Düş sağanağına yakalanmış kıyamın
esrarını koklayan rengine hasretim mutlu diyarların.
Sözcükler iken taban tepen aşkın
kulvarında
Sağdıcı efkârın
Belli belirsiz bir ufuk ki çatık
kaşlı
İstem dışı yaşın da firarında
Gözlerime doldu dolacak umudun
heceleri
Gök mavisi gözleri annemin
Suskunluğumu dindiren o yeminde saklı.
Merhametin ve sevginin rüzgarı
Her çentik günü tırmalayan
Her dua huzura yuvarlandığım
Gecenin kısmetidir yazmaya durduğum
Şiirin gövdesine saplanan
İmgelerden kurtulmayı başaran kalemin
Bitimsiz niyazı
Ne de olsa düş çukurunda yüzdüğüm
Bir nimet ki soluduğum
Sözcüklere sürdüğüm iffet gibi
Meali hayatın
Takılı tekerinde yüreğin
Bir serenat misali dile gelen
Duyguların hürmet ettiği
Tozutan mevsim nasıl ki kibirsiz
Efsunlu bir tutam hüzne
Kucak açan mabedinde ömrün
Sarıldığım her dizede saklı
Mümin varlığıma doğan güneşi
Asla sonlandırmasın Rabbim.
Heceler yuvarlanırken taş ocağından
Yüreğin de pişekarı solmadan açmaya
niyet eden
Şiir gibi yaslı
Çiçek gibi nazlı
Elzem bir dönemeç ki
Kaybolmanın ertesi
Gün yüzüne çıkan içimde saklı teselli.
Kat izi dünün
B/ölündüğü kadar ömrün
Nazarında heyelanlar sunan
Bilinmezin şerh düştüğü
Her satır başı
Olmalıdır doğumumun müjdecisi
Saniyeler ki asra tekabül eden
Sevdalı nameler yüreği aralıksız ihya
eden
Meali elbet bilinmezin
Kayrasında saklanmış her düşün de
gerçek olduğu
Çaresizliğe ışık yüreğe neşe
Pompalayan bir evren
Soluksuz yol aldığım evrelerden
Firar eden şu zemheri olsa bile
Sıcaklığını hissettiğim
Elbet saklı olduğum anne duasında
Göğe takılı kalp gözümün aralıksız
soluğunda.
Sonlansın yeter ki
Hüzne biat hangi günde saklıysa hüzün
Varlığına delalet huzurun ve Rabbin
İçten içe yakardığım uzun gecelerin
nezdinde
Yakarışıma sahip çıkan ulvi varlığı
Nazı niyazı sonlanmayan şu aciz
benliğime
Aralıksız hicretinde duaların