“İçinde düş,
umut ve sevinç taşıyan tek sancı doğum sancısıdır
Şairin
şiir sancısı gibi… “
Aşka, sevmeye, sevilmeye
-savaşa inat- bir tankın gölgesinde toz toprak sevişmeye
Barışmaya
Çok dilli… Çok
sesli sözcüklere
Gülüşlere
Ve istenmeyen
bir şiire gebeydi kalemim;
Hece hece/ mısra
mısra/ inim inim
Parmak uçlarımda
doğum sancısı çeken…
Harflerin/ hecelerin
Her satırda söze
kalkışan dilin;
Kendini afişe
etmeye hazır gizli bir özne gibi
Düşlerimle yata
kalka
Başıbozuk bir
nehir gibi yüreğime aka aka
Aklımın bakir rahmine
döllediği yasak bir çocuktu şiir;
Beyaz bir
sayfaya erkenden düşürdüğüm…
Ve “şair, şiirini erken düşürdü” diye “kalemin rahminden sayfaya “
İhbarlar yağıyor
devletin kulağına
Siren sesi…/ telsiz
sesi karışıyor imgesine şiirin
Göbek bağı
kesilmeden daha
Sayfaya üşüşüyor
polisler
Derdest
ediyorlar, kâğıdı kalemi
Ve şiirin
üzerinde arayıp buluyorlar
Şairin yürek
izini…
Kâğıt, kalem suç
delili
Ortalık şiire
batmış, izler sabit
Şair tutuklu
Şiir firarda
Düş yollarında…
Delil torbasında
Kendini şiire
siper ediyor kâğıt
Dilinin ucunda
iflah olmaz bir şiiri saklı tutuyor kalem…
Ocak 2018