-Evet arkadaşlar şimdi hep beraber söylüyoruz: Do re mi / do mi mi

-Dore mi /  domi mi.

-Öyle değil arkadaşlar. Lütfen ayrı ayrı... Notaları yapıştırmayın. Do re mi / do mi mi

-Sabahat Hocam. Bir şey sorabilir iyim?

-Buyurun Ergün Bey.

-Hocam  bu soruyu seyircilere mi soracağız?

-Hangi soruyu Ergün Bey?

-Hani soruyoruz ya dore mi, domi mi diye... Cevabı ne bu sorunun? Yani doğru cevap dore mi yoksa domi mi?

-Anlayamadım Ergün Bey.

-Yani iki saattir bu soruyu soruyoruz ama henüz cevabını öğretmediniz de.. Ben de merak ettim cevap dore mi, yoksa domi mi? Hem bir şeyi daha merak ettim: Dore ne? Domi ne? 

-Ergün Bey, bu bir soru değil. Sahnede okuyacağımız şarkının notaları.

-Hımm anladııımmm soru şifreli yani.

-Ergün Bey, ortada bir soru yok. Hele de şifreli bir soru hiç yok. Sahneye çıkacağız ve şarkı söyleyeceğiz.

Evet yaklaşık on gündür uğraşıyordu Sabahat Karagöz kendisine yüklenen bu konser işinin altından yüzünün akıyla çıkmak için. Ama o kadar zordu ki bu. Düşünün ki tahtaya ilk kez porte çizip üzerine notaları yerleştirip notaları gösterip ''Arkadaşlar bunlar nedir?'' Diye sorduğunda '' Yumurta'' Diye cevap veren insanlar vardı koroda ve onlara nota öğretmeye çalışıyordu.

Sabahat Karagöz kara kara ''Ben bunlarla ne yapacağım?'' Diye düşünürken Poyraz Bey lafa girdi.

-Sabahat Hanım, siz Ergün Beye aldırmayın. O daha Nato'nun ne olduğunu anlayamadı.

Sabahat Hanım, gözlüğünü indirip üzerinden baktı Poyraz Bey'e.

-Nato'nun ne işi var şimdi bizim şarkımızla anlayamadım Poyraz Bey?

-Ben de onu diyorum Sabahat Hanım. Nato gitsin ezilen milletlere yardım etsin burada ne işi var?

-Tamam Poyraz Bey biz devam edelim olur mu?

- Evet Hocam devam edelim.

-Peki arkadaşlar şimdi öteki kısma geçiyoruz.  Mi fa sol / sol mi sol...Kürşat bey siz tekrarlar mısınız?

-Mi fa sağ / sağ mi sağ

-Bu ne şimdi Kürşat Bey?  Sağ da nereden çıktı?

-Ben sağcıyım. Hiç bir kuvvet bana sol dedirtemez.

-Ama Kürşat bey sağ diye bir nota yok.

-Beni enterese etmez. Bunca yıl sol dememişim, sola prim vermemişim bundan sonra mı vereceğim?

-Yahu arkadaşım bu sol senin sağın solun değil  hem tam olarak sol de değil sôl gibi okuyacaksın.

-Yani biraz Seul gibi

-Eh aşağı yukarı

-Tamam o zaman. mi fa seul / seul mi seul.

Sabahat'ın sigortalar atmak üzereydi ama elindeki malzeme de maalesef buydu.

-Söl  deyin efendim.  Seul hiç olmadı bari söl deyin. Şimdi  Tülay Hanımla devam ediyoruz.  Benimle birlikte tekrar edin Tülay Hanım. Fa re mi / fa re mi

-Fare mi?  Ayyyyy  hani nerde?

-Tülay Hanım lütfen inin o sandalyenin üzerinden Fare filan yok.

-Yemin et.

-Ölünü öpeyim ki fare yok. Haydi in  aşağı.

-Sabahat Hocam o kısmı ben okuyayım olmazsa.

-Tamam Rıdvan Bey  siz okuyun.

-Şı çan mı  sı çan mı?

-Yahu deli etmeyin beni  sı çan mı da ne?

-Niye ki hocam  ha fare ha sıçan fark eder mi?

-Yeter ama yahu.  Yeter.

-Buyurun Sabahat Hocam.

-Size bir şey demedim Yeter Hanım

-Yeter deyince ben de bana seslendiniz sandım.

-Yok, size bir şey demedim.

-O zaman ben size bir şey sorayım.

-Buyurun Yeter Hanım.

-Keman çalana kemani, ud çalana udi deniliyor da ney çalana neden neyi denmiyor?

-Ona da neyzen deniyor.

-Hımmm anladım. O sebeple demek ki borozan çalana borazen deniyor.

-Allah Allah, öyle mi deniyor? Hiç duymamıştım.

-Öyle hocam öyle.  Mesela ben borazan çalana hep borazen derim.
-Allah kabul eylesin Yeter Hanım.

-Haa unutmadan sema çalana da semazen derim.

