Uyutuş Büyük Selçuklu-Nazire 1

 

“Öğle namazını müteakip Isfahan’dan altı atlı arkadaşı ile yola çıkıp  Gürcistan sınırındaki Kuvel kalesine kadar 1450 Km yol kat eden Sencer burada arkadaşları ile 3000 Haçlıyı beş dakikada doğradıktan sonra tekrar 1450 Km yol kat edip Isfahan’a geldi ve Hemedan’a kadar 467 Km yol kat edip kardeşi  Tekiş’i bir tokatta devirdikten sonra 467 Km yol tepip Isfahan’a dönmüş olan Sultan Melikşah’a müjdeyi verdi. Sonra 132 Km yok tepip Turna Hatun’u Şelemzar Kalesinden alarak Isfahan’a getrdi. Bir kuaförde saç, manikür, pedikür ağda epilasyon ne varsa hallettirdikten sonra Madam Coco’dan gelinliği de giydirip Sultan Melikşah'ın verdiği at arabasıyla yola çıktılar ve 2250 Km Yol teptikten sonra İznik'teki Kınık obasına vasıl olduklarında ikindi ezanı henüz okunuyordu.

İkindi ezanını müteakip hemen toy başladı. Ve akşam namazına doğru da 6 Yaşındaki Sencer ile 2 Yaşındaki Turna Hatun’un nikâhları kıyıldı.(Sami Biberoğlu- Uyutuş Büyük Selçuklu)”

 

Ben kaldığı yerden devam edeyim. Sencer dünya evine girerken tapar Annesi olduğu halde bilemediği yakınlık sıcaklık duyduğu Başula hatuna yakın davranarak onda Anne sıcaklığının merkezini aramanın uğraşısı içinde tetkik çalışmaları içinde gerçeğe yaklaşmak üzereydi. Nizamı mülkün bakışlarının kaçamaklarla dolu olması, Başula hatununla yakın fısfıs konuşmalarından kıl kapması sonucunda annesin Başula hatun olduğunu öğrenmesine az kalmıştı. Terken Hatunda bu konuda bir şeyler duymuş, mezarı açtırmak üzereyken Terken Hatun yakalanmış bayağı bir fırça yemişti. Melikşah sevdiği Kıpçak hatunu Baş ulu’yu doğum yaparken kaybettiği haberini de almıştır, bu haber onun tahta kalması için elzem olduğu için kendisinden de gizlenmiştir bunun duyulması tahtından edebilirdi hatta etmek üzereyken, gelişen olaylarla başka bir güne kalsa da bunu önlemek ne kadar doğru olacaktı tartışma konusuydu.( Kıpçak-Selçuklu düşmanlığı sebebiyle yeni doğan bebek, devletin devamlılığı için tehlike arz ediyordur (muş) kime göre bu tartışılabilinir)

Aşkla, sırla ve mücadele ile yoğrulmuş destansı bir yolculuk ile başlayan dizi…

Melikşah, Anadolu’nun kapılarını Türklere açan Selçuklu Hükümdarı Sultan Alparslan’ın ölümünün ardından tahta geçer bu sancılı bir geçiştir. Aynı gün çok sevdiği Kıpçak hatunu Başulu'yu doğum yaparken kaybettiği haberini de almıştır. Kıpçak-Selçuklu düşmanlığı sebebiyle yeni doğan bebek, devletin devamlılığı için tehlike arz ediyordur. Melikşah için bu durum çok zor olsa da onu bir daha görmemek ve sormamak üzere Nizamülmülk’e teslim eder.

Sultan Melikşah, Sultan Alparslan’dan aldığı Selçuklu Devleti’nin gücünü doruklara çıkarır. Fakat Selçuklu büyüdükçe düşmanları da hem devletin içinde hem de dışında çoğalmaktadır. Sencer’in var olmasıyla birer birer eksilirken beşer onar çoğalıyordu!

Doğumundan itibaren kaderinin devletle bir yazıldığı, ölene kadar da tek gayesinin devlete hizmet olacağı düsturuyla yetişen Sencer, yıllarca aldığı eğitimle idealist bir kahramana (Battal Gazi, Karaoğlan, Tarkan tahtını yolunu açarak yetiştirilerek ) dönüşür ve bu kahramanlıklar, onu Sultan Melikşah’ın fedaisi yapar, daha sonra Fatihin Fedaisi Kara Murat Battal Gazi yetişir bu ocakta. Nizamülmülk’ün en güvendiği adamlarından olan Sencer, devleti için tüm zorlu görevleri üstlenmeye hazırdır zaten.

