Bir mimoza bahçesi, aşkın rakkasesi gün ışığına duyulan özlemin peçesinde saklı mahremiyet ve uçuşan etekleri mehtabın bazense esen soytarı rüzgârın sinesinde saklı aşkın busesi ne de olsa acıya düşkün şairin cennet bahçesinde ezilen yüreğinde saklı mahcubiyet bir bilinmeze gebe elbet hayat ve kâinat en çok da sessizliğin kehanetinde gölgelerden ibaret bir tenhada kıpraşan o bitimsiz hasret…

 

 

Geviş getiren bir gece layığı ile yaşamaksa hayatın gök kubbeden firar etti edecek Zümrüdüanka sedef yalnızlığın mermer mezar başlığı elbet siması yabancı değil hüznün bekası umutla kesişen yolunda her an taşacakmış gibi kabından mevsimin bakir pembesi hala teslimken yağmura günün nezdinde hazır ol’da şair ve kalemin de tebessüm eşliğinde firar etti edecek ruhu…

 

 

 

 


Kundaklanan bir gülümseme

Belki de mecazi bir firar:

İsyanın kubbesinde saklı solgun yüzlü rüzgâr

Bir lanetse çemkiren iblisten sıçrayan çamur gibi

Bir sezi ise sevecen yüreğin iksiri

Bir aşksa gardını alacak

Belki de yalnızlığın bekçisi.

 

Her büyüyen gün ışığı

Tevazu yüklü gecenin uçuşan dumanı

Renklerin de en asili iken siyahın duvağı

Beyaz bir cennet bahşedilesi

Mazlum ve masum olmanın tek kaidesi

Elbet sessizce yaşamak ve sevmek

Aşkı layığıyla yaşatan bir düş gibi

Kundaklanan mutlulukta saklı

Yırtık bir resim gibi

Meyledilen umuda

Makberi yüreğin paramparça olsa da.

 

İçselleşen gökyüzü

Her nokta atışı mevsimin de süre gelen o bitimsiz rahmeti

Bir çiy damlası kadar yalnız ve asi

Bir sağanakta saklı bunca acının da aksi

Elbet sehven ölü bir gün

Varlığı kundaklayan çözülmez o kör düğüm

Şiarı mı ömrün?

Kesif bir sessizliğe tabi

Şiir ve mevsimin feri

Nasıl ki düşkün Rabbine

Bir sekant kadar kısa iken gözyaşı

Rahmeti kucaklayan gönlün tek muradı.

 

Telaffuz edilesi hiçlik

Tevazu yüklü sessizlik

Sıradan bir ömrün ötesinde saklı varlık

Nasıl ki dokunulmazlığı aşkın sadece Rabbine sadık

Sönmek bilmeyen ateşin kor nefesi.

 

Zümreler yüklenip de acıları

Sancılanan yeryüzünün solmak bilmeyen niyazı

Bir örtü adeta

Bir örüntü düşen yola

Bir öğreti iken umudun o tok sesi

Hali hazırda uyruğu olmayan bir acı gibi

Beti benzi atan mevsimde saklı

Ağıtların en ağırı

Yükü hafifleten duaların meali

Elbet varmaksa en tepeye

Başlamışken birden saymaya

Sonsuzluğu kucaklamak adına

Sevdikçe seven aciz bir yüreğin hicreti

Yeter ki kabul görsün Mevla’nın katında…

 

 

 


( Yeter Ki Kabul Göreyim Mevlanın Katında başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 10.04.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.