Hangi hayalin kimsesizliğinde yıkıldım ve hangi teşrifti sadık kaldığım yalnızlığın da bekası ve hüsran çeşmemde tamah etmediğim beşeri zaaflara ve benlik zincirimi kırdım da geldim huzurunuza ve biz olmanın şiarı idi yazdığım her cümle çünkü cümleten sevdim sizleri ve bağlandım ve değerlerimden üreyen bir saygınlıktı haşmetli acıların koyu grisinde girift binlerce hece acının da yağmalandığı bir gece hüznünde yaşlarıma katık ederken şiirleri…

 

 

Bir vedanın ön provasıydı gece en çok da hükmeden acılardan başımı alamadığım ama boynum bükük değildi her şeye rağmen ve nemalandığım insanlığın ve sevginin bitimsiz hutbesinde serildi serileli iç sesim sancılı bir vaveyla idi bazen töhmet altında kalan ve ben iğne ile değil kalemle kazarken kuyumu ve unutulmuşluğuma nazire eden yerin göğün alaylı gülüşleri elbet Nisan tasında biriktirdim ben şiirlerimi ve gözyaşımı.

 

 



 

Bir sarkıtsa hüzün,

Dipçiğinde ömrün sureler içinde kaybolduğum

Gölgemi payidar kılan gün ışığından kaçtığım

Her halükarda insanları yürekten sevip

Hayattan ve kendimden uzaklaştığım.

 

Makul bir sevgiden öte içimdeki dehlizde

Şakıyan iç sesimi gagalayan kuşları tiz sesinde

Varlığımla iz düştüğüm sadece şiirin gölgesinde

Geçecekken ömrün kalanı

Soyut bir alfabe belki de

Elbet aşkın ve sevginin rüzgârı

İstiflediğim kadar duyguları

İman gücümden öteye gidemediğim bir cihan ki

Yapıp yapacaklarımdan kalan geride

Sadece tek kişilik bir kaygı

Elbet hayatla ve kendimle uzlaşı

Mümkün olmasa da ben bir kez Allah rızası ile çıktım yola

Yaratan’dan dolayı yaratılanı sevdiğim

Öyle ki sökün eden her yeni günde

Yeni yenilgiler yüklendiğim.

 

Defolu bir elbise gibi önüme çıkan o kumaş

Elbet hayatın kumaşı ve yalnızlığımın

Söküklerini diktiğim hece hece

Kekelemeden sevmenin de güncesi

Şerh düştüğüm her kelime

Elbet eşlik eden yürekten taşan sevgime.

 

Hangi yıldız hangi yalnızlıkta parlar, söyle?

Hangi çiçekten dökülür polenler?

Hangi retinada saklıdır kör nokta?

Aymazlığın da ta kendisi

Bir şiirden medet umup

Kendime d/okunma arzusu

Elbet karanlığın da hicvi

Gerçi sevgiyle aydınlık kıldığım mizacı

Gecenin bazen sayıp söven bir zifir

Oysaki ak bildiğim her duygum ve yazgım

Sözüm ona kalem olacaktı sihir.

 

Tünediğim kadar türettiğim binlerce duygu ve cümle

Bir tebessüm dilerken için için ağladığım her şiirde

Külden hatıralar ve dünde kalanlar

Geç anladım ki;

Benmişim yok sayılan her zümrede

Baş veren umudun kırıldığı

Ve solduğu kadar iç sesimin dalgalarında

Kaybolan bir rota gibi bir ufukta saklı belki

Her açmaza düşüp de içine gömüldüğüm sayfanın

Bazen atarken beti benzi

Ben miyim yoksa şafak sayan bir sonraki şiire…

 

Her gün her ölgün güz dönümü

Her hüzün bir kelime ile sırdaş iken günü

Gece bildiğim yarım yamalak bir sevinç

Elbet kalemin ucuyla çıktığım her tefriş

Nasıl ki acılarmış uleması yüreğin

Açamadığım bir yaprak belki de

Gizimde saklı bir tebessüm kadar da hak ettiğim

En azından semazen ruhumla tavaf ettiğim

Bir eksen bir minval

Şerh düştüğüm bir umut furyası ki

Yalnız kalmanın elbet meali

Sözcüklere biçtiğim kılıf ve sırdaş imlerin

Başkaldırdığı bir gece vakti

Özlemin doruğunda bir seyyah

Yüreği ile yaşadığı kadar yine yüreği ile yazdığı…


( Şafak Saydığım... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 15.04.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.