 

Melikşah ve Sencer türlü tehlikeler ile mücadele ederken en büyük destekçileri Nizamülmülk gibi liyakatli devlet adamları, Gazalî gibi âlimler, Ömer Hayyam gibi bilim adamları, Yusuf Hamedani gibi irfan sahibi kişiler olacaktır, Rabbim sayılarını arttırsın. Diğer tarafta Karahanlı hanedanından gelen asil soylu Terken, Melikşah’ın hatunu olmanın verdiği güçle devlete hâkim olmak istiyordur. Fakat onun bu ihtiraslarının karşısında devletin Baş Hatunu olan Melikşah’ın anası Seferiye, Melikşah’ın oğlu Tapar’ın Hatunu olan Gevher ve saraya gelişiyle dengeleri değiştirecek olan asil Türkmen kızı Elçin olacaktır.

Selçukluyu yıkmaya yeminli Hasan Sabbah, devlete hâkim olmak isteyen Terken’in kurduğu tehlikeli entrikalar ve hepsinin ortasında amansız bir mücadeleye giren Sencer’in Turna ile yaşayacağı fırtınalı aşk şimdilik nikâhla tamamlanmıştı.(Alıntıyla birlikte birazda ben harmanladım).

Daha evliliğin ilk sabahında Haçlıların Komutanı Anderas düğün hediyesi olarak, sabahın köründe sevdiğinin koynunda yatmaya doymadan Sencer’in kaldığı Obaya, obaya baskın vermiştir. Gusül abdesti almadan, kılıcını alarak haçlılarla savaşarak, kahramanlıklarına bir kahramanlık daha katarak, Sevdiği Turna’nın gözünde yükselmiş,”her gecenin sabahında başım yine kahramanlıklarla dönüyor” diyerek koşup sarılmıştır. Sencer ise, ben haçlıları yere sermeden rahata ermem sevdiceğim, diyerek karşılık vermiştir. Turna.

-İşte bu kahramanlığınla aklımı başımdan aldın.

Diyerek obanın ortasında sarılmış alkışı kapmıştır.

Sencer

-Allah şahidim olsun bu gerdek gecesinin sabahında, beni rahatsız edenlere rahat yüzü göstermeyeceğim.

Turna.

-Gel yiğidim böylesi mutlu günümüzde beni bırakarak gitme, bu mutlu günümüzde bunun bir anlamı olmaz, daha sonra balayından sonra yaparsın.

Bu arada fon müziğinde Ferdi Babanın şarkısı çalınır. Tam da ambiyansa uygun olarak. Sanki Sencerin duygularını haykırıyordu.

Bir parça ümidi çok görme bana /Turnam

Ümitsiz bir aşkın anlamı olmaz/ nasıl anlatam

Severek açıver kalbini bana,/ gitmeme izin ver

Sevmeyen bir kalbin anlamı olmaz/ kurban olam

 

En gerçek bir askla uzat kolunu/ kaçma

Tanrı bile sever âşık kulunu/ unutma

Bos yere bekletme sakin yolunu/ kaçma

Yolcusuz yolların anlamı olmaz/ kurban olam

 

Ümit ver seveyim daha yıllarca/ ben seni

Ümitsiz yılların anlamı olmaz /isterim gülmeni

Sanki bir çiçeksin ben kuru bir dal /isterim hep açmanı

Çiçeksiz dalların anlamı olmaz /kurban olam

 

En gerçek bir askla uzat kolunu /bana

Tanrı bile sever asık kulunu /diyorum sana

Bos yere bekletme sakin yolunu /anlasana

Yolcusuz yolların anlamı olmaz/ kurban olam

(Şarkı sözünde az değişiklik yaptım yazan kardeşimden özür dilerim ambiyans için)

 

Sencer

-Duyuyor musun ötelerde beni tasdik eden, Ferdi babayı?

-Senin ikinci bir baban daha mı var?

-Yok, sevdiğim neyse bu uzun bir hikâye sonra anlatırım. Bırak beni gideyim anlasınlar görsünler kahramanlığımı. Anlattılar durdular, bunca yıl bana kahramanlık hikâyelerini bırak gideyim sevdiğim, hemen dönerim. Bırakmazsan eğer bana anlatılanların yalan yanlış uydurdular anlattılar mı diyeceğim? Ne suçumuz vardı ki, öyleyse yıllardır bu masallarla uyuduk…

-Ne diyorsun Sencer?

-Sevdiğim Ferdi babanın etkisindeyim hala.

-Gidersen aramıza engeller koyacaklar bizi birbirimizden ayıracaklar. Sana âşık olmasaydım böylesine deliler gibi sever miydim?

