“Şimdi dünyada bir yerde biri ağlarsa
                                                                            dünyada nedensiz ağlarsa
                                                                            bana ağlar

                                                                            Şimdi geceleyin bir yerde biri gülerse
                                                                            geceleyin nedensiz gülerse
                                                                            bana güler

                                                                            Şimdi dünyada bir yerde biri giderse
                                                                            dünyada nedensiz giderse
                                                                            bana gelir

                                                                            Şimdi dünyada bir yerde biri ölürse
                                                                            dünyada nedensiz ölürse
                                                                            bana bakar”
                                                                    
                                                                            Rainer Maria Rilke  [CİDDİ SAAT]

                       ŞİİRLERDE YAŞAMAK

           Kendisini şair kabul eden  veya sanan  bir  kişinin şiirlerinden birini alıp okuduğunuzda kendinizi test edin bakalım.Acaba zaman ve mekan  bakımından ayni yerde ve zamanda mı yaşıyorsunuz hâlâ?  Yoksa okuduğunuz o şiir başka diyarlara, başka zaman dilimlerine  mi alıp götürüyor  sizi?  En sakin ânınızda  bir ürperme hissediyor musunuz?  Yağmur altında kalmışcasına sırılsıklam mısınız ?...
          Yahut uzun zamandır çöllerde  dolaştınız da dudaklarınız  çatlamaya yüz tutup  kavruldu mu ?.  Uzaklardan duyduğunuz iniltiler gerçekten sizde feryat izlenimi mi bırakıyor.?  Karanlıkta bile hiç umulmadık  zamanda   manevi bir ışık  renkleri ve şekilleri  size  seyrettirebiliyor, öyle mi ?...
            