-Arkadaşlar ! Bugün el ele verip beni delirtmeye mi çalışıyorsunuz?  Sema çalmak nedir yahu? Sema yapana semazen denir.

-Hocaaaam.

-Buyur Güler Hanım.

-Pazen ne peki? 

-Ananınn nınn nınnn

Sabahat Hoca'nın devreler yavaş yavaş yanmaya başlıyordu. Nereden sarmışları bu koro belasını başına.

Neredeyse oturup hüngür hüngür ağlayacaktı ki çalıştıkları kültür merkezinin kapıcısı koşarak il Emniyet Müdürünün geldiğini az sonra salona teşrif edeceğini söyledi.

Sabahat Hanım biraz kolonya bolca amonyak koklayarak kendisine geldiği anda Emniyet Müdürü de salona girdi ve sert bir topuk selamından sonra direkt Sabahat Hanımla konuşmaya başladı.

-Merhabalar eczacı hanım. Koro çalışmaları nasıl gidiyor?

-Harika sayın Müdürüm. Tek eksiğimiz arkadaşların nota, solfej, usül bilmemeleri.  Onu da halledeceğim inşallah.

-Hımmm anladım. İçlerinde usül erkan bilmeyen varsa bana sadece bir işaret çakmanız yeter. Anında Emniyet teşkilatını  gönderip gerekeni yaparız, siz uğraşmayın boş yere.

-Sayın Müdürüm, sanırım yanlış anladınız.  Diyorum ki arkadaşlar bir gam bile yapamıyorlar. 

-Tamam işte. Kim yapamıyorsa söyleyin onu bir gamlandıralım, bir gamlandıralım bakalım bir daha yüzü gülüyor mu?

-Sayın Müdürüm yine yanlış anladınız. Arkadaşlar maalesef nota bilmiyorlar efendim.

-Biliyorlardır, biliyorlardır.  Bilirler de söylemezler. Sen bize bir işaret çak bak nasıl bülbül gibi öttürüyoruz. 

-Valla ben de sahnede bülbül gibi ötsünler istiyorum ama sizin metodlarla değil.

-Siz bilirsin hocam. Teklif var, ısrar yok. Yine de bir ihtiyacınız olursa bir telefonunuz kâfi

-Çok teşekkürler müdürüm. 

Emniyet Müdürü çıktıktan sonra Sabahat Hanım çalışmalara kaldığı yerden devam etti ama bu arada sinirleri de alt üst olmuştu.

-Evet arkadaşlar nerede kalmıştık?

-Hocam neyi konuşuyorduk.

- Neyi konuşuyorduk?

-Evet hocam neyi konuşuyorduk.

-Çatlatmayın insanı. Neyi konuşuyorduk.

-Hocam  ney çalan neden neyzen de keman çalan neden  kemankeş? İşte bunu konuşuyorduk.

-Keman çalana kemankeş denmez Alper Bey. Kemankeş ok atana denir.

-Hımmm o zaman esrar atana da esrarkeş diyorlar di mi hocam?

-Yahu ne saçmasapan şeyler düşünüyorsunuz öyle. 

-Siz kızdınız sanırım hocam?

-Yüksel Bey, dalga geçer gibi '' Siz kızdınız hocam'' Demeyin lütfen. Elbette kızdım. Kızmamak mümkün mü? Koskoca bir konser vereceğiz ama daha notayı öğretemedim size.

-Yav hocam ne edeceksin notayı? Eskiden nota mı vardı?

-Vardı tabii ki. Nota ta Hoca Ahmet Yesevi'den beri vardır bizim müziğimizde.

-Hocam kızmayın. Öfkelenmeyin.  Bakın şimdi notasız motasız nasıl okuyoruz.

Sabahat Hanım daha aman yaman demeden koro hep birlikte başladı okumaya

Hepimiz kardeşiz
Bu öfke ne diye
Yaşamak dururken
Bu kavga ne diye

************************

-Annee... Anneeee.
-Hı.
-Anneeee
-Buğra, oğlum senin ne işin var konser salonunda? Okula gitmedin mi?
-Ne konseri, ne salonu anne? Evdeyiz. Hem bugün Pazar. Sanırım kötü bir rüya gördün. ''Hepimiz kardeşiz, bu kavga ne diye'' Sayıklıyordun.
-Ay rüyalarıma girmeye başladı bu konser.
-Her şey güzel olacak merak etme. 
-Sen niye uyandırdın beni?
-Ya kalk da kahvaltı hazırla. Acıktım ben.
-Zıkkımın kökünü ye e mi Buğra. Şuradan bir çay koyup kahvaltıyı hazırlayarak anneni kaldıramıyorsun değil mi?
-Sen kızdın.  Vallahi de kızdın. Bu Öfke ne diye?

Ben senin oğlunuuum.
Bu öfke ne diyeeeee

Dağlar oy ooy ooy oyy yollar ooyyy.

&autoplay=1" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
( Hepimiz Kardeşiz Bu Öfke Ne Diye başlıklı yazı Sami Biber tarafından 14.02.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.