Yitik bir gamzede saklıyım en çok da gülüşlerini dikiyorum ölü kuşların ve içinde hapsolduğum mahzende bir kuş olmanın özlemini duyuyorum ama ben buyum, hafız ısrarla yalnızlığımın duvarlarına tırmanıyorum ama görünen o ki; yüzümdeki çilleri tırmalıyor yalnızlığın pençesi.

Bir duayım belki de annemin dilinde.

Renksiz bir özlemin ve öz verimde saklı özdeyişler ve kulaklarım pompalanıyor.

Bunla sakit olsun Tanrım, derken yüreğim yerli yersiz sözcükler pompalıyor kalemin ucuna hani derler ya: yüreğim ağzıma geliyor ama ben bunu değiştiriyorum çünkü kalem ağzımda aslında ağzım saklı kalemin ucunda en çok en çok da ömürlük sessizliğim hücum ediyor kalemin ucundan dökülen irili ufaklı nidalar ve soytarı imgeler…

Yaşasın, ben bir düş cambazıyım.

Düşünüyorum da nedir tetikleyen diye duygularımı.

Sonra düşüyorum iklimin gözünden aslında göğsümdeki boşlukta hırçın dalgaları kucaklamaya yelteniyorum ama görünen o ki; sefil ve sakil ve de saf varlığım kundaklanıyor tabir-i caizse.

Bir düş parantezi açıyorum gecenin karnını yarıp ve içine saklanıyorum sözüm ona ve genzim yanıyor sanırım içime bir düş kaçtı belki de bir sürü sözcük seğirtti düşlerime ve düşünemeyeceğim kadar mutluyum bir ömürlük habis hüznümle.

Bazen yer gök kararıyor.

Bazen içim dışıma çıkıyor ama dışımdakileri içime dolduramıyorum çünkü içim o kadar kalabalık ki ve için için y/anıyorum.

Tesir etmeyen bir ilaç gibi kalemin baş ağrısını dindirmeyen artık ne yazıyorsam sonra omzumu silkiyorum ve apoletlerim yere düşüyor bense bir meddücezir gibi kabrine sığınıyorum babamın ama beni yanında istemiyor ve kader beni geri postalıyor sayfanın ortasına.

Gideceğim başka yer yok yok işte.

Ya kabir azabı çekeceğim yazdıklarıma nokta koyup.

Ya da ölümü kış kışlayacağım yazarak.

Ortası yok işte asla da olmamışken bir ömür.

Rengim soluk bu gün ve güne geç başladığım için gün ışığı küsmüş bana aslında ben de küskünüm hem güneşe hem insanlara bir o kadar sevmeden de edemiyorum ama arz-talep dengesini de saklı tutamıyorum.

Mesleğimi sonlandırdığım için geri dönüp bütçe analizi de yapmıyorum ama içim dışım t-cetveli bense içimdeki çan eğrisinin kulaklarını çınlatıyorum tıpkı evimizin karşısındaki tarihi kilisenin zangocuna özenip aralıksız vuruyorum çana ve kulaklarım çınlıyor sanırım birileri beni anıyor ve aldırmıyorum çınlayan kulaklarıma pamuk tıkıyorum bu sefer hiçbir şey duymadığım için daha bir tedirgin oluyorum ve işte karanlık bir mahzende sessizliğe gömülüyorum.

Ölümse ara sıka takılan zihnime ve gidip geliyorum zihnimin koridorlarında üstelik bu gün bayram ve yarın ve bir sonraki gün ve…

Kimliğimi arıyorum bir koşu.

Kimliğimdeki kimlik numaramı ise asla ezberleyemediğim için tek ayak cezaya kalkıyorum içimin yokuşunda ve sınıf atlıyorum elbet pembe yanaklarımda goncalar filan da açmıyor bense lale mevsimini kaçırdığım için şehri İstanbul’un için için soluyorum ne de olsa mevsimin en güzel zamanı: hem bahar hem bayram hem ben can atıyorum mutlu yarınlar adına ve haberlerdeki alt yazıyı görmezden geliyorum tıpkı benim de görünmezden gelindiğim gibi.

Bir gelinlik dikiyorum dünümde.

Bir de smokin konduruyorum oyuncak bebeğimin boynuna ve işte evcilik oynadığım günlere gidiyorum ve kalıyorum orada daha doğrusu beni yaşatanken içimdeki deli çocuk.

