Düşlerimin tenhalığında saklandığım ve de salındığım o salıncak elbet düne ve çocukluğuma öykündüğüm değil de asla bir rivayet: çocuk olmanın güncesi ve telaşı, sabırsızca koştuğum ve sevdiğim dünyanın sahi çoktan dünde mi kaldı na’şı?

 

İskarpinlerim boyalı ve siyah ama ayağımı acıtan değildir üstümde taşıdıklarım ve sırt çantam bir de mataram ve mumya gibi sarındığım atkım ve kapüşonum…

 

Çocuk olmak vardı anne: hep senin beni sevdiğin gibi seveceğine inandığım insanların gözünde neye mi denk düştüğüm ama hep demez misin: sakın üşütme bu yüzden hep de düştüm gözünden soğuk yaşların yasımı derlediği bir sözlük gibi içimdeki…

 

Ah, içimdeki kaçkın çocuk ve şehir.

 

Her şey olabilirim, anne: ben ve güncem ve baba yadigârı künyem elbet aşkın alyuvarlarında yuvarlanan akyuvarlar adeta yutar gibi beni ve hayallerimi akında gözümün ve alnımın bazen suskunluğum ve illa ki benim hüzünleri geçiştiren.

 

Maviden masallarım var, anne ve maviden sancılarım aslında uçuşan bir martının kanatlarında yaşamak isterdim ve kimsesizliğimi de gölgelemeden azgın nefsine âşık insanlardan olamadım gitti ve olmazın oluru neyse peşime düşen…

 

Öbek öbek sözcükler öldüresiye yatıştırmalıyım duygularımı ve işte asılı olduğum o salıncak belki de oyun parkının bekçisi iken muhtıra veren ve saatlerce salıncakta sallandığım için deli gibi gözlerini deviren.

 

Üşüyemem ben ve acıkmamalıydım hatta yüzüm hala kızarırken ne zamanki mahcup olsam belki de yerle yeksan olan hayallerim dünde kalan ve içimi hala kor gibi yakan ve işte kör noktası ömrün: işin yoksa baştan kur yeni hayaller sen çocuk, diyen bir söylence midir aralıksız kulağımı çınlatan ve sevici kuşlardan uzak bir iklim midir tek başıma uçmak istediğim…

 

Elbet hümayunu göğün.

 

Bense yer cücesi bir fani çocuk aklımla sevdimse kimi.

 

Rengim pembe ve mavi, anne ve gözlerime takılı bulutlar belki de mevsimin ilk eriğini ben yemeliydim üstüne tüm acıların ve acıtanlar ve kancayı takan kimse birbirine alabildiğine uzaklaşmalıyım ben.

 

Rotam ve de rutinim.

 

Şecerem ve şerefim.

 

Sancağım ve içimdeki şehir ve sen ve hatmettiğim nice güzellik yâd edilesi dünün kucağında git gide ufalan gözleri mevsimin…

 

Yaş alan.

 

Yas satan.

 

Yasa mahiyetinde elimde saklı sancak.

 

Uğurlu sayım elbet on üç ne de olsa doğduğun tarih ve annenden babandan ayrı geçireceğin bir ömrün de başlangıcı.

 

Uyumsuz addedilen mizacım ve sadece sensin beni ve hırçınlığımı kanıksayan.

 

Kanım çekiliyor bazen çünkü andan kopuyorum ve tüm zamanı içime çekiyorum ve aynı anda hem şimdiyim hem dün hem de yarınım bu yüzden yarılanan nice hayalim ve masalım ve tıfıl bir sefalet içerlediğim en çok da içime çektiğim her hüzün ve kimliksiz yaşadığım günlere özlemim.

 

Sevmeyi öğreten sen.

 

Sevilmeyi bahşeden de.

 

Çocuk aklımla ve çocuk kimliğimle her akşam yolunu gözlediğim ve ellerin kolların dolu gelip de nasiplendiğim kokun ve mavi gözlerinde hep dokuduğum bir motif gibi sevgiyi tescilleyen de hep sen olmadın mı…

 

Çocukluğunun çeşme başında damlatan bir musluk olmasan bile ben senin yerine de ağladım ve ağlarım da anne yeter ki gidişlerin ertesinde dönsün herkes ve bir kere bile gitmene izin vermesin Yaratan ve her gidişinde dönmeni beklediğim bir ömür.

 

 


( Çocuk Olmak Vardı Anne... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 9.05.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.