             Benzer durumlarla karşılaştıysanız elinizdeki şiire iyi bakın ve tekrar tekrar okuyun. Sedat Ümran'ın çevirisi “Büyük Alman Şairleri” kitabından alıntıladığım
 ünlü şair R.M.Rilke'ye ait yukarıdaki “CİDDİ SAAT” şiirini  tekrar tekrar okudum. Birileri sanki durgun suya bir taş atmış. Art arda oluşan dalgalar, halkalar halinde birbirinden uzaklaştıkça genişleyip yayılıyor. Karşı sahilde bu git gide irtifa kaybeden dalgaları bekleyen  başka bir  kişiyi düşünelim. Alt tarafı , küçükten büyüğe birbirine eklenen,birbirinden uzaklaşan onlarca dalga demeyelim  de ; neden ve nasıl oluşabil diklerine ilişkin  fikirler yürütelim..
             Bu dalgaları, az önce  tamahkâr  bir avcının   vurduğu küçücük bir  arı  kuşunun suya düşmesi   oluşturabilir. 
             Bir daha içki içmeyeceği konusunda  ant içen  bir ayyaşın   suya attığı son içki şişesi   bu dalgaları oluşturabilir.
              Bu dalgalar yakında  gurbete çıkacak  bir delikanlının   küçük su birikintisine  son defa   uğrayıp  “Ben buraya bir daha gelmem arkadaş!” diyerek  hınçla suya attığı  bir çakıl taşından  kaynaklanabilir.
             En ilginci,  hayatına kasdeden kanlılarından  yıllarca kaçan yaşlı kimsesiz bir ihtiyarı  düşünelim bu kez.Ölmemek için öldürmek gayesiyle yıllarca yanında  taşıdığı    silahını şu ahir ömründe ,ölmeden önce öldürmemek için,öpüp kokladıktan sonra  suya atmasıyla bu dalgalar  oluşabilir...
            Bu şiir sizde bambaşka duygular uyandırıp  bir başka şiir yazmanıza  sebep    olabilir..
            Bir   şiir okuduğunuzda daha yarıya gelmeden göz pınarlarınızda bir çavlan oluşuyor mu? Damlacıklar  tomur tomur inci taneleri gibi yanaklarınızdan boynu nuza,boynunuzdan da  kâlp hizanıza  geldiğinde  orada göllenip kalakalıyor mu ?. Gözyaşlarınız  birbirini itip kirpiklerinizi aşmak istedikçe irileşip her geçen gün   numarası büyüyen gözlük camları gibi  okumanızı  zorlaştırıyor mu..? İşte elinizdeki defter kitap ya da kağıtta yazılı olanlar mükemmel bir şiirin dizeleridir ve onları yazanlara da şair denir...
              Yirmi beş yıl kadar önce bir kitapçıda rahmetli Rüştü Şardağ'ın “Divan Şiiri” isimli bir antolojisini  görmüştüm.Ayak üstü incelerken Kemalpaşazade' nin bir beyiti dikkatimi çekti...” Kısmetin gezdirir yer yer seni /Göğe çıksan da âkibet yer, yer seni” ....Yanında o an fazla bir  paran varmış , yokmuş önemli mi?  O kitap o gün o saat mutlaka alınacak .!  Niçin?  Bir tek o beyit için....
               Şairler (saz çalan) ozanlar  hep üzüntülü konulardan bahsetmezler.Bir kısmı Dalgacı Mahmut havalarında olup mümkün mertebe , haşlamalar ve taşlamalarla meş gûl olurlar.Önce kendileri mutlu olur rahatlar, sonra da sizlerin gönüllerini fetheder ler. Öyle taşlamalar var ki, bir kahve köşesinde  tekbaşına okuyamazsınız.Kendi ken- dinize gülüp kahkahayı bastığınızda size takılacak etiketi yıllarca üzerinizde taşımak zorunda  kalırsınız. Adama deli derler.Siz en iyisi mi kafa dengi arkadaşlarınızla   be- raber olduğunuz zamanlarda  ve ortamlarda okuyun mizahi şiirleri. Sabırsızlıkla ve merakla yanınızda sadece bir bardak çayla tek başına bu dizeleri okumaya kalktığı- nızda, iki elinizin tırnaklarını iki avucunuza tırmık gibi bastırmak zorunda kalırsınız.
                En önemlisi de şu: Güzel bir şiiri okuduğunuzda ”Keşke bu şiiri daha önce ben yazsaydım “ diye mırıldandığınızı duyar gibi oluyorum. İyi hoş da siz  o  şairin çektiği sıkıntıları çektiniz mi? O cefalara ve eziyetlere katlanabilecek misiniz.?    Birebir meşhur bir şairin hayatını ,hayat şartlarını yaşasanız bile sizde o yetenek var mı ?.. Üstad Yahya Kemal Paris'te sekiz sene kalıyor. Oradaki şairlerin bohem haya tını aynen yaşıyor üstelik.Bir Fransız şairin divan tarzındaki kitabını adeta okuyup yutuyor.İstanbul'a mektuplar yolluyor.Şiirlerinden önce  bu mektuplarda geçen şiir hakkındaki yorumlarıyla tanınıyor .Gel zaman-git zaman, beyitler dörtlükler bir iki şiir derken İstanbul'a geliyor ve edebiyat çevrelerinde kendine önemli bir yer edi- niyor, izzet ikram görüyor. Süleymaniye Camii'nin yedi yılda yapılmasına karşılık üstad  “Süleymaniye'de Bayram Sabahı” şiirini (rakamla)otuz yılda tamamlıyor. “Rindlerin Ölümü” şiirinde geçen [..kara selviler] i  aradan kaç yıl geçtikten sonra, evinin üst katına çıkarken duyduğu serinlik üzerine  [..serin selviler] olarak değiştiri yor. Şiirde söz konusu olan İran'ın ünlü şairlerinden Hâfız'ın kabridir ki:.”Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlar/Kanayan rengiyle bir gül,yeniden her gün açar” .Selvi hepimizin bildiği  gibi karadır amma ,ayni zamanda serindir .Böyle bir kabre karanlık değil serinlik yakışır elbette.Yahya Kemal  öyle anlaşılıyor ki bir çok şiirini demlenmeye terk etmiş durumdadır.Bu yüzden şiirlerinde Sinan camilerindeki, köp rülerindeki sağlamlık vardır.Ve “Akıncı “şiirindeki “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik “dizesinde olduğu gibi,savaşçıları  bile birer destan kahramanı gibi ruh taşı- maktadırlar. Şu mükemmeliyete bakınız..Ve de sağlığında şiirleri kitap olarak yayım- lanmamıştır üstelik. Yazmanın yanında yazdığı şiirleri kolay yayınlatacak bir makamı ve mevkii bulunduğu halde. Bir zamanlar bazı kişiler Neyzen Tevfik gibi dolu dolu içince onun gibi şiirler yazabileceklerini zannetmişler.Üstad da böylelerini uyarmıştır .”Benim gibi çok İçmekle şair olunmaz”meâlinde mesaj vermiştir gençlere.Önemli olan yetenek ve dünyaya bakış açısıdır.Ona göre çok okumaktır, belli bir birikim ve perspektif sahibi olmaktır...  Bir de ; hangi pencereden bakarsak bakalım manzaranın tümünü görmemiz önemlidir.Yerli -yabancı değişik mizaçtaki şairlerin şiirlerini okudukça yaşantılarımızın hangi kulvarlarda yol aldığını hep birlikte görürüz.Daha önceleri başkaları  tarafından  yazılmış güzel bir şiirin hiç olmazsa birkaç mısraında rol alırız, konu mankeni oluruz ister istemez.
                Şiiri okumak dışında yazmayı da deniyorsanız o yazılanların şiir olduğu   konusunda kesin bir kanıya  varmayın sakın.Başkaları size şair demeden siz kendinize bu sıfatı   hemen yakıştırmayın.Ünlü düşünür Eflatun (Platon) insan davra- nışlarının konu edildiği bir sohbet sırasında  şöyle der: ”Kimseye kendinizi [sevdir- meye]  kalkmayın! Yapılması gereken tek şey sadece kendinizi [sevilmeye] bırak- maktır.
                 Haddini  bilen şairlerin de  yaptığı budur. Şair şiirini duyarak hissederek yazar.Şiirlerini sanat camiası ya da dostları beğensin diye yazmaz. Beyninin yüreği nin ürünü olan mısralarını, [Yele de bırakır sele de/Ele de bırakır güne de.] O mısra- lar rüzgarlarda uçuşur sularda yüzer...Yunus Emre'nin şiirlerini bir köprüde oturup birkaç dize okuduktan sonra burun kıvırıp ırmağa savuran  Molla Kasım'ın gözleri  bir ara fal taşı gibi açılır, bir mısraya takılıp  kalmıştır.Yunus şöyle demektedir.”Seni sıgaya çeken bir Molla Kâsım gelir”.Menkıbe  bu ya  elimize ulaşan Yunus şiirleri suya gömülüp gitmekten son anda kurtulan  bu  şiirlerdir..  Mevlânalar,Fuzûliler ,Nedimler,Nef'iler,Karacaoğlanlar..Ve de yakın tarihimizde, hepimizin tanıdığı günü- müz şairleri. Şair mi doğmuşlar,sonradan mı şair olmuşlar bir bilebilsek?..
                 Siz bu saate kadar şiir yazdıysanız bundan sonra da yazın.Eşinizle dostu nuzla, gönül dostlarınızla paylaşın.Yazdığınız şiirlerde  teknik,ûslup olmayabilir yazdıklarınızı sevmeyebilir, basit görmüş olabilirsiniz de.. Ancak ne var ki “Bir nehrin ayni sularında ikinci defa yıkanılmaz” özdeyişi gereğince   bir başka zaman  o güzelim duygu  yoğunluğunu asla yaşayamayabilirsiniz.Bırakınız bir süre dağınık kalsın. Yazdığınız dizeleri bir kenarda bekletin.Onları yırtıp yakıp yok etmeyin, gü- nün birinde ilham periniz “Bir gece ansızın gelebilirim” şarkısını sıkca dinlediğiniz günlerden bir gün, gece  ya da  gündüz farketmez, gelebilir.Ve elinize kağıt kalemi alıp; ”Şimdi dünyada bir yerde biri ağlarsa/dünyada nedensiz ağlarsa/bana ağlar”la başlayan; (......)  ”Şimdi dünyada bir yerde biri ölürse/dünyada nedensiz ölürse/bana bakar”la biten şiir gibi şiirler yazabilirsiniz belki...
              Şiir gibi yaşayın,şiirlerle yaşayın,şiirlerde yaşayın...!
 
                Mehmet Sadık MEDİN  24 KASIM 2006  FATİH/İSTANBUL
( Şiirlerde Yaşamak başlıklı yazı Sadık Medin tarafından 30.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.