare arayan sofralar hazırlıyorum. Sofraya bir ben, bir sen, bir de bu kentin kimsesiz yalnızlığı oturuyor. Tavuğun hangi yalnızlık kısmından ısırırsan, içeceğimin o taraflı sensizliğinden yudumlayacağım. Ben, senim sonuçta. Senin ezberinde, seni taklit eden… “Bu kente yalnızlık hibelendiği zaman” Şarkıdaki dağlar, yâre ulaşmadan düşen sesin yankısı ve çocuk midyelerinde saklambaç oynayan sensizliğin hatırşinas yolculukları… Her şey bu anda… Bir sen yoksun. Sevda kuşanmış, yollara düşmüş. Haberim yoktu. Kalbimin suskun çaresizliğinde kalbimde öleni anıyorum. Gastrit ile başı belada olan midemin hazımsızlıklarla dolu sen trafiğinde yine kalbime çarptım. Bin parça yaralı, bin hazımsızlıklarla dolu dumanlardayım. “Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman” derken, melodram hiddetince sen çizen ben, uykusunda ölen kuşa da ithaf ediyorum sensizliğimi. Her şarkıda bir parça sen, her şarkıda bin parça ben, her ölüşünde bin beter ben ve yokluk figürün oturuyoruz. Her şey bu anda… Yalnızlığın flüt ile harmanlandığı gecemde terim ve bin şükür ile başımın ağrısını defetmeye çalıştığım kalın kafalılığım da geldi. Hoş geldiler. Bir tek sen gelmedin. Sen gelmedin, tek… Bu uğurlama, içimden seni kaç bin kez uğurlayıp kaç bin kez içimden sana koşmalara rol kaptırırken ve “Bu kente yalnızlık sen diye çöktüğü zaman” Şarkı kalbimden sen diye biter. Ben, seni anarım. Uykuda sen, uyanıklıkta sen, kayan yıldızda sen… Sesinin yankısında yıldırımlar düşer göğümün yalnızlık düzenine; bu kente bir ayıp sen, bin kayıp biz, bir acaba ümitler düşerken…

Dilara AKSOY
( Aşka Acaba başlıklı yazı dilara aksoy tarafından 13.07.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.