Çocuklar Mezarlıkta.
Bir bölümü benim, bir bölümü bir arkadaşımın başından geçen tamamen gerçek bir
olay
******************
Görev yaptığım yerlerden birinde ( Halkını rencide etmemek adına neresi
olduğunu yazmıyorum) bir yabancı için en sıkıntılı husus kiracı olmaktı. Zira
ev sahipleri oldukça mızmız ve müşkülpesent insanlardı. Öyle ki bazen evlerini
yıllarca kiraya vermezler, ille de standartlarına göre bir kiracı beklerlerdi.
Yabancılar kimdi peki? Tabii ki meslek
yüksek okulu öğrencileri ve memurlar.
Öğrencilerin bir ev bulabilme şansları neredeyse sıfırdı. Hele de erkek
öğrencilerin. Kız öğrenciler daha tertipli düzenli olurlar deiye onlara tek tük
ev veren olurdu ama ev sahipleri tam bir gardiyan gibi evi sıkı tarassut
altında tutar eğer ve bir adet erkek sinek dahi tesadüfen konacak olsa kızlara
anında sepet havası çekerlerdi.
Memurlar nispeten daha şanslıydı. Neticede maaşı olan insanlar oldukları için
kira ödemede bir sıkıntı olmayacağı düşünülürdü ama yine de onların da bazı
kriterlere uymaları gerekiyordu.
En önemli konu da mutlak surette bir torpilinizin
olması gerekiyordu bir ev kiralayabilmek için. Evet evet, bir torpilinizin, size
kefil olacak bir yerlinin olması gerekiyordu ki ev sahibi ile aranızda bir problem olursa ev sahibi o
vatandaşın yakasına yapışsın ‘’ Nereden buldun bunları?’’ diye.
Hasan Bey büyük ümitlerle ve kendi isteği ile geldiği bu cennet köşesinde
geldiği günden itibaren üç gün ev aradı. Girmediği sokak, dolaşmadığı cadde
bırakmadı ama maalesef ev sahiplerinin belirlediği hiç bir kritere uygun
değildi. Birincisi bir torpili yoktu. O
beldede bir tane bile tanıdığı yoktu.
İkincisi: İki çocuğu vardı ve ev
sahipleri çocuklu aileye ev vermiyorlardı.
Eşi Raife Hanım, oğulları Hüseyin ve İsmail ile üç gündür dolaşmaktan
ayaklarına kara sular inmişti ama çocuklarını gören ev sahipleri ‘’ kusura
bakmayın, çocuklu aileye ev vermiyoruz. Ayrıca bir kefiliniz de yok diyorlardı.
Hasan Bey sonunda baktı olmayacak, görev yaptığı kurumda arkadaşlarından birini
yalvar yakar kefil yaptı ve arkadaşı telefonla bir ev sahibini aradı.
-Alooo Mehmet Abi. Ben Faruk. Senin eve
bir kiracı çıktı.
-..........
-Ya bizim kurumda memur. Hiç merak etme. Kiran sorun olmayacak. Ben arkadaşı tuttum.
-......
-Ya tamam kefilim kendisine. Sana gönderiyorum. Konuşursunuz. Anlaşabilirseniz
bence evi ver arkadaşa.
-........
-Tamam hemen gönderiyorum. Sen evden ayrılma hemen geliyorlar.
Hasan Bey neredeyse Faruk Bey’in ellerini öpecek...
-Allah senden Razı olsun Faruk Bey. Allah ne muradın avarsa versin. Şimdi bana Mehmet Bey’in evini tarif edebilir
misin?
-Tarife gerek yok kardeşim. Ben seni eve
kadar götüreyim arabamla. Ev eğer
gördüysen bizim beldenin girişindeki mezarlığa çok yakın.
-Çok çok teşekkürler.
Hasan Bey, kurumun bahçesinde bekleyen eşi Raife, oğulları Hüseyin ve İsmail’e
seslendi: ‘’ Haydi gelin. Bir ev bulduk. Atlayın arabaya gidiyoruz.’’
Hep birlikte Faruk Bey’in arabasına bindiler. Yolda Faruk Bey
-Hasan kardeşim, Mehmet Bey bu çocukları görünce evi vermeyebilir. O da
çocuksuz aileye evi vereceğim diyordu.
-Sen işin o kısmını bana bırak Faruk Bey kardeşim. Senden ricam, bizi
mezarlığın önünde bırak, evi tarif et
gerisini ben hallederim inşallah.
