BU SEFER DE  RAMAZAN AMA YİNE RAMAZAN AYI YA DA RAMAZAN BAYRAMI DEĞİL.

**************************

Acıklı bir olay anlatacağım ama hem gülecek,  hem düşünecek hem de kızacaksınız.

*************************

Ramazan’ın niçin ve nasıl gittiğini uzun uzun anlatıp vaktinizi fazlaca almayayım.

Yıl 1988 idi ve 1987-1988 Öğretim Yılında, Batman’da benim yanımda Lise I. Sınıfı okuyan kayınbiraderim Ramazan O yılın yaz tatilinde tekrar bizimle birlikte memleketi olan o zamanki Fethiye’ye bağlı Kemer’de( Şimdiki adıyla Seydikemer İlçesi) pamuk zararlıları için kullanılan Tamaron adlı bir zehiri içerek intihar etmişti.

On altı yaşında bir çocuk niçin intihar ederdi ki?

Kimi ikmale kaldığı iki dersi ( İngilizce- Kimya) kafaya çok taktığını söyledi ki alakası yoktu zira arkadaşlara ‘’Ramazan’ı geçirtin’’ Desem hiç biri beni kırmazdı.

Kimi ‘’Köyde sevdiği bir kız var ama kız yüz vermiyor’’ Dedi ki bu da imkansızdı zira Ramazan hem çok yakışıklıydı hem de babası köyün en zengin insanıydı.

Evet, vardı bir derdi ama anlamadık. 1988 in Temmuz ya da Ağustos ayında kaybettik Ramazan’ı

O günün sabahında hem köyün camiinden hem de Kur’an kursundan Ramazan’ın selası verildi. Saat 10.00 gibi de Ramazan’ın naaşını hastaneden eve getirdik. ( Bugünki hastane değil tabii ki. O günkü hastane, bildiğim kadarıyla şimdi Sağlık Birimi  ya da onun gibi bir adla kullanılıyormuş. )

Ramazan’ın naaşını evine getirir getirmez benim daha önce hiç bir yerde görmediğim trajikomik olaylar başladı.

Kayınpeder ilk iş olarak iki tane deve gibi çebişi ( keçi ) boğazlattı Ramazan’ı hastaneye götüren oğlu hoca Bekir’e

Sordum:

-Baba niçin kestirdin bu keçileri? Şimdi sırası mı kurban kesmenin?
-Adettendir oğul. Yemek verilir buralarda cenazede. O yemeği vermezsem ‘’ Koskoca Alı Ağa bir çebiş bile kesip önümüze koymadı derler’’( Koskoca Alı Ağa değil de basit bir fukara olsa yine verilecek o yemek. Ondan kurtuluş yok.)
-Yahu zıkkımın kökünü yesinler. Senin aslan gibi oğlun ölmüş, düşündüğün şeye bak.
-Öyle deme. Çok günah.
-Kim diyor günah olduğunu?
-Kur’an kursu hocalarına sor istersen. Birazdan gelirler.
-Bak baba, ben de senelerce İmam-Hatip lisesinde çalıştım. Az buçuk bilirim bu işleri. Cenazede yemek verilmez. Tam tersine millet sana yemek getirmeli.
-Siz imam-hatipliler bilmezsiniz bu işleri. O yüzden zaten biz köyümüze imam-hatipli hoca sokmayız. İmam-hatiplinin arkasında namaz kılmayız. ( Arkasında namaz kıldıkları hoca kayınpederin Kur’an Kursunda yetiştirdiği oğlu Bekir Hoca. )

Kayınpederim olmasa ‘’ İyi b.k yersiniz gavatlar’’ diyeceğim de boynumuz kıldan ince. ‘’ baba’’ diyoruz adama.

Bu arada hemen açıklayayım: Kur’an Kursu deyince Diyanetin Kur’an kursundan bahsetmiyorum. Oralarda o yıllarda çok popüler olan Süleymancıların Kur’an Kurslarından bahsediyorum. Adamlar öylesine hakimiyet kurmuşlar ki Devletin Diyanetinin görevlendirdiği imam, bunlar yüzünden görevli olduğu köyün, hatta ilçenin camiinde imamlık yapamıyor. Millet ‘’ İmam- Hatipli İmamın arkasında namaz kılınmaz.’’ Diyor.

Neyse efendim devam edelim. Bahçeye iki kazan birden kuruldu. Birinde kesilen keçilerin etleri pişirilecek, ötekinde Ramazan’ın naaşını yıkamak için su ısıtılacak. Cenaze evi mi, düğün dernek mi yapıyoruz belli değil.

Eve ilk gelen Ramazan’ın halası oldu. Kadın bir ağıtlar yakıyor, bir ağıtlar döktürüyor ki sormayın. O ‘’ Nerelere getttin gınalı guzuuuum’’ diye bağırdıkça aile göz yaşları içinde… Kadın, dışarıdan yeni biri geldikçe basıyor ağıtı. Bu arada ‘’Hoca hele bir cigara ver, Şerife ( Kayınvalidem) bir çay doldur. Hele bene bi dıkım bir şeyler verin karnım acıktı’’ gibi emir ve direktifleri yağdırmayı da ihmal etmiyor. Hatta bu sene domatesin baya para getireceğini tahmin ettiğini de anlatıyor.