Veli olduğumu düşünüyorum bazen ama birileri ısrarla delirdiğimi söylüyor bense ekmek uzatıyorum bana taş atanlara elbet Allah rızası için yaşarken bir ömür içime akıttığım göz   yaşlarımı da belli etmiyorum ahvalime.

Her anlamda ıssızım.

Her anlamda dinmiyor da sızım.

Her anlamda istifli ruhum ve yüreğim aralıksız dokunduruyor neden her şeyin uzağında olduğumu iyi de ben hep kendimi yakın hissetmişken herkese ve her şeye bense oralı olmuyorum çünkü kabul görmediğim bir cihanda yapabileceğim de fazla bir şey yok hani yine de yüksünmeden ve yorulmadan illa ki seviyorum bir o kadar sevecek bir şeyler bulmanın verdiği coşkuyla umudumu saklı tutuyorum sonra dokunmak istiyorum Mevla’mın varlığına ve görmek istiyorum yakından hatta görüyorum da ama kimseyi inandıramıyorum.

Sözcüklerim çil yavrusu gibi her yanımda.

Çocukluğumdan beri yüzümden eksik olmayan çillerse güneşe göz kırpıyor çünkü güneş azıcık yakıcı oldu mu nasıl da ciltlerce çil doğacak yüzümde bense çile çile yünle ördüğüm kilimlerden kendime bir cennet inşa edeceğim.

Her şey olabilirken…

Herkes olmaya meyletsem de zaman zaman…

Ve arka fondaki iç sesim ve sefil çocuk yanım.

İçimdeki mezar sessizliğini ise sonlandıran elbet iç sesime eşlik eden kalemimle seğirttiğim bir yürekten diğerine.

Atlas yorganı varlığımın.

Kıtalar aştığım coşkum ve de hüznüm.

Aşkın bakiyesinde saklı iken özlemim.

Umudumsa bazen solan ve yüreğime kim ise nifak sokan ve ansızın infilak ettiğim sonra dağılan her bir parçamdan yeni benler ördüğüm.

Bensiz bir dünya büyük ihtimalle çok da sıkıcı olacaktır diye kendimi kandırdığım ve git gide kendimi sevmeye yol aldığım…

İki seçenek sunmuşken Rabbim bana ve de bana açtığı son kapı ki beni yaşarken kabir azabından kurtaran elbet yazmanın verdiği o mucizevi ve ulvi tat.

Adımda saklı bir tebessüm.

Yüreğimdeki hüzün.

Her ne hikmetse solmayan coşkum ve tutulmayan nutkum.

Bir cümbüşse içimde yaşattığım ve bir katedral sessizliğinde sektiğim kuytular ve boş araziler…

Mevsim ne güzel gülüyor bu gün ve çapkın güneş nasıl da göz kırpıyor ve işte tüm coşkumla firar ediyorum mahzenimden ve çocuklar gibi şen ve mutluyum ve ben de eşlik ediyorum tüm çocuklara ki bize armağan edilmiş böylesi bir günü bayram tadında geçirmenin de tek kaidesi elbet:

Sevgiyle ve coşkuyla herkesin birbirini kucakladığı günlerin bir an evvel adresimize ulaşması.

Bense hala çocuğum üstelik deliye her gün bayram iken ve hala çözemediğim: veli miyim deli mi…

Ne olursa olsun içimde asla büyümeyen o çocuğun elini tutarken ve diğer elimde Türk bayrağı ve pencereden avaz avaz bağırıyorum tüm evrene ve dünyaya ki umuda açılan pencerede saklıyız aslında her birimiz ve geleceğimiz ve yeter ki gözlerimizin ve yüreğimizin ışıltısı hep de eşlik etsin bizlere…

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun ülkece ve dünya nezdinde tüm çocuklar yeniden ve coşkuyla eşlik etsin umudun peşine takılıp yeter ki içimizden dileyelim güzel yarınların bizi bekliyor olduğunu.

Ve bekliyorum.

Ve hep beraber bekliyoruz da.

Sessizliğe ve virüse aldanmadan sadece sekiyorum kuş kanatlarımla bir çocuğun yüreğinden diğer bir çocuğun omzuna ve melekler içimdeki yetim çocuğun başını okşarken gülümseyerek bakıyorum hayata ve yanılmam mümkün olsa bile alsa aldırmıyorum ve içimdeki rüzgarı salıyorum boşluğa ve el sallıyorum tüm çocuklara…

 


( 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.04.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.