Hemen her gün sayfalarca dolu geçmişe özlem yazıları, şiirleri ve görselleri sosyal mecra kanallarında gözümüzün önünden geçip durur.Ya da onlarla ilgili onlarca kitaplar yazılır bizler de okuruz. Bazıları bizi gerçekten çok etkiler.Bizi anımsatan bir yazıda veya resimde burnumuzun direği sızlar.Bazen de tarifi mümkün olmayan bir şey gelip sol yanımızın üstüne oturur, nefes almak istersin alamazsın. O bazen rahmetli babanızın yıllar önce başınızı okşadığı bir olay veya annenizin sofra bezinin altında yemeyip sakladığı yumurtayı size yedirdiği an olarak  aklınıza gelir.En çokta geçmişte mahallemizde paylaşmanın,komşuluğun ve dostluğun zirve olduğu anları özler dururuz.Hele şu candan dostluklara ne demeli.Var olanın karşılıksız verildiği,kapıların günlük ricasız çalınıp açıldığı yıllar.Hele bir de haftalık misafirlikler...Bir çocuğun komşunun kapısını çalıp;

 "Müsaitseniz, Annemler bu akşam size misafirliğe gelecek" doğal ve bir o kadar samimi  cümlesine;

 "Bekle yavrum ,al şu şekeri ,Annenlere söyle buyursun gelsinler" cevabı.

En son ne zaman duyduk böyle bir cümleyi veya ne zaman  kurduk. Halbuki,muhabbetle bakan gözlerdir gerçek dostların. Varlığı güven veren, sözü hakikatı hissettiren, gözlerinde şefkati sunan, varlığı umut kokan dostlar olmalı hayatımızda...

İnsan bir damladır. Lakin onda bir Umman gizlidir. Ya dost kimdir ?  Hz. Ali (ra) buyurdukları gibi : “Senin olmadığın yerde seni savunanlar gerçek dostlarındır. "

İnsanlar ceviz gibidir. İçini görmeden, uzun bir yola gitmeden, alış veriş yapmadan, kabuğunu kırmadan, terazinin kefesinde “dost kimdir” diye tartmadan insanları tanıyamazsınız. Dost, basit kusurları görmeyen, gönülleri inciten küçük kırgınlıkların üzerini örtendir. Dostluk sabırla demlenen, yıllarca karşılıksız hasbi duygularla beslenen, kaybedilmesi zor olan bir haslettir. Bunun aksi hali ise, olgunluğa erİşmemiş, kemalat görmemiş arkadaşlıklardır...

Siz ömür senedine tevazuyu ilmek ilmek işleseniz de;  er yürek gönül heybesinde hak ettiği kadarını taşır. Ömür dediğimiz; Doğumla kulağa okunan “ezân” ile ölümle okunan “selâ” arasında gizli değil midir ? O halde ! Ayazlar yere inmeden, cemreler toprağa düşmeden, can bedenden ayrılmadan, amel defteri kapanmadan, dostun kıymetini bilmek gerek...

Er kişi dostunun yüzüne sevdiğini, hasmının yüzüne de sövdüğünü kısık sesle söylemez.Dost tecrübe edinerek, bedel ödeyerek, fedakarlık yapılarak kazanılır. Bedendeki yara beze sarılır iyileşir; Yürekte ki yara, dosta açılırsa sukuta kavuşur. 

Hayat göz açıp kapatacak kadar kısayken, İnsan sevdiğine değerini kaybetmeden hissettirmelidir. İnsanoğlu maddesiyle iki metrekarelik mezara sığarda; Ruhuyla Kâinata sığmaz. Dost edinmek emek ister, tahammül ister, ömür ister... Dostluk hesabilik kabul etmez. Hasbilik dostluğun nişanıdır. 
 
İnsan dostunu Allah için sever ve gözetir. “Hakiki Dost” Çıkar gütmeyen, zor günde terk etmeyen, tartıştığında sırrı ifşa etmeyen, arkadan hançer vurmayan, dar günde çağrılmadan imdata koşan, merdivenleri çıkmak için dostu basamak bilmeyen, fener olup yolu aydınlatandır gerçek dost. Kaybetmeyeceğimiz vicdanımız, karartmayacağımız kalplerimiz, varlığı güç veren dostlarımız olsun. 

Dara düşmeden, beden yara almadan, gündüz geceye galebe çalmadan, kimseye bu da dostumdur demeyin. Zira dost menfaatleri bitene kadar değil, yüreği yetene kadar sizi terk etmeyen kişidir. Dünya serüveninde dosttan zengin servet, ilahi aşktan büyük nimet, insanın salih amelinden daha değerli ibadet, hayırlı evlattan evla cevher yoktur.


Mahallenin feneri epey yaşlıdır desem; 
Ne zaman geceleri onun önünden geçsem... mısrasıyla başlayıp...

Ve bir daha yanmadı.. Her gece geçtik üzgün.. 
Hayat fener gibidir, elbet sönecek bir gün!.. 

Mısrasıyla biten şiiri dost ve dostluk üzerine zihinlerde derin bir düşünce oluşturuyor. Bu şiiri her dinlediğimde “Hayat ve Dostluk” üzerine derin hissiyatlara dalar giderim. Allah Zül Celal Hz.leri hatırlı ve hayırlı dostlar edinmeyi ve onlardan her iki dünya için istifade etmeyi nasip eylesin. Vessela Ne kadar ihtiyacımız var böylesi bir ortama...Rabbim nasip eylesin inşallah.
( Hal Hatır başlıklı yazı AZİZ REMZİ tarafından 30.01.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.