Monolog Röportaj-Anlatımla Anlaşılma
Arasında Bulunan İnce Perde-
-Sevgili okuyucularımız, şiirle
yeniden gönül penceremizi açarak duygu ve hisleri arasında gezinmek için
tekrardan karşınızdayız. Konuğumuz yine Gülveren. Sayın Gülveren hoş geldiniz. Bize
şiirde anlatım bakımında mısralar arasında ince perdeler varmış gibi yazılan
şiirlerde, anlatılmaya çalışılan o ince perdeyi aralamak için, okuyucular açsın
gönül dünyaların düşüncelerle fark etmeyle anlasınlar diye yazılmıştır
diyebilir miyiz?
-Öncelikle okuyucularıma selamlar
vereyim ve size hoş bulduk diyerek, beni okuyucularımla buluşturduğun için
teşekkürlerimi edeyim. Öncelikle çoğu şiirler ilk okunmayla anlaşılacak
şiirlerdir, bazen de hemen fark edilecek anlamada yazılmıyor, okuyucu
araştırmayla değişik yönlerde düşünmeye araştırmaya götüren, kendisini bilgiye
ulaşarak bilgilenmesiyle fark etmesiyle, konuya uzak kalmadan içine dahil
olarak, belirgin olmayan farkların kendince fark etmesiyle şiire katkı
sağlanması şeklinde yazılır. Şair büyük umutlarla yazdığı şiirine, okuyucunun da
gönlünü katarak anlaşılmak adına, anlaşılmanın kapısını açarak anlamaya kapı
açmasını isteyerek hem kendini hem de okuyucusunu memnun etmek ister. Şair
büyük bir mücadele içinde yazarken okuyucusunun da mücadele ederek anlaması
için bir kapı açar. Şiirdeki bu esrarlı dünyaya herkes giremez okuyucu biraz meşakkatle
araştırmayla, gönlünü içine katarak girebilir, zaten şiirde bu değil midir
,duygu ve hislerin hecelerin eşliğinde gezinmek, gülümsetmek gülmek… Okuyucu
okurken sorular sorarak bu sorulara cevap bulması gerekir, ruhunu
bilinmezlikten değersiz tutkulardan savlardan yakan lavlardan sorular sorarak
bu sorulara cevaplar bularak dinlendirir…Bu tür şiirlerde anlamın okuyucu ile tamamlanması
için yazılmıştır, şair kendini yarım görür ve yazar okuyucu ile buluşur okuyucu
fikri düşüncesi ile anlar ve tamamalar ve iki yarım bir tam olurlar.
Uzaktan seviyorum seni
kokunu alamadan,
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum
Cemal Süreyya
-Ben okuyucu olarak bunu anlamaya
çalışayım. Bir insan nasıl uzaktan sevebilir ki? Kokusunu almadan? Boynuna sarılmadan?
Elini tutmadan, yüreğine güzel dokunaklı sözler söylemeden? Düşüneyim bu nasıl
olur diye kendime sorayım? Olsa olsa bu aşkla olur az aşkı inceleyeyim, aşkla
sevenlerin hallerini izleyeyim gözlemleyeyim…
“Aşk tek bir kişiye, Sevgi birçok
kişiye hissedilir
Aşk bir duygu, Sevgi bir durumdur
Aşk, birçoklarının zannettiği gibi
birlikte yaşanılan bir duygu değildir. Aşk, her zaman tek başına yaşanılır. Âşık
olan kişi aşkını yalnız yaşar. Aşk paylaşılamaz. Çünkü aşk çift yönlü bir etkileşimin
ortaya çıkardığı duygu yoğunluğu değildir. Bir tek kişinin karşı cinsten
etkilenmesiyle ortaya çıkan bir duygu yoğunluğudur.
Karşınızdaki kişiye birdenbire
“Sana âşık oldum” diyebilirsiniz. Ancak “Seni seviyorum” diyemezsiniz. Bu tuhaf
karşılanacaktır. Aşkta yaşanılan duygu yoğunluğu sevgiye nazaran daha fazladır.
Müthiş bir duygusal haz yaşarsınız. Mideniz bulanır, kalp atışlarınız artar,
ağzınız kurur, sakarlaşırsınız. Buna karşın etkilendiğiniz kişi aynı derecede
bir duygu yoğunluna sahip değildir. Daha çok şaşkındır.