Hala hatun dışarıdan yeni birileri geldikçe öylesine yanık feryat ediyor ki Rahmetli Muharrem Ertaş’ın bozlakları onun yanında hava civa kalır. Sonradan öğreniyorum ki meğer bu olay da bir sektörmüş oralarda. Hala hatun ( Allah rahmet eylesin ) cenaze ağlayıcısıymış. Evet evet..Bazı vatandaşlar cenazelerine gelen insanları ağlatsın diye özel ağıtçılar tutar, onlara para verirmiş. Bizim kayınpeder hiç olmazsa bu konudan yırtmıştı. Kardeşi ondan da para alacak değildi ya.

Derken efendim ‘’ Etler doğrandı mı, hele şuradan tuzu verin, hay maşallah amma da yağlıymış’’ ünlemeleri arasında bir taraftan çebişler pişerken bir taraftan da Ramazan yıkandı. Yıkanmasına yıkandı ama çoook önemli bir sorun var(!) Kayınpeder kıvranıyor. Çaresiz bana sordu.

-Sami, Ramazan intihar ettiğine göre cenaze namazı kılınır mı? Oğlumu cenaze namazını kılmadan defnedersek ben kahrolurum.

Feci bir bakış fırlattım kayınpedere.

-Baba. O daha on altı yaşında bir çocuk.
-İyi emme akıl baliğ?

Artık ağzımı bozdum.

-Ulan aklı yerinde olsa intihar eder mi ha?
-Neyse ben yine de Kur’an kursu hocaları geldiğinde onlara bir sorayım.
-Hay senin de, o Kur’an kursu hocalarının da…

Derken efendim beklenen adamlar, yani Kur’an kursu hocaları gelmekte gecikmediler. ‘’Selamünaleyküm –Aleyküm selam’’ ve ‘’Başın sağ olsun Alı Ağa ‘’ temennilerinden hemen sonra bir pazarlık başladı ki sormayın.

Efendim bu pazarlığın adına ‘’Iskat ‘’ deniyor. Yani rahmetlinin hayattayken tutamadığı oruçlar ve kılamadığı namazlar karşılığında keffaret olarak ödemesi gereken para. ( Iskat gerçekte bu mudur bilemiyorum ama oradaki uygulanışı aynen böyleydi.) Benim kayın peder ‘’ Şu kadar gün oruç tutmamıştır, bu kadar gün namazını terk etmiş olabilir’’ diyerek ödeyeceği paradan indirim yapmaya çalıştıkça kursçular ‘’ Alı ağa ne kadar çok verirsen o derece sevap olur’’ diyorlar. Sanırsın Ortaçağ Avrupasının rahipleri endülüjans( günahtan kurtulma belgesi) dağıtıyor. Aynen öyle bir durum.

Ben ‘’Yahu dinimizde yok böyle bir şey, yapmayın etmeyin ‘’ diyecek olsam da ‘’ Siz imam-hatiplilier işte hep böylesiniz’’ diye susturuluyorum kayın peder tarafından. ( İmam-Hatipli filan da değilim ha..O güne kadar sadece beş yıl bir imam-hatip lisesinde tarih öğretmenliği yapmışım hepsi o.Ama o kadarcık bir suç(!) bile beni de imam-hatipli yapmıştı. ) Rahmetli kayınpeder neredeyse adamlara ‘’ Aman gözünüzün yağını yiyim siz ona aldırmayın. Delinin tekidir. Bir b.k yedik kızı verdik. Zaten kızın öz babası ben olsaydım asla vermezdim bu dinsiz imansıza’’ diyecek ( Alı, eşimin üvey babası olurdu. Ölen Ramazan da anne bir kardeşi... )


Uzun pazarlıklar sonunda nihayet ıskat konusu tatlıya bağlandı. Bu günün parası 1800 Tl Iskat parası bayıldı kayınpeder. Daha cenaze ortada…

Iskat parası tabii ki hayır hasenat işlerinde kullanılmak üzerine(!) Kur’an kursuna bağışlandı. Kesilen keçilerden birinin de oraya bağışlandığı gibi…

Kayınpeder çekine çekine sordu:

-Benim oğlanın cenaze namazı kılınır mı? Malum intihar etti ya.

Cevap verdi hoca:

-Sabidir. Kılınmasında bir mahsur yoktur.

Kayınpederden yeni bir fırça daha yememek için sustum Yoksa hocalara parlayacaktım: ‘’ Ulan ıskata gelince akıl baliğ, cenaze namazına gelince sabi ha? Sizi leş kargaları, sizi din tüccarları sizi ‘’ Diye. Susmamın bir sebebi de cenaze namazının kılınabileceğine fetva vermiş olmalarıydı. Adamlara bir şey desem onlar da fetvayı geri çekseler kayınpedere üzüntüsünden felç bile inebilirdi.

