Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 25.01.2021
Okunma Sayısı : 1251
Yorum Sayısı : 11


Bugün gerek ülkemizin yazılı ve görsel basınında gerekse sosyal medyada konu 24 Ocak'ta katledilen iki kişi ile ilgiliydi.

Bu iki kişiden biri 24 Ocak 1993 de katledilen gazeteci-yazar Uğur Mumcu, diğerdi de yine 24 Ocak 2011 de katledilen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan idi.

Her ne kadar Uğur Mumcu daha ön planda olsa da arada Gaffar Okkan'ın adı da zikrediliyordu.

Ancak 24 Ocakta katledilen biri daha vardı ki ondan hiç kimse bahsetmiyordu.

Belki de ölümünün üzerinden 1360 sene geçtiği için bahsedilmiyordu ondan. Ölümü ile ilgili hiç kimseden hesap sormak mümkün olmadığı için bahsedilmiyordu. Yoksa Hz. Ali unutulmuş olamazdı elbette.

Evet, Hz. Ali de bir 24 Ocak Günü,  24 Ocak 661 Tarihinde katledilmişti.

Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan'dan çok bahsedildiği için ben de Hz. Ali'nin katledilmesini anlatmaya çalışacağım elimden geldiği kadar.

Ve tabii ki gerek Uğur Mumcu'ya gerekse Gaffar Okkan'a rahmet, katillere lanet dileklerimle...

Bismillah deyip başlıyorum:

................................................................


- Ey Ali ! Sen her türlü ayıptan ve şüpheden uzaksın. Sen dost ve düşmana cömertsin. Sen aslanın çocuğusun. Sen eski ve gelecek bütün fenleri bilensin. Cesur ve meşhursun. Ey Peygamber (s.a.s)’in vasisi, seni bu makama Allah-u Teala seçti. Her türlü fazlını Kur’ân’da sana verdi.

Hz. Ali’nin yanındaki Müslümanlar, göz yaşları ile dinlemekteydiler bu orta yaşı çoktan aşmış kişinin sözlerini. Bu nasıl bir Ali sevgisi, bu nasıl bir Ehl-i Beyt sevdasıydı böyle? İçlerinden hiç biri Ali’yi bu kadar güzel cümlelerle övemezdi. ‘’ Maşallah, Süphanallah, Barekallah’’ Diyerek ve gıpta ile bakıyorlardı o kişiye. Hz. Ali ise sadece hafifçe tebessüm ediyordu.

Daha sonra hafifçe doğruldu.

- Ben sana nasihat ediyorum zahiri dostluktan; gizlide ise bana düşman olmaktan.

Herkes şaşırmıştı. Zira Hz. Ali bu kişiye ‘’ Senin dostluğun sadece görüntü. Sen aslında bana düşmansın.’’ Diyordu.

Adam da şaşırmıştı. Ona olan sevgisinden zerre kadar şüphesi yokken nasıl olur da Ali onun için ‘’Sen benim düşmanımsın.’’ Derdi.

Hz. Ali elbette ki bir şeyler biliyor, o sebeple böyle konuşuyordu. Çünkü Resulullah hayattayken Ehl-i Beytini tüm Müslümanlara emanet ettiği halde kendi ölümünden sonra onların başına gelecekleri tek tek söylemişti.

Ali için ‘’ Sakalını senin kanınla ıslatacak’’ Diye tam karşısında oturup şimdi ona methiyeler düzen kişiyi yani Abdurrahman İbni Mülcem’i işaret etmişti.

Abdurrahman İbn-i Mülcem elini alnında gezdirdi. Secde etmekten nasır bağlamıştı alnı. Avuçları, dizleri hep nasır bağlamıştı secde etmekten. Hayretle sordu.

-Ben mi? Ben mi seni öldüreceğim? Bu nasıl olur ya Ali ! Madem ki öyle bir şüphe var, o halde öldür beni.

Abdurrahman İbni Mülcem ‘’ Ya Ali ! Öyle bir şüphe varsa öldür beni’’ Derken gerçekten de son derece samimiydi. Sözlerinde en ufak bir riya yoktu.

Hz. Ali sustu önce

İbn-i Mülcem tekrar etti:

- O halde emret de beni öldürsünler.

Sahabeler ayağa kalmışlar onlar da ‘’ Evet, madem ki sana düşman, madem ki seni öldürecek, o halde ondan önce biz onu öldürelim ‘’ Dediler.

Hz. Ali gayet munis bir edayla:

- Bu mümkün değildir. Dinim cinayetten önce kısasa izin vermez. Benim ilmim senin beni öldüreceğini beyan ediyor. Ama dinin hükümleri zahiri amellerle ilgilidir. Senden henüz bir şey görmediğim için şer’i açıdan sana bir şey yapamam.

**********************

Aradan bir kaç yıl geçti.

Bu yıllar içinde Hz. Ali pek çok dost yanında pek çok düşman da kazanmıştı ki bunlar arasında aşere-i mübeşşereden yani ölmeden önce cennetle müjdelenenlerden ikisi olan Talha ve Zübeyr de vardı. Hatta Peygamberimizin( S.A.S) hanımı Hz. Ayşe bile vardı ve bilindiği gibi onlarla Cemel Savaşı denilen bir savaş bile yapılmış,bu savaşta Talha öldürülmüştü. Zübeyr ise savaş esnasında Hz. Ali ile konuşmuş, ikna olarak savaşı bırakmıştı ama peşine düşen Hz. Ali taraftarlarından Umeyr bin Cürmüz ve arkadaşları tarafından öldürülmüştü.

Evet, bu büyük ve İslam dünyası için önemli zâtlar bile Hz. Ali'nin karşısındayken İbni Mülcem  Hz. Ali'nin yanındaydı ve onun zaferi, onun halife olması için canla başla kılıç sallıyor, savaş yaraları alıyordu. 

657 Yılına gelindiğinde yine çok önemli bir zât olan Mısır fatihi Amr ibni Âs da Hz. Ali'nin safından Muaviye'nin safına geçmişti ve işte bu yıl Hz. Ali ile Muaviye arasında Sıffin savaşı yapıldı.

Sıffın savaşı esnasında da İbni Mülcem canla başla Hz. Ali'nin yanındaydı ve kılıcını onu halife yapmak için sallıyordu. 

Peki sonra ne oldu da bu kişi Hz. Ali'yi öldürecek kadar ona düşman oldu? 

Bunu gelecek bölümde izah etmeye çalışacağım inşallah.

( Bin Üç Yüz Altmış Sene Önce Yine Bir 24 Ocak --1. Bölüm. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 25.01.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.