-Tamam kardeşim. Allah yardımcın olsun.
Faruk Bey, Hasan Bey’i, eşi ve çocuklarını mezarlığın önünde bıraktı, evi tarif
etti ve iş yerine döndü.
Hasan Bey, iki çocuğunu mezarlığa soktu.
-Çocuklar, biz dönene kadar siz burada bekleyin. Bir yerlere kaybolmayın tamam
mı?
-Tamam baba.
Sonra eşinin şaşkın bakışları arasında onu koluna takıp Mehmet Bey’in zilini
çaldı.
-Mehmet Bey’le mi müşerref oluyorum?
-Evet, siz de Faruk bey’in bahsettiği kiracılar olmalısınız. Buyurun içeride
konuşalım.
Karı-koca içeri girdiler. Mehmet Bey direkt lafa girdi.
-Faruk bey’le aynı yerde çalışıyorsunuz değil mi?
-Evet efendim.
-Güzel... Çocuk filan da görmüyorum.
Onlar nerede.
-Onları maalesef mezarlıkta beyefendi.
-Vah vahhh. Çok üzüldüm. Çok oldu mu
onlardan ayrılalı?
-Yok beyefendi. Çok olmadı. Daha çok yeni.
-Tüh tüh tühhh. Çok çok üzüldüm. Allah
sabırlar versin. Zordur evlattan ayrı kalmak.
-Haklısınız beyefendi çok zor. Şimdi onların da burada olmasını, bizimle
birlikte şu nefis kurabiyelerinizden atıştırmalarını, şu tavşan kanı çayınızdan
içmelerini ne kadar isterdim bilemezsiniz.
-Ne diyeyim. Allah sabırlar versin. Allah cennetinde kavuştursun.
-Amin efendim amin.. Allah cennetten önce de kavuşturacak inşallah.
-Anlamadım?
Bu arada karısı Hasan Bey’e bir çimdik attı ‘’ N’aapıyorsun, her şeyi berbat
edeceksin bâbından ‘’
-Yani demem o ki onları o kadar özlüyoruz ki Rabbim dilerse onları bize bu
dünyada da gösterir.
Mehmet Bey içinden ‘’ Helal olsun Faruk’a hem dindar hem de çocuksuz bir kiracı
gönderdi bana’’ Diye sevinirken Hasan Bey de ‘’ Oldu bu iş galiba’’ Diye
düşünüyordu.
-Evet Hasan Bey. Ev sizin. Gezin dolaşın beğenirseniz oturup kirasını
konuşalım.
-Yok Mehmet Bey. Kirasına da eve de razıyız. Siz yeter ki he deyin.
-Dedim bile. Ama bir şartım var.
-Yapmayın ama..
-Yok yok zor bir şart değil. Çocuk falan yapmayacaksınız hepsi o.
-Haa o mu? Zaten biz de iki taneden
sonra bir daha düşünmüyoruz.
-Aaa iki tane miydi?
-Yaa iki taneydi. İkisini birden mezarlığa koyduk.
Onlardan sonra da zaten bir daha çocuk yapmayı düşünmüyoruz.
-Eyi o zaman. Buyurun anahtarları. Güle güle oturun. Haa evi nasıl verdiysem öyle teslim
edilmesini isterim.
Evet, böylece Hasan bey evi tuttu.
Mehmet Bey bir iki gün sonra Hasan Bey’in iki çocuğunu görünce bayağı
bir şok yaşadı, bayağı bir tantana yaptıysa da Hasan Bey ‘’ Ben seni kandırmadım.
Çocuklarım yok da demedim. Sadece mezarlığa kouduk dedim. Gerçekten de senden evi isterken
mezarlıktaydı ikisi de. Sen yanlış anladıysan ben n’aapayım’’ Dedi.
Mehmet Bey, Hasan Bey’i evden çıkarmak istese de bu pek mümkün değildi zira
oraların töresinde eve gelen kiracı hemen bir kaç gün sonra evden çıkarsa gerek
ev sahibi gerek kiracı hakkında bin tane aslı astarı olmayan dedikodu
üretilirdi. Mehmet Bey bunu göze alamazdı. Zaten kısa süre içinde çocukların
hiç de sorun olmadıklarını gören Mehmet Bey, kiracılarına, kiracıları Mehmet
Bey’e alışmışlardı.
(
Çocuklar Mezarlıkta. başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
2.04.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.