Hayatta en nefret ettiğim şey müzevirliktir.


********************************



 Sevgili Aslı.

Kimsin, nesin, nerede ikamet ediyorsun, evli misin, bekar mısın, kaç yaşındasın bilemiyorum ama inşallah bu mektubu okuyorsundur.

Sen beni tanımazsın Aslı.

Aslında ben de seni tanımıyorum Aslı.

Aslında belki de hiç karşılaşmadık bile seninle Aslı.

Belki de karşılaşmış olabiliriz Aslı.

Hatta mutfak penceremden  baktığımda sık sık karşımdaki yüzme havuzunda yüzen o siyah bikinili sarışın fıstık belki de sensindir kim bilir?

Yani bana çok yakın da olabilirsin fersah fersah ötemde de…

Fersah bir eski uzunluk ölçüsüdür Aslı. Ona kafayı takma. Konuyla alakası yok.

Neyse, netice itibarıyla henüz ne ben sizin zat-ı âlinizle müşerref olabilme mes’ud ve bahtiyarlığına nâil oldum ne de siz benimle.

Salak salak bakma Aslı. Yani diyorum ki sizinle henüz tanışmadık.

Şimdi diyeceksin ki ‘’ Ulan moruk’’ Yok, ’’Ulan moruk ‘’ demezsin. Nereden bileceksin ki moruk olduğumu? Hem zaten sanırım sen ‘’ Ulan ‘’ kelimesini de ağzına almazsın.

O halde?

O halde şimdi sen diyeceksin ki ‘’ Beyefendi madem tanışmadık niçin bana mektup yazıyorsunuz? Hem adresimi  nereden buldunuz?’’

İkinci sorudan başlayayım cevap vermeye:

Adresini bir yerlerden bulmadım Aslı. Aramadım bile. Çünkü buna gerek yoktu.  Çünkü ben milyonlarca hayranı ve izleyicisi, okuyucusu olan bir sanal alem fenomeni olduğum için mutlaka sen de takipçilerim arasındasındır ve mutlaka diğer takipçilerimle birlikte yazdıklarımı okuyorsundur.

Yok yok korkma, soyadını zaten bilmiyorum. O yüzden hiç kimse mektubu sana yazdığımı anlamayacak.

Şimdi de ilk soruya gelelim:  Bu mektubu sana niçin yazdım?

Hahh. İşte ben de onu anlatacaktım zaten.

Aslıcığım ! Seni hiç tanımıyorum ama çok sevdim. Sana ‘’Aslıcığım’’ diyebilir miyim?

Evet derim. Tahminen baban yaşında adamım. Niye demeyim ki di mi ama?

Evet Aslıcığım. Benden duymuş olma ama sana çok önemli bir şey söyleyeceğim.

Sen şimdi yine ‘’ Mektubu yazan sen olduğuna göre nasıl olacak senden duymama olayı? ‘’ diye soracaksın. İzah edeyim Aslıcığım: Mektup bu mektup. Duyduğun bir şey yok ortada. Okuyacaksın o kadar. Dolayısıyla benden duymuş olmayacaksın. Bilmem anlatabildim mi?

Şimdi sadede gelelim...

Hay gözün kör olmasın kız. Saadet değil, saded. Yani meramımıza gelelim.

Yahu insanı çatlatma Konya’daki Meram’dan bahsetmiyorum. Yani diyorum ki sana bu mektubu niçin yazdım onu anlatayım:

Aslıcığım ! Meramıma gelmeden önce sana bir soru sorayım: Bu gün hiç kafa derin üzerinde iki ayrı bölgede kaşıntı filan hissettin mi ?

Valla şekerim böyle birden bire pattadanak söylemek istemezdim ama hissetsen de hissetmesen de boynuzlanıyorsun şekerim. Gözlerimle gördüm, kulaklarımla şahit oldum. Vallahi, billahi… Yalanım varsa iki gözüm önüme aksın.

Bu gün biraz meyve-sebze almak üzere markete gitmiştim. Alacaklarımı aldım kasaya yanaştım ama kalabalıktı kasa. Benim önümde otuz yaşlarında bir delikanlı, onun önünde de markette bulunan her cins üründen bir tane almış olan bir bayan, üç adet market arabasıyla sıra beklemekteydi. Market adı vererek reklam yapamayacağım. Semte gelince: Benim oturduğum semti kime sorsan söyler sana. İşte o semtteki caddelerden biri üzerindeki marketlerden biri. Burada zaten dört tane market var. Bir ağacın adıyla anılan caddenin başındaki market...

Ya çatlatma adamı Bonzai ağacını da nereden çıkartıyorsun Palmiye palmiyeee. Palmiye caddesinin  başındaki market. Ama aniden Şok olma diye adını söylemiyorum.

Benim önümdeki delikanlının önündeki bayanın eşyalarının kasadan geçmesi, poşetlere yerleştirilmesi, bayanın cüzdanı içindeki kredi kartını bulmak için çantasının içinde define dedektörüyle arama yapması filan derken bayağı bir zaman kasanın başında dikileceğimiz kesindi artık.

İşte biz, yani o delikanlı, ben ve benim arkamdakiler sıkıntı içinde beklerken delikanlının telefonu çaldı.

Arayan sendin Aslıcığım.

Diyeceksin ki ‘’Nereden biliyorsun ben olduğumu?’’ Şuradan biliyorum ki delikanlı ‘’ Buyur Aslıcığım ‘’ dedi.

Sonra sen delikanlıya nerede olduğunu sordun. Peki bunu nereden biliyorum? Delikanlının telefonunu mu dinliyorum? Hayır. Öyle dinleme filan yok. Ben paralel miyim ayol? Nereden anlayacağım? Sen eğer ona ‘’ Neredesin?’’ diye sormamış olsan o sana ‘’ Nerede olacağım hayatım muayenehanedeyim’’ der miydi?

Vallahi, billahi neredeyse bağıracaktım: ‘’Aslı inanma! Yalan söylüyor şerefsiz. Şu anda markette meyve, çerez hatta pahalı bir kırmızı şarap aldı. Kim bilir hangi aşüfteyle zıkkımlanacak ’’ Diye. Lakin bir delikanlıya baktım, bir kendime baktım; ben gözüm diyim sen anla işte oram yemedi böyle bir Arnold Şıvarzeneger ile kapışmayı.

Utanmaz, terbiyesiz herif. Onca insanın içinde resmen yalan söyledi ‘’ Nerede olacağım hayatım, muayenehanedeyim ‘’ Diye. Doktor mu bu puşt? Neyse sen bana yazarsın daha sonra.

Valla Aslıcığım ben üzerime düşen insanlık görevini(!) yaparak durumu sana yazdım. Bundan sonrası sana ait. Artık parçalar mısın o herifi yoksa ‘’ Aşk her şeyi affeder ‘’ mi dersin o senin bileceğin iş.

Aslında seninle daha uzun muhabbet etmek isterdim Aslı ama mektubuma burada son vermek zorundayım. ‘’ Kadınlar niçin dedikoduyu ve müzevirliği sever? ’’ Başlıklı bir makale yazacağım da...

Not: Bu Hikayede geçen kişi, kurum ve kuruluşlar tamamen gerçektir.


( Fena Halde Boynuzlanıyorsun Aslı. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 11.06.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.