… babacığım, dün sayfanda son yazdığın şiirlerden birini okudum ,mektubuma bu şiirle başlamak istiyorum :”..mahur bir fotoğrafın düşüyordu hayata bugün/iğne deliğinden geçiyor gibiydi/huzursuz yorgun yüzün/ hayal kırıklığıydı bende bu /beklemiyordum gözlerin üşümüş/gamzelerin düşmüş/ hüzün okuyorum yüzünde /uykulardan çıkmış gibi bakınıyor/her akşam suya dökülür gözyaşların/görülmedik güzelliğini fark ediyordu yakamozlar….bu yazdığın fena değil gayet güzel bir şiir gibi geldi bana, şiirin kaybolup gitmesin kıymet değer verilsin istedim, buralarda durumlar bildiğin gibi musti,arada bir içimde gezinen korkuları ve tutukluk hallerimi kendi başıma atmaya çalışıyorum, bu beni üzüyor , sen ne dersen de ,insanın kendisi ile olan huy ve mizaç yapışması bu ,değişmiyor değiştiremiyorum ,bu konuda aklıma bana teselli olacak sözlerin geliyor bazen ama fayda etmiyor “..kızım,herkesin başına gelen işlerden bir şey bu !!sadece sana has bir konu değil ,sen nerede tutuk oluyorsan bir başkası da senin rahat olduğun konularda tutuktur ,bundan kimse kendisini kurtaramaz ,herkesin başının dertte olduğu bir fobisi vardır..” ,neyse artık babacığım ciddi bir şey değil bu diyelim ,ancak “.. ah keşke..” lerim oluyor işte , olmasa iyi ama çaresiz beni hep takip edecek ,tabi arada bir üzüldüğüm konular olnuyor değil ,o zaman başı eğik dolanıyorum şehirde amaçsız bir sahil kedisi gibi , ileride bir kaç bardak çay ve yalnızlık günleri diyeceğim belki bu günler için , hayatımın büyük testlerinden biri, ve içinde yaşadığım zamanın ,beni keskin dişleri arasına alması,yontup ve öğütmesi ve hırpalandığım akşamlar hiç yakamı bırakmıyor,okulda hem nöbetçilik hem gün boyu ders ve sorumluluk duygusu yorgun düşürüyor beni ,bana diyorsun ya ..!! erkenden uyuya mı kalıyorsun ,ne yapıyorsun o boş saatlerde ,babacığım sana sık sık yazıyorum ya sorumluluk ve görev bilincim itibari ile her şeyin yerli yerinde ,tertip düzen ve sorunsuzca olmasını istiyorum ,evet bazen eve gelir gelmez kendimi atıyorum ve gecenin ilerlemiş saatlerinde gecenin korku gölgeleri diyeceğim saatlerde namaz için kalkıyorum , hata ve günahlarımdan kim bağışlar beni ,dualarımı kim işitir kim kabul eder ,ancak yaratan Rabb'im diyorum ,O'nu bana hatırlatan ruku ve secdelerim olmazsa hayat işte o zaman bana çok karanlık ,işte o zaman bana bunalım ve buhranlar söz konusu, başlıyorum dualarıma “..Allah’ım ,seni çok seviyorum,ancak senden yardım isterim ancak sana ibadet ederim ,beni en iyi bilen ve gören sensin , bana ancak sen yetişirsin, sen korur sen gözetirsin, annemi, babamı, sevdiklerimi tüm mü’minleri dünya ahıret azaplarından esirge,.. ‘’ , şimdi sen yine bu dua cümlelerime ,ne kadar sıcak ve duru ,içten diye yorum getireceksin ,evet babacığım duygu yoğunluğum bazen tavan yapıyor,doğum ve ölümler gibi kavuşmalar ve ayrılmalar yaşanıyor hayatlarımızda ,görünür gibi olmak ,her şey ve her kıpırtı gibi , var gibi , yoksa hayal mi ? gölge mi ? nasıl bir serap bu hayat,..ey musti sen söyle, hayat sence nedir ? nasıl bir rüyadır , bazen okul yıllarımı ünveriste günlerimi düşünürüm , geçmişte yaşadığım günlere ,o hayatın sürecinde çektiğim ıstırapları düşündüm ,ne kadar acımasız ve haksızlık ne kadar kanun dışı ve keyfilik ve nasıl da zulüm ve karanlık doluydu , baş örtümüzden dolayı ikna odalarına çekildik , sorgulandık sınıflara alınmadık sınıftan çıkartıldık , öyle gerici karanlık laiklik yobazlığı uygulanıyordu ki dünyada benzeri yok , çok acı gözyaşı günleriydi ve ne zaman bu yasaklar bu saçmalıklar bu insanlık ayıbı kız öğrencilere yapılan bu şiddete neden kimse karşı çıkmıyor dur diyemiyordu , belki karşı çıkan vardı ancak laiklik totemi yobazlığı sudan bahaneler ile neler yapmadılar , ümitsizliğe düşmedim diyemem ,şiddetin ve vahşetin alkışlandığı ,teşvik edildiği ,kaos ve kargaşanın katlanarak arttığı ve bunlara seyirci kalındığı günleri hayret ve dehşetle hatırladıkça kadına şiddetin tavan yaptığı günlerdi, bugünlerin gelişmişliği ve özgür ortamının değerini seçkinliğini ilerici aydınlanma olduğunu görüyorum da, geçmişin karanlıklarını bize bunu yaşatanları asla affetmiyorum , ölenlere de hakkımı helal etmiyorum , neyse babacık buraya nereden geldim bilmiyorum ama hala taptaze içimde duruyor o zulüm karanlık günleri , eveett arkadaşlarla bu hafta sonu Van’a gideceğiz Akdamar kilisesinin bulunduğu tarihsel dokuyu yakından görmek için gezi planı yaptık , şimdilik bu kadar olsun ellerinizden öperim Allah’a emanet olun .. ...



05 haziran 2015
Mustafa kaya
( Mektup-27 başlıklı yazı cirik tarafından 27.01.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.