Derken efendim Öğlen namazını müteakip Ramazan’ın cenaze namazını kılıp onu köyün mezarlığında defnettik göz yaşları içinde.

Tekrar eve döndük . Mis gibi kızarmış et kokuları bütün köyü doldurmuştu adeta. Kayınpeder, kayınvalide, benim hanım, kayınpederin diğer hanımından olan kızları ve oğulları müthiş bir hizmet yarışında... Kazanın birinden et, bir diğerinden helva, bir başkasından çorba, pilav dolduruluyor tabaklara bayanlar tarafından. Bayanlardan ikisi de bir taraftan harıl harıl bulaşık yıkıyor. Erkekler servis yapıyorlar ve ara sıra sesleniyorlar ‘’ Hele şu tabağa az et takviye edin. Helva gönderin buraya. Salata bitti mi? Hemen salata yapın ‘’

Dışarıdan gelen yeni birileri olduğu takdirde hala hanımın ‘’Uy Ramazaaannn . Gara gözlü guzuuummm’’ diye höngürdemesi dışında hiç kimsede en ufak bir teessür yok. Daha cenaze yeni kalkmış, en ufak bir tefekkür yok. Sadece hala hatun bağırıp çığırmaya başladığında millet imama uymuş cemaat misali ‘’ Oy Ramazannn oyyyy’’ diyor ama onun dışındaki serbest zamanlarda büyük bir iştiha ile yağlı yağlı etleri gövdeye indirmeye devam ediyorlar.Hatta enseye tokat, popoya fingır bile var masalarda.. Hani neredeyse ‘’ İyi ki de öldün Ramazan. Sayende ne eğleniyoruz ama. ‘’ diyecekler. ‘’ Başın sağ olsun’’ a gelenlerin bir kısmı bir kaç kez daha geliyor baş sağlığına. Cenaze bahane, etler şahane. Rahmetli kayınpeder, oğlu Bekir Hoca’ya bir keçi daha boğazlattırıyor.

İşin garip tarafı nedir biliyor musunuz? Etrafta bu kadar çok hoca(!) olmasına rağmen hiç birinin aklına nedense Peygamberimizin şu hadisi gelmiyor:

Abdullah b. Cafer’den… Demiştir ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cafer’in ev halkına yemek hazırlayınız. Çünkü onların başına kendilerini meşgul eden bir iş gelmiştir.( Cenazeleri var ) ” (Ebu Davud, Cenâiz, 25-26; Tirmizî, Cenaiz 21; İbn Mace, Cenaiz 59; Ahmed b. Hanbel, 6/380)

Bu kadar hocanın(!) hiç birisinin gözüne çarpmadı mı bu hadis? Diyanet İşleri Başkanlığı boşuna mı yırtınıyor ‘’ Cenazede dağıtılan yemek haramdır. Bu bir bid’attir ( İslama uymayan kötü alışkanlık ) ‘’ diye.

Biliyor musunuz. O günden bu güne ne o köyde, ne de o çevrede bu yanlış adet pek değişmedi. Tek tük karşı çıkanlar varsa da ekseriyet hâla devam ettirmektedir bu yanlış ve İslamla alakası olmayan geleneği.

Değişen tek şey ise artık imam-hatiplilierin arkasında namaz kılıyorlar.( Hatta kayınpeder en küçük oğlu Osman’ı İmam-Hatip Lisesinde okuttu daha sonra. ) Kılmasına kılıyorlar ama bu gibi adetlere sıra gelince yine ‘’ Hoca sen bilmezsin. Derin hocalardan biz bunu böyle duyduk, böyle gördük.’’ Demeye devam ediyorlardı.

Herkes anlayana kadar anlatmaya devam devam edeceğiz. Başka çaresi yok.
..............................................
MÜBAREK RAMAZAN BAYRAMININ BAŞTA FİLİSTİN VE UYGUR HALKI OLMAK ÜZERE TÜM MÜSLÜMANLAR ÜZERİNDEKİ ZULM VE BASKININ SON BULMASINA VESİLE OLMASINI DİLERİM YÜCE RABBİMDEN.

YÜCE MEVLAM ZALİMLERİ KAHR-Ü PERİŞAN EYLESİN.

MÜBAREK RAMAZAN BAYRAMI KENDİ AİLEME,  ARKADAŞLARIMA, DOST VE TANIDIKLARIMA, SEVGİLİ ÖĞRENCİLERİME KUTLU OLSUN.

DAHA NİCE BAYRAMLARI DAHA SORUNSUZ, DAHA MUTLU VE DAHA HUZURLU BİR DÜNYADA KUTLAMAK DİLEKLERİMLE...
( İyi Ki De Gittin Ramazan başlıklı yazı Sami Biber tarafından 13.05.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.