-Sende haklısın öyle ise başka bir güne kalsın seni üzmeyeyim, batan akşam güneşinden sonra yola çıkayım. Gel obamıza girelim, sana biraz teselli vereyim, bu teselli sana ilaç gibi gelecek memnun edecektir, turnam.

-Aramızdaki engelleri kaldıracaksa senden duymak isterim, Sencer’im. Ben gökte yıldızın olayım sen açan güneşim ol.

-Daha Gusül abdesti almadan çift dikişe geçemem için beni dürtüyorsun haberin olsun.

-Çift dikiş olsun sevdiğim, az önce zaten yırtın acımasızca… Vermeyen vefasız olmamak için elimden geleni yaptım.

-Bu dünyanın derdi bitmez, hele ki benim bizim gibi kahramanların kaderinde hep seferler vardır. Sabah olmadan yola çıkar aylar sonra döneriz, sen bunu iyi bilirsin, bunu bilerek benimle evlendin.

-Sendin rüyama giren beni yiğitliğinle kahramanlıklarınla etkileyen. Her gece uykumu bölerek bana uykuyu haram eden sendin, ta ki seni ilk gördüğüm ve şaşkınlıkla hayranlıkla hayran baktığım o güne kadar.

Sencer Kimdir

“25 Receb 479’da (5 Kasım 1086) Sincar’da doğdu. Babası Sultan Melikşah’tır. Sencer isminin ona doğum yerinden dolayı verildiği rivayet edilir (İbnü’l-Esîr, X, 141; İbn Hallikân, II, 428). Adının Sancar olduğunu, bu kelimenin Türkçe “saplamak” anlamındaki sançmak kelimesinden türetildiğini belirten kaynaklar da vardır (Dîvânü lugāti’t-Türk, II, 171, 180, 182; III, 310; İbnü’l-Ezrak el-Fârikī, s. 287; Ebü’l-Fidâ, I/4, s. 106; İA, X, 187, 486). Sencer’in çok güzel yüzlü olduğu (Zekeriyyâ b. Muhammed el-Kazvînî, s. 415), çocukluğunda geçirdiği çiçek hastalığının Ömer Hayyâm tarafından tedavi edilmesine rağmen yüzünde korkunç izler bıraktığı belirtilmektedir. Henüz altı yaşında iken babası Melikşah’ın ölümünün ardından hânedan mensupları arasında cereyan eden taht kavgaları sebebiyle yeterince eğitim alamadığı anlaşılmaktadır. Ancak küçük yaştan itibaren devlet idaresinde önemli tecrübeler edindiği, bu eksikliğini kabiliyet ve tecrübeleri sayesinde giderdiği söylenebilir.

Sultan Berkyaruk, amcası Arslan Argun’un isyanını bastırmak için gönderdiği diğer amcası Böri Bars’ın yenilgiye uğraması üzerine üvey kardeşi Sencer ve Atabeg Emîr Kamaç kumandasındaki bir orduyu Horasan’a sevketti (489/1096). Damgan’a ulaştığında Arslan Argun’un öldürüldüğünü öğrenen Sencer burada bekledi. Sultan Berkyaruk 5 Cemâziyelevvel 490’da (20 Nisan 1097) Sencer’e katılınca birlikte Nîşâbur’a girdiler, oradan Belh şehrine geçtiler. Sultan Berkyaruk, bu sefer sonunda merkezi Merv olmak üzere Gazne sınırlarına kadar uzanan Horasan topraklarını Melik Sencer’e iktâ etti. Emîr Kamaç’ı kendisine atabeg, Ebü’l-Feth Ali b. Hüseyin’i vezir tayin ettikten sonra Irak’a döndü.

4 Receb 493’te (15 Mayıs 1100) Muhammed Tapar karşısında uğradığı yenilgiden sonra yanındaki az bir kuvvetle Utumah’a giden Berkyaruk burada kendi saltanatını isteyenleri bir safta toplanmaya çağırdı. Bu sırada Horasan’ın büyük bir kısmı ile Taberistan ve Cürcân, emîr-i dâd Habeşî b. Altuntak’ın idaresindeydi. Horasan’a hâkim olma meselesinden dolayı Melik Sencer ile bozuşan Habeşî, Sultan Berkyaruk’a Sencer’in Belh askeriyle birlikte idaresi altındaki şehirlere hücum ettiğini bildirdi ve ondan yardım istedi. Sultan Berkyaruk 1000 kişilik bir kuvvetle Habeşî’ye yardıma geldi. Habeşî’nin 20.000 kişilik süvari birliği ve Bâtınîler’den oluşan 5000 kişilik bir piyade kuvveti mevcuttu. Nûşecân önlerinde meydana gelen savaşta Sencer’in ordusu Sultan Berkyaruk’un ordusunu bozguna uğrattı. Bu savaş Berkyaruk-Sencer münasebetlerinde bir dönüm noktası teşkil eder. Çünkü o güne kadar yapılan taht kavgalarında Sencer’in büyük yardımlarını gören Sultan Berkyaruk bu defa onu bir rakip olarak karşısına almıştı.