Zihinsel olarak, kişi âşık
olduğunda akıl ve mantık mekanizmaları sağlıklı çalışmaz. Algısal bilgiler
büyük yoğunlukla akıl üzerinden değil, duygu üzerinden düşünceye aktarılır.
Buda âşık olduğumuzda olayları ve olguları sağlıklı değerlendirmemize engel
olur. Birçok aşk yoğun ve hızlı yaşanır ama çabuk biter. Gerçek hayatta mutlu
biten aşkların sayısı oldukça azdır.” Alıntıdır.
Bunu da buyurun sizler anlatın.
Bir serçenin kanadın kırk kanlıya
yüklettim
Kırk çift dahi çekmedi kaldı şöyle
yazılı.
Yunus Emre
-Gerçekten çok güzel anlattınız.
-Yunus Emre’nin bu mısrasın ben
değil Üstat Niyazi Misrı açıklamış ondan dinleyelim ve anlayalım yoksa bu kadar
derin konuyu hemen bulmamız kolay olmayacak.
"Bir serçenin kanadın
kırk kanlıya yüklettim
Kırk
çift dahi çekmedi kaldı şöyle yazılı."
Bu beyt tarikat ilminin şerefi ve lüzumu
ve sülük ehlini sülûke teşvik beyanındadır. Dış tarafın düzeltilmesinden
önce için daha önce düzeltilmesi gerektiğini beyan eder. Zira amelin zahiri
kolay, batını ziyade güç olduğundandır.
Kağnı ile yürümek zahir (dışın) ameline misaldir. Kanat ile
uçmak bâtın ameline misaldir. Şimdi bâtın ehlinin ameli dışı gören riya ehline
ziyade ağır gelir. Çünkü riyalı amel kolaydır. Her ne kadar saman gibi
çok olsa değeri azdır, ama hulûs ile olan amel güçtür ve ağırdır. Lâkin her ne
kadar altın gibi az da olsa değeri fazladır. “Bir saat
tefekkür, bir sene ibadetten hayırlıdır”[5] “Allah Teâlâ’nın kuluna olan
cezbesi, ins ve cinnin amellerine denktir.”[6]
Batın amellerinde terk vardır, kağnı ile
gitmek gibi değildir. Çünkü tarikat ehlinin ilk ameli terk-i dünyadır. Terk melekût âlemine doğru uçmak için kanattır.
Murat yakın ile olan ibadettir.
“Ehl’ullah’ın kanatları var, tüyü
yoktur. Zira nurdandır. Melekût âlemine doğru uçarlar.” kanatlar olarda
terkleri sebebiyledir. Şeyhlerin telkini, Hz. Muhammed sallallâhü aleyhi
ve sellemin mayası ve esma zikri usulüne devam ve ağır perhizler ile biter.
Tarikat ehlinin en alt makamında olanın
ihlâsını, sıdkını, yakinini ve güzel itikadını kırk
âbidin gönlü çekemez. Çünkü bunlarda terk vardır.
“Dünya sevgisi her çeşit hatalı
davranışların başıdır. Bir şeye olan sevgin seni kör ve sağır yapar.”(Kütüb-i Sitte)
Bir kimse nohut kadar cevheri kırk
kağnıya yüklettim çekemedi demiş olsa murat onun kıymetidir ki hadd-i zatında
yüz altın eder. Bu surette bir cevheri kırk elli kağnıya yükletmek uygundur.
Bu temsil hal ehlinin en düşük
mertebesinde olanlara göredir. Zira serçe kuşların zayıfıdır. Uzak sefer
edemez. Yüksek mertebede olanlar doğanlar ve şahinler gibidirler. Onların
birinin ameli ve yakini ve zevki yüz bin âbidin amellerinden ve yakinlerinden
ve zevklerinden fazladır. Onların kanadını kağnı değil belki yer, gök, arş,
kürsi çekemez.Alıntıdır (https://nurettintemurtas.wordpress.com/)
-Teşekkürler ederiz, yeni bir şiirle
gönül perdemizi ve penceremizi açarak gülümsemek duygular içinde gezinmek için
buluşmak üzere.
Mehmet Aluç/Gülveren