Kadınların ya da erkeklerin başlarını
örtmeleri aslında çok çok eski tarihlere dayanır.
Yok yok hep çırılçıplak ve avret
yerlerini incir yapraklarıyla korur biçimde çizilen Adem Peygamber ve Havva anamıza kadar indirmeyeceğim olayı.
Onlar ne giyerlerdi ya da giymezler
miydi hiç kimse bilmez ama gel gör ki çocukluğumdan hatırlıyorum bir Yehova Şahidi olan Rum komşumuz Madam
Evniki bize zaman zaman içinde resimler olan bir kitap okurdu ve aslı Rumca
olan kitapta da Adem Peygamber ve Havva Anamız çıplak olarak resmedilmişti.
Havva Anamız elindeki elmayı Adem Babamıza uzatır vaziyetteydi resim.
Ha bu arada bizim en mutaassıp olduğumuz Osmanlı Devleti döneminde bile Adem Peygamber
ve Havva Anamızın minyatürlerde çırılçıplak
oldukları görülür. Bir Allah’ın kulu da ‘’Yahu Adem koskoca bir peygamber onu
çıplak resmetmek ayıp olur, bir şeyler giydirelim.’’ Dememiş. Demedikleri gibi Adem Babamız ve Havva anamızı resmetmekte
aynen Hıristiyanlar gibi davranmışlar.
Burada bir başka ilginç hususu dile getirmeden geçemeyeceğim: İslam Dünyasında
Peygamberlerin resimlerinin çizilmesi yasaklanmıştır. Bu bakımdan da Müslüman-
Türk dünyasında Peygamberlerin minyatürlerine
rastlamanız mümkün değildir; Adem Peygamber hariç...[ Not: Tek tük de
olsa peygamberimizin bile yüzünün resmedildiği minyatürlere rastlanır ama bunların
sayısı bir elin parmaklarını geçmez.]
Peki diğer peygamberler ve eşleri giyinik miydiler? Başörtü kullanırlar mıydı?
Giyinik oldukları konusunda tüm semavi dinler ittifak etmiş olsalar da başörtü
konusunu bir kaç örnek dışında bilmiyoruz ama en azından Hz. İsa’nın Annesi
Meryem’i tüm Hıristiyan ikonlarında ve
heykellerde giyinik ve başörtülü bir kadın olarak görüyoruz.
Peki en eski uygarlıklarda başörtüsü var
mıydı?
Aşağı yukarı aklınıza gelecek her uygarlıkta başörtüsü vardı. Bu örtülerin
kullanılış amaçları çok farklı farklı olsa da Hint uygarlıklarından Pers
Uygarlığına, Pers Uygarlığından Anadolu’daki tüm uygarlıklara, Yunan ve Roma Uygarlıklarına, Mısır Uygarlığına kadar tüm uygarlıklarda
başörtüsü vardı. Dahası sadece kadınların baş örtüleri değil kimi uygarlıklarda
erkeklerin de baş örtüleri vardı. Hatta Müslümanların takkesi, Yahudilerin kipası bile bir çeşit örtüydü ama
en cafcaflı baş örtme Hint Uygarlığında göze çarpıyordu erkekler için..
Neyse konumuz kadın başörtüsü olduğu için oradan devem edelim.
Bugün ülkemizde kadınlarımızın kullandıkları başörtüler asırlar önce Sümer
tapınak fahişelerinin kullandıkları örtüler midir?
Evet bu iddia ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’a ait ve bu iddiadan yola çıkan
pek çok kişi mal bulmuş mağribi gibi yapışır bu iddiaya ve ‘’ Bakın gördünüz mü
sizin o baş örtüsü dediğiniz şey aslında fahişe kıyafetiymiş / kıyafetidir.’’ Der.
Peki gerçekten de öyle midir? Yani başörtüsü
Sümer Tapınak Fahişelerinin kıyafetinin
bir parçası mıdır?
Ha bu arada bilmeyenler için açıklayalım: Tapınak Fahişeleri kendilerini
Tanrılara adamış olan fahişelermiş. İyi
de Tanrılar diye bir halt olmadığına göre bu fahişeler kimlere fahişelik
ederlermiş? Tabii ki tanrıların yer yüzündeki vekilleri olan krallara...
Yani tapınaklar bir nevi kralların haremleri.
Krallar, isterlerse saraylarındaki haremlerdeki kadınlarla( cariyeler )
isterlerse tapınaktaki fahişelerle
cinsel ilişkiye giriyorlar.
Neyse soruyu gargaraya getirmeyelim. Baş örtüsü tapınak fahişelerinin örtüsü müdür?
Sümerlere göre evet. Sümer kültüründe tapınak fahişeleri başlarını örterlermiş.
Ancak burada kesmemek lazım lafı. Bu
lafın devamı var çünkü.
Evet Sümerlerde tapınak fahişeleri başlarını örterlermiş ama Kral III. Ur
zamanından kalma bir tabletten anladığımız kadarıyla kadınlar ve zaman zaman tapınak fahişeleri başlarını örterken normal
fahişeler ve cariyelerin böyle bir yükümlülüğü yokmuş.