Muhammed Tapar, Sultan Berkyaruk ile yaptığı ikinci savaştan mağlûp ayrılınca Horasan hâkimi Melik Sencer’e başvurdu. Öz kardeşi Muhammed Tapar’ın Sultan Berkyaruk karşısında yenildiğini Cürcân’a geldiğinde öğrenen Sencer hemen onun ihtiyaçlarını karşıladı ve iki kardeş bir ittifak oluşturdu. Askerleriyle birlikte Horasan’dan ayrılıp Cürcân’da bulunan Muhammed Tapar’ın yanına gelen Sencer buradan onunla birlikte Damgan’a gitti. Damgan’dan Rey’e doğru yola çıkan Muhammed Tapar ve Sencer şehre vardıklarında Nizâmülmülk’e bağlı gulâmlar da kendilerine katıldı. Bu olay onların halk nazarında itibarını arttırdı. Sultan Berkyaruk ile Muhammed Tapar arasındaki beşinci savaştan (8 Cemâziyelevvel 496 / 17 Şubat 1103) sonra taraflar anlaşmaya vardı. Buna göre Sencer’in Horasan ve Mâverâünnehir’deki hâkimiyetinde herhangi bir değişiklik yapılmadı ve onun Muhammed Tapar’ı metbû tanıması benimsendi.

Taht kavgalarından faydalanarak Selçuklular’ın Mâverâünnehir hâkimiyetine son vermek ve Horasan’ı istilâ etmek isteyen Doğu Karahanlı Hükümdarı Hârun Tegin (Kadır Han Cibrâil b. Ömer), Berkyaruk’un tahta çıkardığı Batı Karahanlı hükümdarını öldürtmüştü. Sencer’le Muhammed Tapar’ın Bağdat’ta bulundukları sırada Kadır Han’ın Sencer’in ülkesini istilâ hırsı bir kat daha arttı. Sencer’in emîrlerinden Gündoğdu ile sürekli haberleşen Kadır Han, onun Sencer’in hasta olduğunu ve hemen harekete geçmesini bildiren mektubunu alınca 100.000 kişilik bir orduyla Horasan üzerine yürüdü. İyileşen Sencer 5000 süvariyle Belh’e geldi, yanında Gündoğdu da vardı. Sipehsâlâr (İsfehsâlâr) Emîr Bozkuş’a hasedinden dolayı Sencer’e ihanet eden Gündoğdu, Kadır Han’ın ordusuna katıldı. Casusları vasıtasıyla Kadır Han’ı takip ettiren Sencer bir gün onun Belh civarında ava çıktığını öğrenince Emîr Bozkuş’u onu yakalamak üzere görevlendirdi. Kısa süren bir çatışmanın ardından Kadır Han ve Gündoğdu esir alındı. Sencer huzuruna getirilen Kadır Han’ın özür dilemesine rağmen öldürülmesini emretti. Bu olayın ardından Mâverâünnehir’i yeniden teşkilâtlandıran Sencer, Karahanlı hânedanından II. Muhammed b. Süleyman’ı (1102) Arslan Han unvanıyla Batı Karahanlı hükümdarı ilân edip kendine tâbi kıldı. Arslan Han bir müddet sonra Karahanlı hânedanından Ömer Han tarafından Semerkant’tan uzaklaştırıldı, ancak Sencer’in müdahalesiyle Ömer Han bozguna uğratıldı. 1103 yılında aynı hânedana mensup olan ve Sagun (Sağır) Bey unvanıyla tanınan Hasan b. Ali, Arslan Han ile mücadeleye girişti. Arslan Han yine Sencer’in yardımıyla bu sıkıntıdan kurtuldu. Sultan Muhammed Tapar devrinde ve Sencer’in saltanatı boyunca Karahanlılar, Büyük Selçuklu Devleti’ni metbû tanımaya devam ettiler. Bunda siyasî evlilikler yoluyla tesis edilen akrabalık ve dostluklar kadar Melik Sencer’in tutumunun da önemli rolü olmuştur. TDV Ansiklopedisi”



Devam Edecek İnşallah


Mehmet Aluç

( Uyutuş Büyük Selçuklu-nazire 1 başlıklı yazı kul mehmet tarafından 14.03.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.