Yani Sümerlerde Kralın hizmetinde
oldukları için saygın bir konumda olan Tapınak Fahişleri isterlerse örtünme hakkına sahipler.
Örtünmeyi ise diğer sıradan fahişelerden ayrı tutulmak için yapıyorlar. Ayrıca normal kadınlar örtünüyorlar. Ancak
Sümerlerde örtünmek ile ilgili bir kanun yok. Bu yazdıklarımız benimsenmiş kurallar.
Uyma zorunluluğu yok. Başörtüsü ise normal hür kadınların örtüsü ama Tapınak
Fahişeleri de bu örtüyü kullanabiliyorlar. Sadece onlara has bir giyim şekli
değil
Ancak Anadolu ve Mezopotamya’nın başka uygarlıklarında da örtünmenin yani
konumuz olan başörtüsünün olduğunu ve fahişeliğin değil tam tersi saygınlığın
sembolü olduğunu görüyoruz.
Mesela Babil Uygarlığından kalan bir metinde yalancı şahitlik yapan hür bir
kadına başı açık dolaşma cezası verildiğini görüyoruz. Evet başı açık dolaşmak bir ceza...
Bir başka Babil yazıtında babasının evlenecek kızının başına kokulu yağ
sürdükten sonra başını örttüğünü ( Duvak olayı herhalde) bu örtünün evlendiği
erkek tarafından açıldığı yazılmaktadır. Yani her halükarda başörtü saygınlığın
alameti...
Ama bitmedi.
Asurlular olayı kanuna dökmüşler.
Asur kanunlarının kırkıncı maddesi şöyle diyor:
“İster evli, dul veya Asurlu kadın
olsun, dışarı çıkarken başlarını açmayacaklar. Genç kızlar ya şal ya da elbise
ya da gulinu ile örtünmelidir. Başları açık olmamalı. Kendilerini evdeyken
örtmeyecekler. Efendileriyle dışarı çıkan köleler örtünmeli. Evlenen cariyeler
dışarı çıkarken yine örtünmelidir.
Evlenmemiş cariyeler başlarını açık
tutmalı ve dışarı çıkarken kendilerini örtmemelidir. Fahişeler örtünmeyecek ve
başları açık olacak. Eğer birisi peçeli bir fahişeyle karşılaşırsa, onu
tutuklamalı, tanık bulmalı, saraya getirmeli, süslerine el koymamalı, ama onu
yakalayan kişi örtüsünü çıkarmalıdır. Sonra elli dayak alacak ve kafasından
katran dökülecek.
Eğer bir adam peçeli bir fahişeyle karşılaşırsa, ancak gitmesine izin verirse
ve onu saraya getirmezse, o zaman böyle bir adam elli dayak ile cezalandırılır.
Onu ihbar edenler elbisesini alacak, kulaklarını delecek ve bu deliklere ipler
takacak ve ipleri sırtına bağlayacaktır.”
Dikkatinizi çekti mi bilmem Babillerde evli ya da dul kadınlar genç kızlar dışarı
çıkarken başlarını örtmek zorundalar. Başını örtmesi yasak olanlar ise
fahişeler. Hatta o kadar ki başını örten bir fahişeye rastlanır da o
görmezlikten gelinirse bunun bile çok feci ( elli sopa ) cezası var.
Görüldüğü gibi eski Anadolu ve Mezopotamya uygarlıklarında başörtüsü Tapınak
Fahişelerinin veya fahişelerin kıyafeti değil tam tersine toplumda saygı
duyulan kadınların kıyafeti. Tapınak Fahişeleri zaman zaman kullansalar da
fahişe oldukları herkes tarafından bilinsin diye değil tam tersine hiç kimse
onların fahişe olduğunu anlamasın diye örtünüyorlar zira yukarıda da belirttiğim
gibi toplumda saygın bir yere sahip olan kadınlar örtünüyor.
Peki Hindistan’da nasıldı?
Hint halkı bilindiği gibi Kastlara ayrılmıştı ve kastlar arasında kesin
çizgiler vardı. Bu kadar kesin çizgilerle
birbirlerinden ayrı olan bu insanlarda tek ortak nokta her kastta kadınların
örtüsüz olarak sokağa çıkamamalarıydı.
Pers İmparatorluğunda da durum farklı değildir. Kadınlar örtünmeden sokağa
çıkamazlardı.
Antik Yunan ve Mısır’da durum nasıldı?
Eski Çağ Filozofu,
Heraklit, Antik Yunan ve Mısır’da yaşayan kadınların baş giyimini şöyle tarif
etmiştir:
“Giysilerin başa gelen kısmı
öyle sarılır ki, yüzün tümü peçeyle örtülmüş gibi görünür. Zira sadece gözler
ortada kalır, yüzün diğer bölümleri ise giysinin bir parçası ile tamamen
örtülür. Bütün kadınlar bu şekilde beyaz renkli giysiler giyerler.”